27 Mayıs 2011 Cuma

12 Haziran : Yüzyıllık Fırsat

EN SONUNDA  GERÇEKLERİ GÖRÜYORUZ ARTIK. İKTİDARIN ARKASINDA OKYANUS ÖTESİ GÜÇLERİN OLDUĞUNU SÖYLEYENLERE  , HEP ''İDEOLOJİK DÜŞÜNCELER BUNLAR'' DAMGASI VURULDU.EN SONUNDA BUGÜN ZAMAN GAZETESİ  YAZARLARINDAN  HÜSEYİN GÜLERCE BUNU ADETA İTİRAF  ETTİ.BİLİNDİĞİ GİBİ  ZAMAN GAZETESİ  Fethullah Gülen'e YAKINILIĞI  İLE BİLİNEN  BİR GAZETE..

LÜTFEN  VURGULANAN SONDAN 2. PRAGRAFI  DİKKATLE  OKUYUN..ARDINDAN DÜŞÜNÜN...
Dün İstanbul'da patlayan bomba, seçim öncesinde, kanlı ve karanlık ellerin nasıl insafsızca devrede olduğunu bir daha gösterdi.

Bu kanlı saldırı, önümüzdeki 16 gün içinde, daha hangi badirelerin içine sokulabileceğimiz konusunda bütün bir toplumu, yöneticileri, sorumluları uyarıyor. Neden bu seçim öncesinde, terör örgütleri, vesayetin taşeron yapıları olanca pervasızlıkları ile özellikle Güneydoğu'da, seçmene gözdağı verme peşinde koşuyor? Sandığa giden yola neden mayınlar döşeniyor? Çünkü Cumhuriyet tarihinde hiçbir seçim, vesayetçileri, böylesine tedirgin etmemiş, böylesine panikletmemiştir.

12 Haziran, daha önceki hiçbir seçimle kıyaslanamaz. Dikkat ediniz, ilk defa bu seçim, "asrın davası" olarak nitelenen bir yargılama süreci devam ederken yapılıyor. İlk defa, "silahlı örgüt kurup Parlamento'yu, hükümeti yok etmeye teşebbüs" iddiasıyla bir yargılama sürerken seçime gidiyoruz.

Yine bu seçim, Ergenekon davasını sulandırıp bulandırma gayretlerine, belli medyanın ve CHP ile MHP'nin, Ergenekon sanıklarına sahip çıkma kampanyalarına aldırış etmeyen halkın, demokratikleşme için yüzde 58'le "evet" dediği bir referandumun ardından yapılıyor. Ortada, yüz yıldır görülmeyen bir sivilleşme iradesi, bir demokratikleşme cesareti ve kararlılığı var. Bu ülkede yüz yıldan beri hesap sorulmayan İttihat Terakki zihniyeti ile ilk defa yüzleşiliyor. Yine ilk defa medyada, iş dünyasında, barolarda, sendikalarda, sivil-asker bürokrasisinde, yüksek yargıda, bu yüzleşmeyi memleketin selameti, demokrasinin geleceği için isteyen bir duruş var. Vesayetçiler artık, saydığım alanlarda tek başlarına ve hâkim vaziyette değiller.

12 Haziran onları çok endişelendiriyor. Vesayetin partilerine, Ergenekon sanıklarını aday yaptırdılar. Hedefleri aslında bir parti olarak AK Parti değil. Onlar, Ergenekon ve Balyoz davalarının ardında bir siyasi irade bulunmasından ve halkın bu iradeye destek vermesinden rahatsızlar. Ne yapıp edip bu iradeyi, bu şuurlu cesur duruşu sarsmak istiyorlar. 12 Haziran sonrası en büyük sıkıntıları, sivil bir anayasa yapılmasıdır. Yeni dönemi kaos, siyasi çalkantılar, terör belası ile karıştırmak istiyorlar. Demokrasinin, sivil anayasa düzlüğüne çıkmasını engellemeye çalışıyorlar.

12 Haziran'da, millet olarak, altın bir fırsat yakaladık. Halk, referandumdaki "evet" mührüyle, demokrasilerde son sözü kendisinin söylediğini gördü. Şimdi daha bir kararlılıkla demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, herkesin hesap vermesi için o mührü daha bir aşkla, heyecanla basmalıyız.

Bu seçim, partilerin değil, demokratikleşmenin seçimidir. Demokratikleşme, bugün yüz yıllık vesayet kâbusundan uyanma adına tek çıkış yoludur. Bu milletin geleceği adına sancı çekenler, diriliş adına yollara düşenler, geldiğimiz tarihî kavşağın farkındalar. Sarp yokuşları aştık, mana köklerimize dönerek kendi değerlerimizle ayağa kalktık. Evrensel değerlerde buluşma adına dünyaları kucakladık. Son düzlüğe yaklaştık. Şimdi kuvvetli bir omuza, bir seferberlik heyecanına ihtiyacımız var. Bu yüzden partililerden daha fazla çalışan milyonlar var. "Siz de siyasallaştınız" eleştirisine aldırmadan, kimseyle de tartışmaya girmeden, kimseyi incitmeden, "din ve vicdan özgürlüğü, fikir ve ifade hürriyeti, herkes için demokrasi" deyip koşturuyorlar. "Bir daha millete komplo kurulmasına fırsat vermeyelim, millet evlatlarının önünün kesilmesini isteyen gulyabanileri bağlarımızdan, bahçelerimizden defedelim" diyorlar... 

Bundan 51 yıl önce, vesayetin koruyucuları, halkın seçtiklerini alaşağı ettiler. Halka karşı öfkeli, halkın değerlerine karşı tahammülsüzdüler. 27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar, halkın seçtiği, sevip saydığı Başbakan'ı ve iki bakanı idam sehpalarında sallandırdılar. Vesayet masum bir kelime ama vesayetçiler hep masumların canlarına kastettiler. 12 Haziran'da 27 Mayıs'ı da unutmayın...


Alıntı: Zaman / Hüseyin GÜLERCE

26 Mayıs 2011 Perşembe

Bronzlaşmak için ne yapmalı?

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı'nda görevli Doç. Dr. Mualla Polat, beyaz tenli kişilerin güneşten korunması için daha yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanması gerektiğini söyledi.

Polat, "Normal hava koşullarında bile güneşten korunmak için 'gün perdesi' dediğimiz güneş koruyucularının kullanılması gerekiyor. Öğlen güneş ışınları dik geldiği için ciltte daha çok hasar bırakabiliyor. Bu saatlerde olabildiğince güneşten korunmalı. Dışarıya çıkarken şapka, gözlük ve güneş kremi kullanılmalı. Özellikle beyaz tenliler daha yüksek koruyucularla kendilerini güneş ışınlarından korumalı. Öğle saatinden akşama kadar güneşlenmek gibi yanlış bir düşünceye kapılmamalı. Güneşlenmek için sabah 10.30'a kadar ve öğleden sonra da 15.30'dan sonrası tercih edilmeli" dedi. 

Açık saç ve açık göz rengine sahip olan kişilerin güneşten kaçınmak zorunda olduklarını dile getiren Polat şu uyarılarda bulundu: 

GÜNEŞ, BEYAZ TENLİLER İÇİN BÜYÜK RİSK 

"Beyaz tenlilerde uzun süreli güneş kızarıklık, ağrı ve daha ileri boyutta su toplamaları oluşturabilir. Güneş yanıkları kişinin cildinde kalıcı hasar da bırakabilir. Biriken güneş hasarı sonrasında bir takım deri kanserlerinin oluşmasında risk oluşturur. Bu risk beyaz tenlilerde, her güneşe çıktığında kızaran, yanan insanlarda daha da büyük tehlike arz ediyor. 'Denize girip yüzüyorum, suyun altındayım güneşten zarar görmem' düşüncesi de son derece yanlış. Güneş ışınlarının deniz seviyesinden 2 metre aşağıya kadar inebildiğini biliyoruz. Dipte yüzmüyorsa, yüzerken bile güneş koruyucusu olması lazım. Beyaz tenlilerin önlem olarak tişört giyerek yüzmeleri bile yeterli değil. Islak kumaşın güneş ışınlarını geçirdiği biliniyor. Sudan çıkar çıkmaz kuru tişörtün giyilerek gölgede kalınması, açıkta kalan vücut alanlarına gün perdeleri sürmeleri lazım.

DİŞ MACUNU VE YOĞURT YANLIŞ

Zaman zaman yanıklara yoğurt sürülüyor. Yoğurdun sadece soğuk etkisi var. Öyle bir durumda kişinin serin ve gölgeli bir yere geçmesi lazım. Cildi çok yanan bir kişiye derinin yenilenmesini sağlayan kremlerin verilmesi doğru olur. Ayrıca yanıklarda diş macunu kullanılıyor. Bu büyük bir yanlıştır. Mentolün yara iyileşmesine bir etkisi yoktur. Yanma etkisini sonlandırmaz, hastayı da doğru tedavi almaktan alıkoyan bir durumdur."

KOLA VE HAVUÇ YAĞI KANSER YAPAR

Bronzlaşmak için cilde sürülen kola ve havuç yağı kansere zemin oluşturabilir. Bronzlaşma, melanin dediğimiz deriye rengini veren maddedeki artıştır. Melanin güneş ışınlarından derimizi korur. Ama bunun 'İlk gün yanayım, diğer gün nasıl olsa koyulaşayım' düşüncesi ile olmaması gerek. Akut yanmalar sonrasında deri kanseri oluşabilir. 

SOLARYUM DA TEHLİKELİ

Solaryum da doğru değil. Solaryuma giren bir kişi hangi dalga boyunda güneş ışığı aldığını bilmiyor. Bu da birçok riski ortaya çıkartıyor. Solaryum hem yüksek dozda, hem de uygunsuz zamanlarda güneşlenmek anlamına geliyor."

Alıntı:ntvmsnbc.com

Sağlık Bakanlığı Atama ve Tayin Yönetmeliği Değişti...

21 Mayıs 2011 CUMARTESİ
 
Resmî Gazete
 
Sayı : 27940
 
YÖNETMELİK
 
Sağlık Bakanlığından:
 
SAĞLIK BAKANLIĞI ATAMA VE NAKİL YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
 
            MADDE 1 –8/6/2004 tarihli ve 25486 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan “Stratejik personel:” ibaresinden sonra gelen “Bakanlık tarafından istihdamında güçlük çekilen” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı bentte yer alan “personelini” ibaresi “personeli” olarak değiştirilmiştir.
 
            MADDE 2 –Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi “Personelin herhangi bir suretle görevde olmaması, nüfus hareketleri gibi nedenlerle personele ihtiyaç duyulması halinde Bakanlıkça A hizmet grubuna dahil illerden A, B, C ve D hizmet grubu illere, B  hizmet grubuna dahil illerden B, C ve D hizmet grubu illere, Valiliklerce de il içinde personel doluluk oranı yüksek olan birimden düşük olan birime geçici görevlendirme yapılabilir.” olarak değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
 
             “4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğrenim Kanununun 38 inci maddesi gereği Bakanlıkta görevlendirilenlerin eşleri, talepleri halinde görevlendirme süresi ile sınırlı olmak kaydıyla eşlerinin bulunduğu yere hizmet bölgesi ve hizmet grubuna bakılmaksızın geçici olarak görevlendirilebilir.”
 
            MADDE 3 –Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesine “stratejik personel” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile diş tabipleri” ibaresi eklenmiş; üçüncü fıkrasında yer alan “Hastane Müdürü, Hastane Müdür Yardımcısı ve Şef” ibareleri yürürlükten kaldırılmış ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
 
             “Stratejik personelin başka kurumda çalışmakta olan eşlerinin; teşkilat veya kadro bulunmaması veya başka bir yerde istihdamının mümkün olmaması gibi nedenlerle kurumlarınca ataması yapılamayanların, kurumlar arası naklen atamalarında dönem ve kura şartı aranmaz.”
 
            MADDE 4 –Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasının dördüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
 
“Aksi halde Bakanlıkça; eski görev yerine veya eski görev yerleri esas alınarak 26 ncı maddenin birinci fıkrasındaki kurallara göre atanırlar. Eski görev yeri bulunmayanlar ise görev yaptıkları yer esas alınarak 26 ncı maddenin birinci fıkrasındaki kurallara göre atanırlar.”
 
            MADDE 5 –Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesinin üçüncü  fıkrasının ikinci  cümlesinde yer alan “kapsam dışı uzman tabipler,” ibaresi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkranın altıncı cümlesindeki “dönem tayininde” ibaresi “kurum içi naklen atama döneminde” olarak değiştirilmiş, aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve aynı maddenin sekizinci fıkrasının birinci cümlesindeki “uzman tabip” ibaresinden sonra gelen “, tabip, diş tabibi ve eczacıların” ibaresi “ve tabiplerin”  olarak değiştirilmiştir.
 
             “Aynı unvanda olup eşlerden herhangi birinin, eş durumu nedeniyle tayin talebinde bulunduğu ilin kendisi için C veya D hizmet grubu il olması halinde kıdem şartı aranmaz.”
 
            MADDE 6 –Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci ve ikinci cümlesi “Eşi vefat eden personel ile herhangi bir nedenle görev yaptığı ilde kendisinin, eşinin veya bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının can güvenliğinin tehlikeye düştüğünü adli veya mülki idare makamlarınca verilen belgeyle belgelendirenler standardın uygun olması halinde, talebi doğrultusunda, eşinden boşanan personel ise C ve D hizmet grubu illerinden birine, bu Yönetmeliğin puan, süre ve dönem tayini ile ilgili hükümlerine bağlı kalmaksızın atanabilir.” olarak; altıncı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlesi “Bulunduğu ile atama gerekçesi sona eren personel, 5 ve 6 ncı hizmet bölgesinde veya D ve C hizmet grubunda çalışmaktaysa talebi halinde yerinde bırakılır. Aksi halde Bakanlıkça; eski görev yerine veya eski görev yerleri esas alınarak 26 ncı maddenin birinci fıkrasındaki kurallara göre atanırlar. Eski görev yeri bulunmayanlar ise görev yaptıkları yer esas alınarak 26 ncı maddenin birinci fıkrasındaki kurallara göre atanırlar. Ayrıca, Devlet hizmeti yükümlülüğünü tamamlamadan atama gerekçesi sona eren Devlet hizmeti yükümlüleri, tercihleri alınarak ilk Devlet hizmeti yükümlülüğü kurasıyla atanırlar.” olarak değiştirilmiş, yedinci fıkrasının (c) bendi  aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve onuncu fıkrasının birinci cümlesindeki “uzman tabip” ibaresinden sonra gelen “, tabip, diş tabibi ve eczacıların” ibaresi “ve tabiplerin” olarak değiştirilmiştir.
 
             “c) Sosyal güvenlik kurumları kapsamında veya sosyal güvenlik kurumları kapsamı dışında kalan ve özel kanunlarla düzenlenmiş bulunan diğer sandıklara tabi olarak çalışması  halinde en az dört yıl; müracaat tarihi itibari ile son bulunduğu yerde kesintisiz en az iki yıl prim ödediğini veya Bağ-Kur sigortalısı olanların Bağ-Kur borçlarını yapılandırdıklarını,”
 
            MADDE 7 –Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine “bu Yönetmeliğin puan,” ibaresinden sonra gelmek üzere “personel dağılım cetveli,” ibaresi eklenmiştir.
 
            MADDE 8 –Aynı Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
 
             “Naklen atama talebinde bulunacak personel aynı anda sadece bir hukuki sebebe dayanarak talepte bulunabilir. Yapılan bir atama talebi sonuçlanmadan yeniden başka bir sebebe dayanarak başvuru yapılabilmesi için önceki talebin geri alınması şarttır.”
 
            MADDE 9 –Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki madde eklenmiştir.
 
            “EK MADDE 4 –Bu Yönetmeliğin 19, 20 ve 21 inci maddeleri gereği atananlara, atandığı yerde fiilen altı yıl çalışması halinde, bu Yönetmeliğin; 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 21 inci maddesinin altıncı fıkrası hükümleri uygulanmaz.”
 
            MADDE 10 –Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
 
            MADDE 11 –Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.
 
 
 PEKİ BU DEĞİŞİKLİKLER NE ANLAMA GELİYOR?


Yapılan değişiklikler, özellikle mazeret tayinleri konusunda önemli düzenlemeler içeriyor. Yönetmelikte yapılan değişikliğe göre, mazereti sona eren personelin alt hizmet bölgelerine tayin talep edebilme imkanı getirildi. Mazereti sona eren personelin, eski görev yerine göre alt hizmet bölgesine, eski görev yeri bulunmayanların ise görev yaptıkları yer esas alınarak alt hizmet bölgesine tayin isteyebilmesi imkanı tanındı.
 
Mazeret tayini gerçekleştiren ve tayin olduğu ilde 6 yıl çalışmış olan personele, mazeretin sona ermesi durumunda tayin isteme zorunluluğu kaldırıldı.
 
Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler şöyle:
 
Madde 1 - Stratejik personelin tanımından "Bakanlık tarafından istihdamında güçlük çekilen" ibaresi yürürlükten kaldırıldığından stratejik personel kavramı genişletilmiş ve tüm uzman tabip ve tabipler stratejik personel kapsamına alınmış.
 
Madde 2 - Yönetmeliğin 11. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yapılan değişiklik ile personele ihtiyaç duyulması halinde A ve B hizmet grubuna dahil illerden C ve D hizmet grubuna dahil illere geçici görevlendirme yapılabileceğine dair düzenlemede hizmet grubu illerin kapsamı genişletilmiştir. Böylece A hizmet grubu ilden A, B, C ve D hizmet grubu illere, B hizmet grubu ilden ise B, C ve D hizmet grubu ilere görevlendirme yapılabileceği düzenlenmiştir.
 
Ayrıca aynı maddenin sonuna eklenen fıkra ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38. maddesi gereği Sağlık Bakanlığı'na görevlendirilenlerin eşleri de bunların yanına hizmet bölgesi ya da grubuna bakılmaksızın görevlendirilebilecektir. Bu düzenleme Yönetmeliğe yeni eklenmiştir.
 
Madde 3 - Yönetmeliğin 17. maddesinde yapılan değişiklik ile "diş tabipleri" de stratejik personel gibi dönem ve kura şartına bağlı olmaksızın kurumlar arası naklen atanacaklar kapsamına alınmıştır.
 
Daha önceden kura şartı aranmadan atamaları yapılacakların kapsamında yer alan "Hastane Müdürü, Hastane Müdür Yardımcısı ve Şefler" bu kapsamdan çıkarılmıştır.
 
Maddesinin sonuna eklenen fıkra ile stratejik personelin başka kurumda çalışmakta olan eşlerinin; teşkilat veya kadro bulunmaması veya başka bir yerde istihdamının mümkün olmaması gibi nedenlerle kurumlarınca ataması yapılamayanların, kurumlar arası naklen atamalarında dönem ve kura şartı aranmayacağına dair imkan getirilmiştir.
 
Madde 4 - Yönetmeliğin 18. maddesinde yapılan değişiklikten önce mazeret tayini ile atanmış personelin mazereti sona erdiğinde görev yaptığı il 5 ve 6. hizmet bölgesinde ya da C ve D hizmet grubunda değilse C veya D hizmet grubu illerinden birine tercihleri doğrultusunda, eğer ki tercihte bulunmuyorsa resen gönderiliyordu. Mazereti sona eren personelin Yönetmeliğin 26. maddesine göre alt bölgeye tayin talepleri reddediliyordu.
 
Yeni düzenleme ile mazereti sona eren personelin alt hizmet bölgelerine tayin talep edebilme imkanı getirildi. Şöyle ki mazereti sona eren personel eski görev yerine veya eski görev yeri esas alınarak 26. maddeye göre alt hizmet bölgesine tayin talebinde bulunabilecektir. Eski görev yeri bulunmayanlar ise görev yaptıkları yer esas alınarak alt hizmet bölgesine tayin talebinde bulunabilecektir.
 
Madde 5 - Yönetmeliğin 20. maddesine eklenen yeni madde ile aynı unvanda olan eşlerin eş durumu tayin taleplerinde C veya D hizmet grubuna tayin istemesi durumunda kıdem şartı aranmayacağı düzenleme altına alınmıştır. Oysaki eski düzenlemede kıdem şartı ön koşul olduğundan aynı unvanlı eşler sıkıntı yaşamakta idi.
 
Yine aynı maddede yapılan değişiklik ile diş tabipleri ve eczacılar ulaşım koşulları ve yol mesafesi göz önünde bulundurularak aile birliği korunacak şekilde Bakanlıkça ilan edilen boş yerler arasından yaptıkları tercihler doğrultusunda görev yerleri kura ile belirlenecek personel kapsamından çıkarılmıştır.
 
Madde 6 - Yönetmeliğin 21. maddesinde yapılan değişiklik ile eşi vefat eden veya can güvenliği tehlikede olan personelin tayin talebi standardın uygun olması şartına bağlanmıştır. Oysaki madde metninin değişlikten önceki halinde böyle bir şart yoktu.
 
Mazereti sona eren personelin, eski görev yerine göre alt hizmet bölgesine, eski görev yeri bulunmayanların ise görev yaptıkları yer esas alınarak alt hizmet bölgesine tayin isteyebilmesi imkanı bu maddeye de eklenmiştir.
 
Ayrıca; bu Yönetmeliğin olağanüstü durumlarda yer değişikliğini düzenleyen 21. maddesine göre atananlardan çalıştığı yerde 1 yılı doldurmadan atananların mazeretinin sona ermesi halinde eski görev yerine iade edileceğine dair hükümde yürürlükten kaldırıldı.
 
Devlet hizmeti yükümlülüğünü tamamlamadan atama gerekçesi sona eren Devlet hizmeti yükümlülerinin, tercihleri alınarak ilk Devlet hizmeti yükümlülüğü kurasıyla atanacakları ilk defa Yönetmelik kapsamına alınmıştır.
 
Diş tabibi ve eczacılar görev yerleri, Bakanlıkça ilan edilen boş yerlerden yaptıkları tercihler doğrultusunda kura ile belirlenenler kapsamından çıkarılmıştır.
 
Eşi Bağ-Kur sigortalısı olup da borcu olanların, eş durumu tayinlerinde yaşadıkları sıkıntıları önlemek adına Bağ-Kur borçlarını yapılandırmaları halinde tayin imkanı getirilmiştir.
 
Madde 7 - Yönetmeliğin 25. maddesinde yapılan değişiklik ile il müdürü, müdür ve başhekim atamalarında ve görevlendirmelerinde personel dağılım cetveline bakılma şartı kaldırılmıştır. Böylece PDC'ye bakılmaksızın yönetici atanabilecektir.
 
Madde 8 - Yönetmeliğin 30. maddesinde yapılan değişiklik ile naklen atamalarda sadece bir hukuki sebebe dayanarak tayin talebinde bulunulabileceği ve yapılan atama talebi sonuçlanmadan başka bir sebebe dayanarak başvuru yapılamayacağı şartı getirilmiştir. Böylece artık, aynı dönemde hem dönem tayini hem de mazeret nedeniyle tayin talebinde bulunulamayacak.
 
Madde 9 - Yönetmeliğe yeni bir ek madde eklenmiştir. Bu madde ile önceden sağlık mazereti ya da eş durumu ile atanan personel mazereti sona erdiğinde, tayin istemek zorundayken, artık atandığı ilde 6 yıl çalışmışsa eğer, mazereti sona erse dahi tayin istemek zorunda değildir.
 
Alıntı:medimagazin.com

24 Mayıs 2011 Salı

Çok eşlilik yasal olsun..

 İŞTE  İKTİDARDAKİ ZİHNİYET.BAŞBAKANIMIZDA YILLARDIR UYGULANAN VE  MİLYONLARCA LİRA HARCANAN  DOĞUM KONTROL  PROGRAMI İLE İLGİLİ  , 17 MAYIS'TAKİ SİNCAN MİTİNGİ'NDE ŞUNLARI SÖYLEMİŞTİ:

 "Bu milleti doğum kontrolü ile dünya sahnesinde yaşlı bir nüfusa sahip olmak için telkinler yaptılar...Yıllarca bu ülkede doğum kontrolünü teşvik ettiler. CHP şimdi aynı şeyi yapıyor. Çünkü bunların tarihi böyle. CHP zihniyeti budur. Batı şu anda çöküyor. Hep nüfus yaşlandığı için. Eğer şu andaki artış hızıyla gidersek 2038'de biz de yaşlı nüfuslar arasına gireceğiz. Sakın bu oyuna gelmeyin en az üç çocuk. Biz devlet olarak tüm tedbirleri aldık alıyoruz."

DAHA  AÇ HALK , DAHA ÇOK CAHİLLİK VE DAHA KOLAY  YÖNETİM..1 PAKET PİRİNCE DEĞİL ARTIK 1  PAKET MENDİLE OY VERİLİR BU ÜLKEDE..BİRŞEYE  İNANMAK İÇİNDE ÖYLE İSPATA FİLAN DA GEREK OLMAZ .ÇÜNKÜ DÜŞÜNEN BİR HALKTA OLMAZ ARTIK..BÖYLE BİR  TOPLUMU İSTEDİKLERİNE EMİNİM..

MERAK EDİYORUM CARİ AÇIK ARTARKEN , İŞSİZLİK ARTARKEN , ENFLASYON SEPETİNİN İÇERİĞİ DEĞİŞTİRİLİP ENFLASYON DÜŞÜK GÖSTERİLİRKEN  ; BU FİKİRLER   TÜRKİYE'Yİ NEREYE ÇIKARABİLİR?

HELE DEMOKRASİ GELDİ DENEN BİR ORTAMDA HALA  MÜZİK TOPLULUKALRININ ÜYELERİ GÖZALTINA VE HAPİSLERE ATILIRKEN , HANGİ DEMOKRASİ BİZE GELMİŞ Kİ?

İNSANLARIN TELEFONLARI DİNLENİRKEN , EVLERİ İZLENİRKEN HANGİ DEMOKRASİ?

BENCE ONLAR OLİGARŞİ VE ARDINDAN TEOKRASİ DİYEMEDİKLERİ İÇİN DEMOKRASİ DİYORLAR...


Fatih ve Eyüp Belediyelerinin danışmanı Davranış Bilimleri Uzmanı Sibel Üresin, çok eşlilik konusunda çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Çok eşliliğin dinde yer aldığını savunan danışman Üresin, bunun yasal olmasını istedi. 

Üresin, çok eşin kızların evde kalma sorunlarını ortadan kaldıracağını öne sürdü.

Habertürk gazetesine konuşan Sibel Üresin, kısaca şunları söyledi:

“Erkek, bir başkasıyla imam nikahı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil. Ancak 2., 3. ve 4. eşler suistimal ediliyor. ‘Boş ol’ denince kadın ortada kalıyor. Bu nedenle çok eşlilik yasallaşmalı. Yasanın çıkması demek, erkeğin malvarlığına ortak gelmesi demek. Çok eşlilik dinimizde var. Herkes yapamaz ama yapana ‘Niye yaptın?’ diyemezsiniz, şirke girer. Kuran’da var. 

'ERKEK OLSAM, ÇOK EŞLİ OLURDUM'

Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çok eşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz. Erkek daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çok eşli olurdum.
Çok eşlilikte asıl ağır fatura erkeğe çıkıyor. Madden ve manen zarara uğruyor. Açıkça çok eşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyor ve kutluyorum. 

'KIZLAR EVDE KALMAYACAK'

Çok eşlilik toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarını ortadan kalkması noktasında da ciddi rol oynayacaktır.
Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye’deki kadınların yüzde 80’i dilinden dayak yiyor. Yatak odasında mutlu olmayan kadın, her durumda problemlidir.
Muhafazakar kesimde kadın evde daha süslü, daha şık. Aileden mutluluğun sağlanmasının bazı şartları var. Kadın kocasına itaat etmeli. Erkek de karısına Allah’ın emaneti olarak davranmalı.” 

Alıntı: ntvmsnbc.com

20 Mayıs 2011 Cuma

Halkı bilgilendirirsen cezayı alırsın

Kocaeli Büyükşehir ve Dilovası Belediye başkanları, sanayi kuruluşlarının yoğun olduğu Dilovası’nda yaptığı son araştırmada ilçede yaşayan annelerin sütü ile bebeklerin dışkısında ağır metaller tespit edildiğini kamuoyuna duyuran Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında ‘halkı korku ve paniğe sevk ettiği’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Şikayeti yerinde bulan savcılık Hamzaoğlu hakkında hazırladığı dosyayı, söz konusu fiilin niteliğinin incelenmesi için rektörlüğe gönderirken, sivil toplum kuruluşları imza kampanyası başlatarak Hamzaoğlu’na sahip çıktı. Şu ana kadar 5 binden fazla imza toplandı.
Prof. Hamzaoğlu, ağır sanayi kuruluşlarının merkezi olan Dilovası’nda 2005’te TBMM Araştırma Komisyonu’nun isteği üzerine bir çalışma yaptı. Bu çalışmaya dayanarak 2006’da rapor hazırlayan komisyon, “Kanserden ölümler ortalamanın 3 kat üstünde, bölgede kapasite artışı durmalı” dedi. Ancak yıllar geçti kapasiteler daha da arttı. Bunun üzerine Hamzaoğlu 2011 başında “Annelerin sütünde ve bebeklerin dışkısında arsenik, cıva gibi metallere rastlandığı” bilgisi içeren son raporunu basınla paylaştı. Ne olduysa bundan sonra oldu.
Başkanlardan suç duyurusu
Kocaeli Büyükşehir ve Dilovası Belediye başkanları ise araştırma sonuçlarının açıklamasının ardından Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’na başvurarak Hamzaoğlu hakkında ‘halkı korku ve paniğe sevk ettiği’ gerekçesiyle şikayette bulundu. Şikayeti yerinde bulan savcılık inceleme başlattı. Hamzaoğlu kendi isteğiyle savcılığa giderek çalışması hakkında bilgi verdi. Savcı, tamamladığı dosyayı söz konusu fiilin incelenmesi için rektörlüğe gönderdi. Rektörlük de 25 Mart 2011’de Hamzaoğlu hakkında ceza soruşturması açtı. Rektörlüğün ceza soruşturmasında görevsizlik kararı vererek dosyayı savcılığa tekrar göndermesi halinde Hamzaoğlu hakkında TCK’nın 213. maddesi uyarınca 2 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle ceza davası açılabilecek.
Bu arada Kanserle Savaş Daire Başkanlığı da YÖK’e yazı yazarak Hamzaoğlu’nun, yaptığı araştırmalarla kanserle igili halkı yanlış bilgilendirdiğini iddia etti. YÖK’ün söz konusu yazıyı üniversiteye göndermesi üzerine rektörlük ayrıca bir disiplin soruşturması daha başlattı. Hamzaoğlu ceza ve disiplin soruşturmaları ile ilgili yazılı ifade verdi.
“Ortaçağ durumundayız”
Bundan sonraki süreçte üniversitenin alacağı kararı beklediğini belirten Hamzaoğlu, “‘Disiplin ve ceza soruşturmasına yer yoktur’ diye karar çıkabilir. ‘Evet bu suçlar vardır, cezaları bunlardır’ diye bir karar çıkabilir ya da ‘bu dosyanın içeriği üniversite ve YÖK yönetmeliğinin üzerindedir’ denilerek dosya savcılığa iade edilebilir. Bütün bunlar şu andaki YÖK Disiplin Yönetmeliği’nin içindeki olasılıklar” dedi. Hamzaoğlu, hakkında suç duyurusunda bulunulmasıyla ilgili olarak da, “Bununla ilgili özel bir şey demeye değer bulmuyorum. Ortaçağ durumundayız çünkü” ifadesini kullandı.
Araştırmasını kamuoyuna açıkladıktan sonra Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun kendisine ‘şarlatan’ dediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğunu hatırlatan Hamzaoğlu, “Savcı şikayetimi uygun bulup mahkemeye sevk etti” diye konuştu.
Son araştırma
Hamzaoğlu araştırmasının sonuçlarını açıklarken, “Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin kakalarında ağır metal çok yüksek. Annelerin de sütlerinde ağır metalin yüksek olduğunu izlemeye başladık. Dilovalılar cehennemde yaşıyorlar. Kandıra ile Dilovası arasında inanılmaz bir fark var. Dilovası ’ndaki anne ve bebekler cehennemin kurbanları. Vücutlarında kadmiyum, alüminyum gibi metaller var. Bunlar insan vücudunda doğal olarak bulunan metaller değildir” demişti.
Kanser üçe katladı
Hamzaoğlu, TBMM’nin isteği üzerine TÜBİTAK ve bazı bilim kuruluşlarıyla birlikte Dilovası’nda kirlilikle ilgili olarak “Endüstri Yoğun Bölgelerde Yaşayanlarda Ölüm Nedenleri: Dilovası Örneği” isimli bir çalışma yapmıştı. Araştırmaya göre; dünyada ve Türkiye’de 100 ölümden 13’ü kanser nedeniyle olurken, Dilovası’nda 100 ölümden 33’ünün sebebinin kanser olduğu belirtildi. 2005’te yapılan araştırmada, bölgede 10 yıl ve üzerinde yaşayanlarda ölme riskinin 10 yıldan daha az yaşayanlara göre 4,5 kat fazla olduğu hesaplanmıştı. Araştırma sonuçları 2006’da Meclis’e sunulan TBMM Dilovası Meclis Araştırma Raporu’nda da yer almıştı. Ancak bölgeye ilişkin somut adımlar atılmamıştı.
TCK Madde 213:
Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da mal varlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Alıntı: milliyet

Açık lise sınavında açık açık kopya çektiler

Cevap anahtarının sınav gözetmeni öğretmenlerce açık açık verildiği ortaya çıkan Açık Öğretim Lisesi Sınavı’yla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı.

İstanbul, Ankara, Mardin, Ağrı, Batman, Şırnak, Bartın, Şanlıurfa, Siirt, Diyarbakır, Bitlis başta olmak üzere 42 ilde, 669 sınıf ve cezaevi salonunda kopya çekildiği saptandı. 

1 YIL MEN CEZASI 

İlk belirlemelere göre; kopya skandalına adı karışan öğrenci sayısı 10 bin 704 kişiyi, öğretmen sayısı ise 4 ayrı oturumda salon başkanlarıyla birlikte 1338’i buluyor.
Türkiye’de ilk kez toplu kopya verdiği gerekçesiyle 1338 öğretmen ile toplu kopya çektiği saptanan ve sayıları ilk belirlemelere göre; 10 bin 704’e ulaşan öğrenciler, 1 yıl süreyle merkezi sistemle yapılan sınavlara alınmama cezasına çarptırıldı.

"TEHDİT ETTİLER"

Öğretmenlerin ise, sınav günü polisin öğrencilerden cep telefonlarını toplamadığını ve doğru cevapları söylemeleri konusunda bölgenin önde gelenlerince tehdit edildiklerini belirterek, can güvenliklerinin bulunmadığı savunması yaptığı öğrenildi.

MEB Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü merkezi sistemle 15-16 Ocak 2011 tarihlerinde “Açık Öğretim Lisesi ve Mesleki Açık Öğretim Lisesi” sınavlarını yurt genelinde 4 ayrı oturumda gerçekleştirdi. 225 bin öğretmenin sınav gözetmeni olarak görev yaptığı sınava 2 milyon 243 bin öğrenci katıldı. Sınavdan yaklaşık 2 ay sonra Güneydoğu’da bir okulda yapılan ve öğrencilere öğretmenler tarafından açıkça kopya verildiğini gösteren gizli kamera görüntüsü ortaya çıktı.

"YAZABİLDİNİZ Mİ? MÜFETTİŞLER DUYMASIN" 

Habertürk'ün haberine göre; Açık Öğretim Lisesi ve Mesleki Açık Öğretim Lisesi’ndeki görüntüler incelendiğinde öğretmenin cevap anahtarını tek tek okuyup "Cevap anahtarını okuyorum. (...) Yazabildiniz mi? Yazamayan, anlamayan var mı? Çabuk yazın, diğer sınıftaki arkadaşlarınıza da gideceğim. Okulda müfettişler var, duymasın" diye konuştuğu görüldü. 

Sınav merkezine nasıl girebildiği bilinmeyen bir cep telefonuyla gizli kayıt yapılan görüntü ortaya çıkınca, Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma başlattı. Merkezi sistemle yapılan “Açık Öğretim Lisesi ve Mesleki Açık Öğretim Lisesi” sınavında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde olayın yaşandığı okulda girip kopya çeken öğrenciler ve kopya çekilmesine yardım edip göz yumduğu iddia edilen 1338 öğretmen yakın takibe alındı.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun talimatıyla soruşturmayı derinleştiren Bakanlık müfettişleri, skandalın boyutlarının sanıldığından daha büyük olduğunu ortaya çıkardı.

Alıntı : ntvmsnbc.com

16 Mayıs 2011 Pazartesi

TUS yapıldı...

2011- Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) İlkbahar Dönemi:
Sınavın Uygulanması
TUS Yabancı Dil Sınavı ilk kez bu yıl, “TUS Yabancı Dil Sınavında Yenilikler” başlığı altında yayımlanan 7 Şubat 2011 tarihli duyuru ile ilan edildiği üzere içeriği de değiştirilerek Pazar günü sabah oturumunda gerçekleştirilmiştir. 
2011-TUS Yabancı Dil Sınavına toplam 4792 aday başvurmuş, sınav 13 binada gerçekleştirilmiştir. Bilim Sınavına ise toplam 12855 aday başvurmuş, sınav 27 binada gerçekleştirilmiştir.
Adayların ve sınav görevlilerinin sınav binasına kimlik kontrolleri yapılarak alınışları, ilk kez elektronik olarak adayların Sınava Giriş Belgeleri ile sınav görevlilerinin Görevli Belgeleri üzerindeki barkod okunarak yapılmıştır.
Sınavlar, çok sayıda salonda kamera ile kayıt altına alınmıştır.
Sınavların ana soru kitapçıkları ile cevap anahtarlarına aşağıdaki bağlantılardan erişilebilir. 
Sınavların sorunsuz gerçekleştirilmesine katkı sağlayan ÖSYM çalışanlarına, sınav görevlilerimize, emniyet güçlerimize ve sınavlara katılan adaylara teşekkür ederiz.
Adaylara ve kamuoyuna duyurulur.

Alıntı: ösym

5 Mayıs 2011 Perşembe

Aynı firmanın ilacını yazan doktora takip...

Hükümet,vatandaşa verilen sağlık hizmetinin kalitesini artırmak, usulsüz faturaların önüne geçebilmek için devrim niteliğinde adım atıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), hastaneleri 25 kategoriye ayırırken, kurumla çalışan 120 bin doktorun da aylık karnesini çıkarmak için özel bir sistem kurdu. Her bir doktorun, aylık kaç hasta muayene ettiği ve yatış verdiği, ameliyat sayısı, hangi ilaç firmasını tercih ettiği, yazdığı reçete, eczanelerin dağılımı gibi ayrıntıların yer aldığı aylık karnesi çıkarılacak. Bu karne her ay ilgili doktora da mail atılacak. Sürekli aynı firmanın ilacını yazan, ya da yazdığı reçete sürekli aynı eczane tarafından ödenen doktorlardan bu durumu izah etmeleri istenecek. Hastane ve doktor şüpheli ameliyatlar, fahiş ilaç faturaları konusunda açıklama yapamazsa, kimlik numarasından bizzat hastaya ulaşılacak. Bu çalışmanın ardından kendi kategorisindeki hastaneye göre faturası kabarık çıkan hastane sorguya alınacak. Harcamalarındaki artışın nedeni sorulacak. SGK Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürü Hasan Çağıl, "Hastaların doğru tedavi edilip edilmediği, hastalığın başlangıcından seyrine, kullandığı ilaçlardan düzenli kullanıp kullanmadığına kadar bütün gelişmeler sistem üzerinden izlenecek" dedi. Sahte reçete, gereksiz tetkik ve muayene gibi suistimallerin devlete faturasının yıllık 3 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor.

Alıntı : medimagazin.com

3 Mayıs 2011 Salı

İzmir Başkanına sahip çıkıyor


İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yapılan operasyona yönelik tepkiler her geçen gün artıyor. Haftanın ilk gününe operasyon şokuyla uyanan İzmirliler ve Belediye çalışanları, bugün de gösteri yaptı. Basın açıklaması olarak planlanan toplantı Konak Meydanı7nda adeta mitinge dönüştü. Büyükşehir Belediye binasının Saat Kulesi’ne bakan tarafında toplanan binlerce kişiye seslen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Eğer bu belediyede bir şey varsa, bir yolsuzluk varsa bir hukuksuzluk varsa onun hesabını ben vereceğim” dedi.

Yağmur altında konuştu


Belediye binası önünde, “En büyük başkan bizim başkan”, “İzmir seninle gurur duyuyor” sloganları atan İzmirlilerin alkışlarıyla karşılanan Aziz Kocaoğlu, belediye bünyesinde taşeronlaşmayı sıfıra indirdiklerini, sadece anayolları değil köy yollarını, tarım yollarını, tarla yollarını ve bahçe yollarını asfaltladıklarını, köylünün, çiftçinin emekçinin yanında oldukları için problemli gözüktüklerini anlattı.


Kocaoğlu, “Eğer siz Bayındırlı çiçek üreticisi ile 5 yıldır anlaşmalı üretim yapıyorsanız, eğer Tire Süt Kooperatifinden aldığınız Küçük Menderes’in hayvancısını desteklediğiniz 160 bin dar gelirli vatandaşın çocuklarına her gün iki litre süt dağıtıyorsanız, eğer siz Bademli'de, Ödemiş'te fidan üreticisi ile anlaşmalı üretim yapıyorsanız, hep mazlumdan yana, hep halkın yararını ama belli zümrelerin çıkarcılarını haksız kazanç sağlamak isteyenlerin yanında değilseniz siz problemsiniz. Eğer siz İzmirli hemşerilerimizin verdiği güvene layık olacağım diye gece gündüz 10 sene içinde İzmir'in tüm altyapı problemlerini bitireceğim derseniz siz problemsiniz” şeklinde imalı konuştu.
Konuşması sırasında sık sık sloganlar ve alkışlar nedeniyle durmak zorunda kalan Kocaoğlu, şöyle devam etti: “Aliağa Menderes hattını belediye kaynakları ile 550 milyon lira harcayarak bitirirseniz siz problemsiniz. Eğer siz Kadifekale kent dönüşümünü 2 bin 500 konutu Uzundere konutlarına taşıyıp, tüm maliyetlerini karşılarsanız siz problemsiniz. Metroya en az 400 500 milyon lira harcayarak kendi gücünüzle yaparsanız siz problemsiniz. Siz belediyecilik tarihinin en büyük kamulaştırmasını 550 milyon liralık kamulaştırmayı proje yapacağım alt geçit yol yapacağım diye kamulaştırırsanız siz problemsiniz.”


Belediyeden 24 görevlinin dünkü operasyonda gözaltına alındığını anımsatan Kocaoğlu, “Gözaltına alınan 24 arkadaşımızdan 10'u serbest bırakılmıştır. Diğer arkadaşlarımızın da bir an önce ifadesi alınarak serbest bırakılmasını arzu ediyoruz, talep ediyoruz. Bu arkadaşlardan birçoğunu tanımıyorum yahut ismini bilmiyorum ama tanıdıklarım, bildiklerim genel sekreterimiz, şirket koordinatörümüz genel sekreter yardımcımız, daire başkanlarımız, bunlar pırıl pırıl insanlardır. Bunların bu kente hizmetten başka hiçbir düşüncesi hiçbir hedefi hiçbir amacı yoktur. Aynı mantık içinde beni nasıl biliyorsanız bende o arkadaşları böyle biliyorum” diye konuştu.


“Hesabı ben veririm”


Daha önce genel seçimlerde İzmir'de Büyükşehir Belediyesini kullanılmaması yönünde açıklama yaptığını anımsatan Kocaoğlu, şunları söyledi: “Bu genel seçimdir, partiler genel politikalarla seçime yürüsünler İzmir Büyükşehir Belediyesini genel seçime alet etmeyin diye uyarıda bulundum. Malum olmuş ki üç gün sonra geldiler. Değerli arkadaşlar eğer adi suç, zimmete para geçirmektir. Ama bu belediyenin bir milyon 120 bin oyla İzmirli hemşerilerimizin yüzde 56,7 oyu ile seçilmiş belediye başkanınızım. Eğer bu belediyede bir şey varsa bir yolsuzluk varsa bir hukuksuzluk varsa onun hesabını ben vereceğim. Benim arkadaşlarımı, mesai arkadaşlarımı bıraksınlar bu belediyenin hesabını bana sorsunlar.”

“Hukuk mücadelesi vereceğiz”


Zamanın İzmirlilere layık olma zamanı olduğunu söyleyen Kocaoğlu, “İzmirli hemşerilerimizin bize güvenini boşa harcamama zamanıdır, çalışma zamanıdır layık olma zamanıdır şimdi. Sizden bir isteğim var herkes işinin başına görevinin başına daha büyük bir istekle daha büyük bir azimle daha büyük bir coşku ile öyle bir çalışacağız ki İzmirli hemşehrilerimize hep birlikte layık olacağız. Bundan sonra sükunetle ama an be an saniye saniye takip ederek arkadaşlarımızın biran önce özgürlüğe kavuşması için hukuk mücadelesi vereceğiz. Adalet mücadelesi vereceğiz insan hakları mücadelesi vereceğiz demokrasi mücadelesi vereceğiz ve İzmir'den dünya aleme demokrasinin ne olduğunu hep beraber öğreteceğiz İzmirlilerle birlikte öğreteceğiz” şeklinde konuştu.

 
Sendikalardan Kocaoğlu’na destek


Belediye İş, Genel İş, Sosyal iş ve Tüm-Bel-Sen temsilcilerinin ortak açıklamasında ise, “Büyükşehir Belediyesi 19 Ocak’tan itibaren aralıksız Sayıştay denetçileri ve mülkiye müfettişlerinin denetimlerine tabi olmuş, herhangi bir usulsüzlüğün tespit edilmediği bir gerçektir. Operasyonun zamanlamasının hukuki değil, siyasi olduğu kanaatini doğurmaktadır. 2009 yerel seçimlerinde AKP, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve o zamanki milletvekilinin bile, ‘Ben Aziz Başkan’a cüzdanımı emanet edebilirim’ açıklamasına tüm İzmir kamuoyuna şahit olmuştur. El konulan bilgisayarlar ve belgeler nedeniyle hizmetler aksatılmak istenmektedir ve iş verimini düşürmektedir. Ardı ardına yaşanan skandalları örtbas etmeye çalışan AKP hükümeti, Başbakan ve Cumhurbaşkanı, demokrasinin beşiği İzmir’deki Belediye Başkanı Kocaoğlu ve ekibine de sahip çıkarak kefil olacak mıdır. Bu zihniyet İBB bünyesinde çalışan yaklaşık 20 bin çalışanı zan altına koymuştur. Bu gerekçelerle soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılması ve kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir. Emek cephesi olarak belediyenin gerçek sahipleri olan bizler ve İzmir halkı adına, bu işin sonuna kadar takipçisi olacağımızı burada hep birlikte haykırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.


Genç’in yerine Raif Canbek bakacak


Başkan Aziz Kocaoğlu miting sonrası belediyedeki üst düzey bürokratlarla bir toplantı yaptı. Toplantıda Kocağlu’nun moralinizi bozmayın çalışmalarınıza devam edin yönünde bir konuşma yaparak, çalışanlarını motive ettiği öğrenildi. Belediye Meclis Salonunda gerçekleştirilen toplantıda Kocaoğlu, Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in yerine Raif Canbek’i n vekalet edeceğini belirtti. Ayrıca bu gün serbest bırakılan Belediye çalışanlarının görevleri başına döndükleri öğrenildi.
Alıntı : egedesonsöz.com - Soner ÇAĞLAR