26 Ekim 2012 Cuma

Meyve sularına dikkat


Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kocaokutgen, karaduttan yeşil muza, elma, armut, şeftaliden kiraza, ananastan böğürtlene kadar onlarca çeşit aroma bulunduğunu, aromaların ise kimyasal ürünler olduklarını vurguladı.
 
''Çocuklarımıza meyve suyu içirirken sağlıkları için doğal olanları tercih etmeliyiz'' diyen Kocaokutgen, alınan ürünün mutlaka 'içindekiler' kısmına bakılması gerektiği uyarısında bulunarak, şunları söyledi:
 
''Meyve suyu alacaksak 'içindekiler' kısmına mutlaka bakmamız lazım. Meyve suyu konsantresi ya da meyve suyu, meyve suyu püresi diyorsa içinde doğal meyveler olduğunu gösterir. Ama içindekiler kısmına baktığınız zaman aroma diyorsa, doğala özdeş aroma diyorsa doğal olmayan kimyasal bir üründen söz ediliyor demektir. Sağlığımız açısından, çocuklarımızın sağlığı açısından mümkün olduça doğal olmayan gıdalardan uzak durmaya çalışmak gerekir."
 
Alıntı : ntvmsnbc.com

İzmir'de sağlığın patronları belli oldu

Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin kurucu Dekanı ve Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Osman Nuri Dilek, İzmir Kuzey Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterliği'ne atandı. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Behzat Özkan ise Güney Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterliği'ne getirildi. Atanması ile ilgili sözleşmeyi imzaladığını belirten Prof. Dr. Behzat Özkan, "Güney bölgesindeki 12 hastane bize bağlı olacak. Sağlık Bakanlığı'ndan 'işe başlama' yazısını bekliyorum. Amacımız gece gündüz çalışıp, vatandaşımıza daha kaliteli sağlık hizmetini sunmak" dedi.

ÖZKAN, AYDIN'A GİTTİ

Öte yandan 6 yıldır İzmir İl Sağlık Müdürü olan Op. Dr. Mehmet Özkan'ın ise Aydın'da kurulacak Kamu Hastane Birliği'ne Genel Sekreter olarak görevlendirildiği öğrenildi. Dr. Özkan'ın yardımcısı Dr. Murat Işıl ile birlikte Aydın'a gideceği, yeni görevine için Kurban Bayramı'ndan sonra başlayacağı kaydedildi.

Alıntı: Yeni Asır-Erkan DOĞAN

19 Ekim 2012 Cuma

İTÜ'de 50-Dliler eylem çadırı kuruyor

İstanbul Teknik Üniversitesi Yönetim Kurulu işten çıkartılan araştırma görevlileri ile ilgili bugün toplantı yaptı.
Toplantı sırasında İTÜ'lü asistanlar, "Hakkımızda karar vermek üzere tek gündemle toplanan Üniversite Yönetim Kurulu bitinceye kadar ve sonrasında İTÜ Rektörlüğü önündeyiz" diyerek Rektörlük binası önünde eylem yaparak sonucu bekledi.

"Yönetim Kurulu iradesini yitirdi"

 

İsminin yayınlanmasını istemeyen bir asistan bianet'e Yönetim Kurulu toplantısını değerlendirdi:
"Ulaştığımız bilgiler tam olarak net değil. Ancak 82 araştırma görevlisinin kısa zaman içinde üniversiteyle ilişiğinin kesileceğini öğrendik. Bizim için bu,  ilişiklerinin her an kesilebileceği anlamına geliyor. Rektörün bu sorunu çözmek için Üniversite Yönetim Kurulu'ndan yetki aldığı da ulaştığımız başka bir bilgi. Bu, hem Üniversite Yönetim Kurulu'nun iradesini kısmen ortadan kaldırması hem de bilinmezlik yaratması bakımından tamamen olumsuz bir gelişme."
İşten atılan on araştırma görevlisinin işe geri alınması talebiyle eylem yapan asistanlar, 83 asistanın daha işten çıkarılmasını gündeme getiren bu karar karşısında Rektörlük binası önünde çadır eylemi başlatma kararı aldı. Asistanlar mesai saatleri süresince, Rektörlük önüne kurdukları çadırda olacaklar.

Ne olmuştu?

 

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) Eylül ayından itibaren on asistan işten çıkarıldı. 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanun 50/d maddesiyle istihdam edilen araştırma görevlileri görev süreleri ve özlük haklarında yapılmak istenen değişiklikler sonucu işlerinden olmuşlardı. Bu gelişme üzerine Asistan Dayanışması İnisiyatifi yüze yakın araştırma görevlisinin daha işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, 15 Ekim'de düzenledikleri İkinci Araştırma Görevlisi Şenliği'nde YÖK'ü ve Rektörlüğü protesto etmişti.

Alıntı:Bianet.org

50-D lilere yapılanlar protesto edildi

Taksim'de toplanan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) araştırma görevlileri, kamuoyunda "Torba yasa" olarak bilinen düzenlemeyi gerekçe göstererek 50-d maddesinden istihdam edilen araştırma görevlileri, görev süreleri ve özlük haklarında yapılmak istenen değişiklikleri düzenledikleri bir yürüyüşle protesto etti.

SLOGANLARLA FAKÜLTEYE YÜRÜDÜLER 

Öğrenciler ve İTÜ'li araştırma görevlilerininde aralarında bulunduğu yaklaşık 300 kişilik grup, Taksim Tramvay Durağı'nda bir araya geldi. Grup, "Bu üniversitede iş güvencesi yoktur", "Asistan kıyımına son", "AKP kaybedecek,Üniversite kazanacak, Hocama dokunma" yazılı pankartlar ve "Eşit işe eşit güvence", "Doktoralı işsiz olmayacağız", "Biz kalıyoruz YÖK gitsin", "Ferman YÖK'ün üniversiteler bizimdir" şeklinde dövizler açtı. Grup daha sonra "YÖK gitsin biz kalıyoruz", "YÖK'e hayır", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz" şeklinde sloganlar atarak İTÜ Gümüşsuyu Yerleşkesi Makine Fakültesi önüne doğru yürüdü. Üniversite önüne yürüyen grubu başka bir grup alkışlarla karşıladı. Bu sırada bir grup öğrenci pencereden, "Kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olurmu çocuklar" Oğuz Atay'ın 'Mustafa İnan: Bir bilim adamının romanından alıntı sözünün yazılı olduğu pankartı açtı.


İTÜ REKTÖRLÜĞÜ BU HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLUYOR
Burada grup adına basın açıklamasını İTÜ Makine Mühendisliği Araştırma Görevlisi Özgür Günelsu okudu. Yüksek Öğretim Kanunu'nun Üniversiteleri dönüştürme idealinin bir tatbikatı bugün İTÜ'de yaşandığını belirten Günelsu, "Azami süre tanımından hareketle 6111 sayılı torba yasada yer alan bir kanun kullanılarak, Araştırma Görevlilerinin işlerine son veriliyor. Yüksek lisansta 3, doktorada 6 yılı tamamlamış ve mezun olmamış 50-D'li araştırma görevlilerinin ilişikleri kesiliyor. Bir önceki basın açıklamasından bu yana geçen bir ay sonunda 8 Araştırma Görevlisinin ilişiği kesildi ve 90'a yakın araştırma görevlisinin de önümüzdeki günlerde aynı kapsamda işten atılması söz konusu. Diğer yandan bu belirsizlik içinde azami doktora süresini aşmadan tezlerini tamamlamış araştırma görevlilerinin de atama işlemleri bekletiliyor. Yükseköğretim kanunu öğrenimi devam ettiği sürece lisansüstü öğrencilerinin 50-d kadrosundan istihdam edilebileceğini açıkça belirtiyor. Buna rağmen YÖK, yasayla yapamadığını dayatmayla yapıyor ve Araştırma Görevlilerinin işten çıkarılmasına sebep oluyor. İTÜ Rektörlüğü de bu hukuksuzluğa ortak oluyor" dedi. 

YÖK GİTSİN BİZ KALIYORUZ 

Bu mağduriyete maruz kalan Araştırma Görevlilerinin durumunu tartışmak üzere Rektörlük tarafından oluşturulan komisyonun işlevini yerine getirmediğini söyleyen Günelsu, "Mağduriyetimizi ve taleplerimizi her fırsatta İTÜ'nün tüm organlarına ulaştırmaya çalıştık. Araştırma Görevlilerinin Üniversitenin asli bir parçası olduğunu, Araştırma Görevlilerini hedef alan bu uygulamaların İTÜ'yü geri dönülmez bir şekilde dönüştüreceğini yineledik. Bu süreçte basın açıklaması yaptık ve İTÜ'de bu duruma sessiz kalmayan Araştırma Görevlisi, Öğretim Üyesi, İdari Personel, Sözleşmeli Çalışan ve öğrencilerin 1000'e yakın imzasını İTÜ Rektörlüğüne ilettik. Fakat İTÜ rektörlüğü bu tepkilere seyirci kaldı. Bugün bizler burada bir adım daha atıyor ve taleplerimiz gerçekleşene kadar üniversitemizi terketmiyoruz" dedi.

Alıntı:ntvmsnbc.com

UpToDate diye birşey var...

 İYİ KULLANILIRSA  BÜYÜK KOLAYLIK...

İngiltere'de önde gelen bilgi sağlayıcılarından biri olan Wolters Kluwer Health, bugün klinik karar destek sistemi UpToDate'in Health Information and Libraries Journal'da (Sağlık Bilgi ve Kütüphaneleri Dergisi) online olarak yayınlanan araştırmalardan birinin konusunu olduğunu duyurdu. Çalışma, kanıta dayalı klinik karar destek sisteminin kullanımının hasta bakımında hasta tedavi sonuçlarını ve hastane performansını nasıl geliştirdiğini gösteren gerçek klinik senaryoları vurguluyor. John Addison, Pennine Acute Hastaneleri NHS Vakfı kütüphane yöneticisi tarafından yönetilen araştırma, İngiltere'nin kuzey batısında bir düzine hastane vakfı genelinde altı haftadan uzun bir süre boyunca yürütülmüş ve UpToDate'in klinik uygulamada kullanımını analiz etmiş.

Yardımcı yazar Addison şöyle açıklıyor: "2010 yılı başlarında yapılan deneme sonucunda UpToDate klinik karar destek sistemini benimseyerek, zaten sistemin Pennine Acute'un dört hastanesinde tercih edildiğini biliyordum. Ancak, ülke çapında dar bütçemizi nerelere harcayacağımızı belirlerken kanıta dayalı seçimler yapmak zorundayız. Bu zor zamanlarda, UpToDate'in tam değerini anlamak için gerçekleşmiş senaryoları incelemenin bizim satın alma kararımızı test etmemizde önemli olduğunu hissettim. "

Anket Sonuçları:

UpToDate abonesi olan sağlık kuruluşlarındaki doktorlara bir online anket formu gönderildi. Katılımcılardan UpToDate'i kullandıkları bir durumu ve eğer varsa bu durum ile ilgili sağladığı faydaları anlatmaları istenmişti.

UpToDate'i kullanmış olan 239 katılımcının % 90'ından fazlası en az bir yararı tespit etti:

    % 57'si UpToDate kullanarak tedavideki gecikmeleri azalttıklarını söyledi.

    %52'si UpToDate kullanarak gereksiz tanısal testlerden kaçınıldığını belirtti.

    % 48'i tanı koymadaki gecikmelerin azaldığını belirtti.

    % 39'u tedavi kararlarını değiştirdiğini söyledi.

    % 28'i hasta taburcu süresinin kısaldığını belirtti.

Araştırma raporu sonucunda belirtildiği üzere "Hasta tanı ve tedaviye daha hızlı erişim imkanına sahip olur. Klinik tedavi uzmanı, hasta yönetimi hakkında karar alma konusunda uzman bilgisine daha kolay ve hızlı bir şekilde erişim imkanını elde eder. Son olarak, sağlık kuruluşları gereksiz tanısal testler yapma ve uygunsuz reçete yazmadan kaçınarak hasta akışını geliştirebilir ve hastaların taburcu olma sürelerini kısaltabilirler."

UpToDate, Wolters Kluwer Health'in başkanı Denise Basow şunları belirtti: "UpToDate 'te biz doğru olanı yapmak konusunda büyük bir sorumluluk hissediyoruz ve bu araştırmadan edindiğimiz öngörü binlerce müşterinin yıllar boyunca bize anlattıklarını doğruluyor: UpToDate klinisyenleri hasta bakımı noktasında "doğru " tıbbi kararlar almaya yönlendirir ve bundan dolayı hasta bakım ve hastane performansını artırır. "

Bu araştırma, UpToDate'in bakım ve hastane performansını geliştirmeye yönelik değerini vurgulayan 30'dan fazla çalışma ile örtüşmektedir ve vakıf içinde klinik karar destek sistemine yapılan yatırım ile elde edilebilecek gerçek verimliliği ortaya koyar.

UpToDate, Health Service Journal (Sağlık Hizmetleri Dergisi) ile birlikte, bu anketin sonuçlarının ele alınacağı online seminere tıbbi personel davet edilecektir. Canlı izleyiciler için ücretsiz 30 günlük bireysel abonelik sunulacaktır.

Ne zaman: Aralık başında, TBC
Nerede: HSJ TV

UpToDate Hakkında

UpToDate ® kanıta dayalı klinisyenlerin hastalarının tedavisine ilişkin kararlarının doğruluğuna güvendiği doktorlar tarafından hazırlanmış bir klinik karar destek sistemidir. UpToDate 5.100'den fazla dünyaca ünlü doktor yazarlar, editörler ve emsal yorumcuları güvenilir, hasta bakımı ve kalitesini artırmak için kanıtlanmış, kanıta dayalı tavsiyeler ve en son tıbbi bilgileri sentezleyerek titiz bir yazı hazırlama sürecinden geçerler.149 ülkede 600.000 'den fazla klinisyen ve ABD'de akademik tıp merkezlerinin neredeyse % 90'ı UpToDate'e güveniyor, ve 30'dan fazla araştırma UpToDate'in yaygın kullanımını ve hasta kalış süresini kısaltmak ve istenmeyen komplikasyonların ve ölüm oranlarının azalması da dahil olmak üzere gelişmiş hasta bakım ve hastane performansının yükselmesi ile ilişkisini doğruluyor.

UpToDate sağlık sektörü için hastaya özel çözümler ve bilgiler sunan, ticari güncel gelişmeler hakkında haber sağlayan, konusunda dünya lideri Wolters Kluwer Health, firmasının bir parçasıdır. Wolters Kluwer Health 2011 yılında 3.4 milyar € (4700000000 $) geliri ile pazar lideri olan küresel bilgi hizmetleri şirketi Wolters Kluwer 'in bir parçasıdır.

1 Addison J, et al. Doktorlar online olarak her hasta için klinik karar destek sistemlerini nasıl kullanıyor: Bir UpToDate © Health Information & Libraries Journal (Sağlık Bilgi ve Kütüphaneleri Dergisi) vaka çalışması. İlk Online Yayın Tarihi: 15 Ekim 2012. doi: 10.1111/hir.12002

İletişim

Medya İletişim:
MSL
Laura Larsen, +44 (0)20 7878 3189
Halkla İlişkiler İletişim Sorumlusu
laura.larsen@mslgroup.com
veya
Wolters Kluwer Health|UpToDate
Shellie Rapson James, +1 781-392-2493
İletişim Bölümü Direktörü
sjames@uptodate.com



Alıntı:medimagazin.com

CEO'lar gelmeye başladı

Kamu hastaneleri büyük hastaneler çatısı altında toplanıyor. Birleştirilen hastanelerin yönetimine atanacak CEO'lar belirlenme aşamasında. CEO adayları listesindeki isimler, mülakata tabi tutuluyor. Mülakata çağrılanlar arasında Van Vali Yardımcısı Murat Uzunparmak, bazı eski AK Parti milletvekilleri, çok sayıda bürokrat ve başhekimin ismi geçiyor.

Kamu hastaneleri büyük hastaneler çatısı altında toplanıyor, CEO'ların açıklanmasıyla tüm Türkiye'deki 850 kamu hastanesi 100 ayrı çatı altında yönetilecek.

54 kamu hastanesi 5 bölgede birleşecek olan İstanbul için, Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ali İhsan Bakır ve Üsküdar Devlet Hastanesi Başhekimi Uzman Dr. Tunçay Palteki'nin isimleri CEO olarak atanacaklar arasında geçiyor.

Ankara'da Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Koordinatörü Dr. Serdar Mercan, İzmir'de Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ali Rııza Odabaş ve Muş'ta, Van Vali Yardımcısı Murat Uzunparmak CEO adayları arasında.

Diyarbakır'a ise, İstanbul Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Güzel Kurtoğlu düşünülüyor.

CEO'larla yapılan sözleşme sonrası Türkiye'nin sağlık sistemi yeni bir döneme girecek. Türkiye kamu hastaneleri kurumu, toplam 40 milyar lirayı bulan cirosuyla ülkenin en büyük şirketi halini gelecek.

54 ayrı kamu hastanesi olan İstanbul, 'Anadolu Kuzey, Anadolu Güney, Fatih, Beyoğlu, Bakırköy olarak 5 ayrı bölgeye ayrılacak.

Birlik, şirketler gibi yönetim kuruluyla yönetilecek.

Ve hastaneler; hizmet altyapısı, organizasyonu, kalite, verimlilik ve hasta memnuniyeti gibi konularda bakanlığın belirleyeceği puanlama sistemiyle değerlendirilecek.

Birleşmeyle birlikte sınırlı sayıdaki sağlık personelinin tek elden yönetilmesi, kaynakların verimli kullanılması ve sağlık giderlerinin azaltılması amaçlanıyor.


Alıntı: Cnnturk

Akdağ ,kamu hastane birlikleri hakkında konuştu

Akdağ ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Sivas Ticaret ve Sanayi Odası'nda sağlık çalışanlarıyla bir araya geldi. Akdağ, sağlık çalışanlarıyla değişik illerde benzer toplantıları belirli aralıklarla yaptıklarını belirtti.

Bu toplantılarda sağlık çalışanlarının sorunlarını dinlediklerini, geri bildirimlerini aldıklarını ifade eden Akdağ, bunların kendilerine yol gösterici olduğunu aktardı.

Akdağ, 10 yıldır Türkiye'de sağlıkta yapısal bir dönüşüm peşinde olduklarını ifade ederek, ''Çabamız, 10 yıl önce başladı. Ondan öncesini genç arkadaşlarımız yeterince hatırlamazlar. Ama bunu hatırlayan çok kişi var içimizde. Türkiye'de sağlık açısından bir felaket yaşıyorduk. Vatandaşa problemli alanlar sorulduğunda sağlık her zaman ilk 3'ün içerisindeydi. Son birkaç senedir, kim yaparsa yapsın anketleri, değişmez bir husus haline geldi. Vatandaşın şikayet alanı içerisinde sıralandığında sağlık 20 madde bile sayılsa o 20'nin içine artık girmiyor. 2002'lerde yüzde 39 olan memnuniyet oranı şimdi yüzde 76'lara yükseldi'' diye konuştu.

Bakan Akdağ, 2002'lerde bebek ölüm oranının binde 30, anne ölüm oranının 100 binde 64-70'ler civarında olduğunu belirterek, ''Bugün bebek ölümleri binde 8'lere geldi. 30'lardan 8'lere geriledi. Anne ölümleri 100 binde 70'lerden 100 binde 15'e geriledi'' dedi.

-''Türkiye örnek gösteriliyor''-

Bugün parası olmadığı için sağlık hizmeti alamayan kimsenin, pratikte hemen hemen hiç kalmadığını vurgulayan Bakan Akdağ, şunları kaydetti:

''Çok nadiren buna benzer durumlarla karşılıyorsak, nerede bir kör nokta kalmış, problemli bir alan kalmış onu da çözerek yolumuza devam ediyoruz. Sistematik bir biçimde vatandaşın, 'acaba ben hastalanırsam halim nice olur' endişesi bugün Allah'a şükürler olsun ortadan kalkmıştır. Türkiye, bugün dünyanın sağlık sistemi konusunda, bir numaralı örnek gösterilen ülkesi konumuna doğru hızla ileriliyor. Birkaç ülkenin içerisindeyiz. Meksika'da bazı güzel şeyler yapıldı. Tayland'da yapıldı. Bir iki ülkede daha yapıldı. Ama Türkiye'de çok yönlü bir değişim oldu. Hem sigortacılık, finans, hem acil hizmetler, hastane hizmetleri, koruyucu hizmetlerle ilgili. Bugün Türkiye'de biz çocuklarımızda kızamık görmüyoruz, 'Avrupa'dan Türkiye'ye kızamık gelecek' diye korkuyoruz. Vatandaşın artık sağlığa erişim hakkını büyük ölçüde sağlıyoruz. Verimli ve etkin bir sistem oluşturuldu ve bunu her geçen gün biraz daha geliştiriyoruz. Şimdi yakında Hastaneler Birliği kurulmuş olacak. Bu hususta, bir dünya dedikodu ürettiler. Şundan rahatlıkla emin olabilirsiniz; Hastaneler Birliği sadece daha verimli, performansı daha iyi takip edilen, daha kolay hizmet üretecek yeni bir sistem demektir. Sağlık çalışanlarına, olumsuz hiçbir yük getirmemektedir. Ama sağlık yöneticileri açısından durum biraz farklı. Hastanelerde çalışacak sağlık yöneticileri artık sözleşmeli yöneticiler olacak. Biz onlarla 2 yıllığına, belki 3 yıllığına sözleşmeler yapacağız. Hastaneler Birliği'nin genel sekreteri, onun altındaki başkanlar, hastane yöneticileri, başhekimler, hastane müdürleri pozisyonundaki arkadaşlarımıza, bu sözleşmeye göre performans ücreti vereceğiz. Başarılı olurlarsa daha iyi kazanacaklar, başarıları az olursa daha az kazanacaklar. Zaten belli çizgilerin altına düşmüşlerse, kurum geriye gitmişse o zaman 'teşekkür ederiz' diyeceğiz, yollarımızı ayıracağız.''

Bakan Akdağ, başarı unsurlarının içerisinde hasta güvenliği ve memnuniyeti, çalışan güvenliği ve memnuniyeti olduğunu bildirdi.

-''Hastaneler Birliği'nden tedirginlik duymayın''-

Sağlık çalışanlarına seslenen Akdağ, ''Bunların içerisinde klinik ve diğer hizmetlerin nasıl olduğu var. Hastanın temizliğinden tutun da yemeğine kadar. Vatandaşın geldiğinde nasıl karşılandığından nasıl gittiğine varıncaya kadar ciddi biçimde hazırlanmış unsurlar var. Onun için Hastaneler Birliği'nin gelişinden dolayı hiçbir tedirginlik duymayın. Sizinle ilgili bir olumsuzluk söz konusu değildir'' dedi.

Daha yapacak işleri olduğunu anlatan Akdağ, Türkiye'de yılda kişi başı 600, ABD'de ise 8 bin dolar sağlık harcaması yapıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:

''Yanlış işitmediniz. Türkiye'de 600 dolar, Amerika Birleşik Devletleri'nde 8 bin dolar kişi başına yılda sağlık harcaması yapılıyor. Şunu rahatça söyleyebiliriz. Bununla da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak iftihar edebiliriz ki, Türkiye'de vatandaşın sağlık hakkına erişmesi, Amerika'dakinden çok daha iyi. Demek ki biz işimizi doğru yapmaya başlamışız. İnşallah daha da iyilerini sizlerle birlikte başaracağız. Yanlışımız, eksiğimiz varsa bunları birlikte gidereceğiz. Sağlık çalışanları bu kadar fedakarca hizmet ederken, bir sağlık ailesine karşı herhangi bir kimse, ister sözle, ister fiille bir şiddet davranışı içinde olursa buna da asla müsamaha etmiyoruz, etmeyeceğiz. Ben bunu birçok kere ifade ettim. Bir sağlık çalışanına karşı kalkan el, benim şahsıma kalkmış bir eldir. Ben böyle hissediyorum, böyle düşünüyorum ve tepkimi de hep buna göre verdim. Her ne kadar Türkiye'de karşılaştığımız şiddet, örneğin İngiltere ile karşılaştırıldığında ya da benzeri bazı Batılı ülkelerle karşılaştırıldığında sayısal olarak oradan çok az da olsa biz her bir olayı çok önemsiyoruz.''

Alıntı:medimagazin.com

Hastane birliklerinde yöneticilere karne verilecek

Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 3 Kasım'a kadar geçilecek ''birlik'' sisteminde yöneticilere karne verilmeye başlanacak.

Sistemle kamuda ilk kez sözleşmeli yönetici dönemi de başlayacak.

2 Kasım 2011'de yayımlanan Sağlık Bakanlığı'nın teşkilat yapısını yeniden düzenleyen 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu hastane birlikleri oluşturulması kararlaştırılmış, bunun için de bir yıllık süre tanınmıştı.

Düzenleme, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'na bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarının il düzeyinde Kamu Hastaneleri Birlikleri kurularak işletilmesini öngörüyor.

KAMU HASTANE BİRLİKLERİ
Hizmetin büyüklüğüne göre illerde birden fazla kurulabilecek birlik kapsamı dışında sağlık kurumu kalmayacak.

Birlik teşkilatı genel sekreterlik ve hastane yöneticiliklerinden oluşacak. Genel sekreterlik birliğin en üst karar ve yürütme organı olacak. Genel sekreterlik bünyesinde tıbbi, idari ve mali hizmet başkanlıkları bulunacak.

Birliğe bağlı hastaneleri, hastane yöneticisi yönetecek. Hastane yöneticisine bağlı başhekimlik, idari ve mali işler ile sağlık bakım hizmetleri müdürlükleri kurulacak.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı, genel sekreterle doğrudan, başkanlar, hastane yöneticileri, başhekim ve müdürlerle genel sekreterin teklifi üzerine sözleşme yapacak.

2-4 yılı kapsayacak sözleşmeler, bu sürelerin sonunda yenilenebilecek. Genel sekreterin başarısızlık sebebiyle değişmesi halinde başkanların ve başarısızlığa sebebiyet veren hastane yöneticilerinin sözleşmeleri kendiliğinden bitecek.

Birlikler oluşturulduktan sonra baştabip, baştabip yardımcısı, hastane müdürü, hastane müdür yardımcısı ve başhemşirelerin görevleri sona erecek.

YÖNETİCİLERE KARNE
Sağlık Bakanlığı, birliklerin verimliliğin ölçülebilmesi için değerlendirme kriterlerini bir yönergeyle belirledi.

Yönerge, birliklerle sağlık tesislerinin temmuz ve ocak aylarında olmak üzere yılda iki kez verilecek karnelerle değerlendirmeye tabi tutulmasını öngörüyor. Karnedeki puanlar birlik, sağlık tesisi ve yöneticilerin başarı grubunu belirleyecek.

Değerlendirmede tıbbi, idari, mali, memnuniyet ve eğitim kriterleri baz alınacak. Buna göre de 5 farklı (A'dan E'ye kadar) başarı grubu belirlenecek.

Puanı bin-800 arasındakiler (A), 700-800 arasındakiler (B), 600-700 arasındakiler (C), 500-600 arasındakiler (D), 500'den düşük olanlar (E) grubunda olacak.

Bulundukları gruptan düşenler ya da belirli sürede bir üst gruba çıkamayan birliklerin genel sekreterinin görevine son verilecek.

KAMUDA SÖZLEŞMELİ YÖNETİCİ DÖNEMİ
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Hasan Çağıl, sağlık hizmetlerinde yeni bir dönemi başlatacak kamu hastane birlikleri ile ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, kamu hastanelerinde yeni bir yönetim tarzının uygulamaya geçirileceğini bildirdi.

Yeni sistemle kamuda ilk kez ''sözleşmeli'' yönetici dönemine geçileceğine dikkati çeken Çağıl, illerde birlik sekreterleri ile hastane yöneticilerinin sözleşmeli olacağını söyledi.

Bu yöneticilerin performansının yılda iki kez verilecek karneyle değerlendirileceğini anlatan Çağıl, ''Yeni sistemde denetim ve takip mekanizması işletilecek. Belirlediğimiz kriterlere göre başarı elde edemeyenlerle yeni sözleşme imzalanmayacak ya da ücretleri düşürülecek'' diye konuştu.

Türkiye genelinde 87 birlik sekreteri atanacağını açıklayan Çağıl, sağlık bölgesi yapılanmasına göre belirlenen ve iş yükü fazla olan bazı illerde birden fazla birlik sekreteri bulunacağını dile getirdi.

Yayımlanan verimlilik yönergesiyle yöneticilerin performansının ölçüleceğini kaydeden Çağıl, ''Yöneticiler, sağlık hizmetinde bakanlığımız açısından büyük önem taşıyan konularda başarısız olurlarsa görevlerine devam edemeyecek. Sağlık hizmetini doğrudan ilgilendirmekle birlikte bazı göstergelerde yetersizliği saptananlara ise ya uyarı verilecek ya da ücretlerinde azalma olacak'' dedi.

Alıntı: AA/Selma BIYIKLI

11 Ekim 2012 Perşembe

Tetanoz aşısı rezaleti


Bu aslında koruyucu sağlık hizmetindeki başarısızlığın açık bir ifadesidir.
 
Ve yine bu durum 1.basamakta  uygulamaya konulan sistemin başarısızlığının açık bir ifadesidir.
Hiçbir mazeret bu başarısızlığı örtemez.

Oluşabilecek her türlü olumsuzluktan AKP hükümetinin Sağlık Bakanı doğrudan sorumludur.
 
Kısa bir süre önce tetanoz aşısı konusunda tehlikeye dikkat çekmiş ve gerek İl Sağlık Müdürlüğü ve gerekse Halk Sağlığı Kurumu'ndan hiç de doyurucu olmayan yanıtlar almıştık.
 
Daha bunların mürekkebi kurumadan çok daha büyük bir sorunun olduğu ortaya çıktı. Yüzbinlerce çocuğumuzun aşısız kaldığını öğrendik.
 
Sağlık Bakanlığı ailelere çocuklarını bağlı bulundukları aile hekimine götürerek aşılatma çağrısında bulundu.
 
Birçok Aile hekimi ise bu aşıyı daha önce Toplum Sağlığı Merkezlerinin yaptığını ve çocukların aşılı olup olmadıklarını bilmediklerini, bilseler bile bu kadar kısa sürede ailelere ulaşmanın mümkün olmadığını açıkladılar.
 
TEHLİKEYE DİKKAT ÇEKMİŞTİK !
 
Bundan 5,5 yıl önce getirilen Aile Hekimliği Sisteminin bu uygulanma şeklini eleştirmiş ve tehlikeye dikkat çekmiştik. Meslektaşlarımızın 1 aile sağlığı elemanı ile getirilen ağır  yükün altından kalkamayacağını, ev ziyaretlerini gerçekleştiremeyeceklerini ve bağlı nüfuslarına hakim olamayacaklarını açıkça belirtmiştik.
 
Bütün itiraz ve uyarılarımıza karşın ekip çalışmasına dayanan ve ev ev gezilerek gebe, çocuk ve aşı takibi yapılan Sağlık Ocağı sistemi kaldırıldı. Yerine daha çok bağlı nüfusun Aile Sağlığı Merkezine gelmesine ve tedavi edici hekimliğe dayanan Aile Hekimliği sistemi getirildi.
 
Ne yazık ki uyarılarımız konusunda haklı olduğumuzu görmüş bulunuyoruz.
 
Suçlu binbir yükün altına sokulan aile hekimi meslektaşlarımız değildir. Çünkü bakanlığın sağlık anlayışında ekip çalışması ve buna uygun donanımı  oluşturulmuş bir sistem   yoktur. Tek yaptıkları halkın gözünü boyamaktır. Hasta memnuniyetidir.
 
Aşılama işi üstüne yüklenen TSM hekimleri ise durumdan en çok mağdur olanlardır. Bu meslektaşlarımız,  "geçici görev zulmü" ile hergün başka bir yere gönderilmektedirler. Buna rağmen gösterdikleri insan üstü fedakarlığın maddi ve ruhsal bir karşılığı yoktur.
 
ULUSAL BİR AŞI ÜRETİM SİSTEMİ MUTLAKA KURULMALIDIR !
 
Bakanlık aşıların uygun olmadığını ve bu nedenle uygulanamadığını açıklamıştır. Aslında özürleri kabahatlerinden daha büyüktür. Türkiye gibi 75 milyon nüfuslu ve ciddi bir bilgi birikimi olan bir ülkenin Cumhuriyetle kurulan milli yapıdaki  Hıfzıssıhha Kurumu yıkılmış, her alanda olduğu gibi sağlık ve aşı alanında da tam bir dışa bağımlılık yaratılmıştır. En büyük suçlardan biri de budur.
 
AKP HÜKÜMETİ VE SAĞLIK BAKANI BİR SAĞLIK REZALETİNE İMZA ATMIŞLARDIR! BUNUN BİR KARŞILIĞI OLMALIDIR !
 
"Hergün onlarla ifade edilen şehitlerin verildiği  bir ülkede istifa etmek gibi bir erdemi göstermeyenlerden neyi bekliyorsunuz" diye sorulabilir. Doğrudur !
 
Ancak biz halk sağlığı için doğruları söylemeye, eleştirmeye, talep etmeye ve çağrıda bulunmaya devam edeceğiz. Hekim haklarını savunduğumuz ve mücadele ettiğimiz gibi çocuklarımızın ve  halkımızın sağlık hakkını da savunacağız, bunun için de mücadele edeceğiz. Çünkü çocuklar bizim de çocuklarımız ve ülkemizin geleceğidir. Gelecek ancak ve ancak  sağlıklı nesiller üzerine kurulabilir..
 
 
İZMİR TABİP ODASI

Dev hastane kampüslerinin faturası:Şu anda 2 milyar...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel bir sağlık kuruluşuna ait hastane kompleksinin açılışında Türkiye’de dev şehir hastaneleri kurmanın 9 yıllık hayali olduğunu belirterek, “Ne yazık ki hala bunu gerçekleştiremedik. Danıştay’da vesaire bazı engellemeler oluyor. Ancak şimdi adımlarını attık. Bunları da aşıp süratle ihalesini yaptığımız şehir hastaneleriyle işe başlıyoruz” dedi.

25 ilde şehir hastaneleri kurulacağını belirten Başbakan Erdoğan, bu sayede yatak sayısının 43 bin 200 adet artacağını söyledi.

Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararlarında, yapılacak şehir hastanelerine “ancak mevcut hastanelerin yatak sayısından, yapılacak hastanenin yatak sayısı kadar indirim yapılması koşuluyla” izin verildi. Yani yatak sayısı artmayacak. Başbakan Erdoğan’ın kendisinin de imzası bulunan YPK'nın bu kararını ekte kamuoyunun değerlendirmesine sunuyoruz. (Karar için...)

Peki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 yıllık hayali neticesinde bugünden başlayıp önümüzdeki 25 yıl için oluşan kamu borcunun tutarı ne?


İhale

Kira Bedeli (TL)

Hizmet Bedeli TL

Toplam Yıllık Kira

Kayseri

137.730.000

-

137.730.000,00

Ankara-Etlik

276.000.000

256.288.181,53

532.288.181,53

Ankara-Bilkent

240.000.000

233.881.598,64

473.881.598,64

Elazığ

 94.837.104

58.451.037

153.288.141,00

Yozgat

54.750.000

-*

54.750.000

Manisa

64.250.000

-*

64.250.000

Konya-Karatay

88.791.634

-*

88.791.634

İstanbul-İkitelli

258.900.000

-*

258.900.000

Mersin

140.900.000

-*

140.900.000

TOPLAM

1.356.158.738

 

1 Milyar 904 Milyon 779 Bin 555 Lira 17 Kuruş

25 yıllık toplam(bugünün rakamlarıyla)

33.903.968.450

 

47 Milyar 619 Milyon 488 Bin 879 Lira 20 Kuruş
 *Hizmet satın alım bedeli henüz öğrenilememiştir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “engelleme vesaire” olarak yorumladığı Danıştay kararlarında da ihaleyi alan şirketlere mevcut hastanelerin ticari amaçla kullanılmak üzere verilmesi temel hukuka aykırılık olarak değerlendirildi. Zaten devlete hizmet satacak, yaptığı binayı Sağlık Bakanlığı’na kiraya verecek şirketlere; bir de kamuya ait mevcut hastane binalarının otel, alış veriş merkezi vb. yapmak ve işletmek üzere verilmesi hukuka aykırı bulundu. Türk Tabipleri Birliği’nin Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elazığ ihalelerine ilişkin davalarda mevcut hastane binalarının özel şirketlere verilmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı belirtildi.

O halde bu ısrar niye?

İngiltere’nin pop şarkıcılarıyla birlikte en iyi “ürün” olarak Olimpiyat Oyunları açılış töreninde tanıtımını yaptığı Ulusal Sağlık Hizmetlerini (NHS)  pazara açmasına neden olan ve sistemi tüketen kamu özel ortaklığı uygulamasında ısrar edilmesinin nedeni nedir?

Ortalama insan ömrüne göre iki kuşağı borçlandıran bu uygulama “ortaklarından” hangisinin yararına yapılmaktadır?

“Çılgın Projeler” arasında sayılan şehir hastanelerinin esası kamuoyuna neden açıklanmamaktadır?
Bazı projelerin sadece “çılgın” olduğu kabul edilerek vazgeçilmesi mümkündür. ABD’li özelleştirme teorisyeninin sözü olan “kürek çeken değil, dümen tutan devlet” 663 Sayılı KHK sayesinde Sağlık Bakanı tarafından da kullanılmıştır. Dünya Ticaret Örgütü’nün sözleşmelerinde belirlendiği gibi “bir kamu hizmeti alanının rekabete açılması durumunda, devlet burada tekel hakkı olduğunu iddia ederek, şirketlerin rekabetini engelleyemez” kuralı gereği Türkiye sağlık hizmeti alanını “rekabete” açmıştır. Kamu özel ortaklığı, özelleştirmenin Truva atıdır. Bu yoldan dönülmelidir.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

Belini çektirdi 2 yıldır yürüyemiyor

Bir hastanede fizik tedavi gören 84 yaşındaki Şükriye Siper, AA muhabirine yaptığı açıklamada, belindeki ağrılarını gidermek için "kupa çektirdiğini", ardından da yakı vurduğunu, derdine çare bulamaması üzerine bir komşusunun tavsiyesi üzerine işin ehli olmayan kişilere "belini çektirdiğini" anlattı.

Kendisine "belinin düştüğünü" söyleyen iki kişinin kollarından ve bacaklarından çektiğini belirten Siper, ağrılarının daha da arttığını ve yürüme yetisini kaybettiğini ifade etti.

Siper, iki yıldır İzmir ve İstanbul'daki birçok hastanede şifa aramasına karşın ancak yürüteç kullanarak çok kısa süre olmak kaydıyla yürüyebildiğini, halen devam eden fizik tedavi süreci sonunda hiç değilse ağrılarının azalmasını umduğunu kaydetti.

Şükriye Siper, "Doktorlar bana kemik erimesi nedeniyle iyice yıpranan kemiklerimin çekme sonrasında harap olduğunu söylediler. Bunu kimse yaptırmasın, derdiniz varsa doktora gidin" dedi.
 
"Traktörle çekenler var"

Siper'in tedavisini yürüten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Şerafettin Özdoğan, iki yıl önce sadece akut bel ağrısı şikayeti olan hastanın, komşu ve yakınlarının tavsiyesiyle bazı çözümler aradığını, belindeki rahatsızlığın ne olduğu bilinmeden yapılan "çekme" işlemi sonucunda ayaklarını düzenli kullanamaz hale geldiğini ve bu işlemin iki yıldır devam eden şikayetler zincirini başlattığını kaydetti.

Türkiye'nin hemen her yerinde kültür seviyesine de bakılmaksızın benzer "sözde tedavi" yöntemlerinin uygulandığını üzüntüyle izlediklerini ifade eden Özdoğan, tıpta manuel tedavi olarak adlandırılan elle tedavinin kabul edildiğini ancak bu tedavinin teşhisin konulmasının ardından bir hekim nezaretinde yapılması gerektiğini söyledi.

"Çekme" uygulamasının, özellikle kemik erimesi olan kişilerde omurların kırılması ya da çökmesiyle sonuçlanıp kalıcı sakatlıklara neden olabileceği uyarısında bulunan Özdoğan, şöyle konuştu:

"Hastamızda ileri derecede kemik erimesi varmış ve çekme sonucu kemiklerde ağır hasar oluşmuş. Ağrıları olan kişilere önce istirahat öneriyoruz. Basit bir ağrı kesici alabilirler. Eğer yeterli olmuyorsa mutlaka bir hekime gitmeliler. Tedavinin mutlaka hekim nezaretinde ilerlemesi gerekiyor. Sahada masörlük ya da çeşitli terapilerle bu işi yapan insanlar var ama bu tedavi için her zaman geçerli değildir. Maalesef bu tür uygulamalar yaygın olarak kullanılıyor. Hastayı traktöre bağlayıp çekenler var. Çeşitli cihazlarla karşılıklı tutarak çekenler var. Kendilerine kart bastırıp, hatta sanal alemde reklam yapan kişiler var. Bu tip kişilere rağbet edilmemeli."

Alıntı: medimagazin.com

112 personeline saldırıya 3,5 yıl hapis

SAMSUN-İlkadım ilçesi Kadıköy Mahallesi'nde 9 Mayıs 2011 tarihinde meydana gelen olayda, rahatsızlanan kalp hastası M.Ö.'yü (71) Gazi Devlet Hastanesi'ne götüren ambulans şoförü Ali Birinci ve Doktor Zeynep Fırıncı'yı, ambulansa alınmadıkları gerekçesiyle hasta yakını Hakan D. (23), Aziz O. (25) ve Tanju Ö.'nün (26) saldırısına uğramıştı. Saldırı anı ise hastanenin acil servisinin önündeki güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedilmişti.

Şikayet üzerine Hakan D., Aziz O. ve Tanju Ö. hakkında dava açıldı. Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen davanın son duruşmasında mahkeme heyeti tutuksuz olarak yargılanan Hakan D., Aziz O. ve Tanju Ö.’yu suçlu bularak darp suçundan 10'ar ay, tehdit suçundan 1 yıl 8'er ay ve hakaret suçundan da 11 ay 20'şer gün olmak üzere her biri toplam 3 yıl 5 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptırdı.

Davaya müdahil olarak katılan Samsun Tabip Odası Avukatı Harun Uyanıkoğlu, sanıklara verilen cezanın ertelenmemesi ve paraya çevrilmemesinin sevindirici bir durum olduğunu belirterek, "Bu dava sağlık personellerine yapılacak olan saldırıların karşılıksız kalmayacağı yönünde örnek olacaktır" dedi.

Öte yandan, saldırıya uğrayan ambulans şoförü Halil Birinci'yi kurtarmak isterken kendisi de hastanelik olan Dr. Zeynep Fırıncı, 14 Mart Tıp Bayramı törenlerinde Sağlık Bakanlığı tarafından Samsun'da yılın doktoru seçilmiş ve Bakan Recep Akdağ tarafından Ankara'da düzenlenen törende ödül verilmişti.

Alıntı:medimagazin.com

Aile hekimin isyanı

 MEDİMAGAZİN'DE OKUYUCU KÖŞESİNDE BİR AİLE HEKİMİNİN SERZENİŞİ YAYINLANDI.ANCAK  BU VE BUNUN  GİBİ OLAYLAR HİÇ ANORMAL DEĞİL...SEVK ZİNCİRİ KURMADAN YÜRÜTÜLEN SİSTEMDE SADECE SAĞLIK OCAĞI ORTADAN KALKTI...SAĞLIK OCAĞININ  İŞLEYİŞİ ;DAHA AZ KİŞİ İLE , BİLGİSAYAR ORTAMINDA YAPILMAYA BAŞLADI.BUNUN DA TEK AMACI , SAĞLIKTA ÖZELLEŞMENİN ÖNÜNÜN AÇILMASI VE YENİ BİR SAĞLIK PİYASASININ OLUŞTURULMASIYDI...BU NEDENLE SÜRPRİZ YOK MESLEKTAŞIM...ŞAŞIRMA...

Sağlık Bakanlığı Aile Hekimlerine her  aşı dolabı için iki tane akıllı termometre bulundurulmasını zorunlu tutuyor. Bu termometre sadece bir tek firma tarafından ithal ediliyor ve tüm yurtta 147,50 TL fiyatla satılıyor. Adeta Tekirdağ Rakısı , tek fiyat tüm ülkede...  Ve bu cihazın presli olan pili de değişmiyor, iki yıl içinde kendini kapatıyor. Ben bu cihazın ülkemize gelişinin 10-15 TL olduğunu tahmin ediyorum.

Şimdi soruyorum yirmi üç bin Aile Hekiminin çift olarak iki yılda bir almak zorunda olduğu bu aleti, bu değerli şirket niçin 500 TL. fiyat koyup satmaz ? Ne de olsa rekabet yok , karışan eden yok. Hatta 1500 TL olsun, pili de bi ayda bitsin... Yok mu arttıran?  Neden bu denli karlı bir işe başka firmalar girmiyor acaba ? Bu ne biçim serbest piyasa ?

Dr. İsmail Ayhan ( Aile Hekimi )

Bakan Akdağ: Bu ay içinde tüm genel sekreterleri atayacağız

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tunus Halk Sağlığı Bakanı Abdellatif Mekki ile ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Akdağ, toplantı sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da cevapladı. Sağlık alanında Kürtçe bilen personel istihdam edilip edilmeyeceği ile ilgili bir soru üzerine Bakan Akdağ, "Bu konuda muhtemelen kamuda en eski adımların atıldığı bakanlık Sağlık Bakanlığı’dır. Pratikte vatandaşın Türkçe konuşamadığı için hizmet alamaması gibi bir sorun yaşamıyoruz. Bu hususta gerekli tedbirlerimizi çoktan almış durumdayız. Hemen her hastanemizde, işini iyi yapan meslektaşlarımızın arasında Türkçeyi konuşamayan vatandaşlara yardımcı olacak çok sayıda personel var." diye konuştu.

Hem hizmet alana hem de verene yardımcı personel istihdam edildiğini kaydeden Akdağ, "Pratikte bir sorun yaşamıyoruz. En önemli husus da bu yaygın bir ihtiyaç değil. Ben yıllarca Doğu Anadolu’da çalıştım. Vatandaşlarımızın büyük bölümü Türkçe konuşabiliyor. Az sayıda olsa da ihtiyaç duyan vatandaşımızın da bu ihtiyacı gideriliyor." ifadelerini kullandı.

Başka bir soru üzerine Bakan Akdağ, Türkiye de Kamu Hastaneler Birliği ile oluşturulan yeni yapının kamu yönetiminde bir ilk olduğunu dile getirerek, "Yöneticilerin sözleşme ile atanacağı ve performanslarına göre takip edileceği bir döneme giriyoruz. Bu ay içinde tüm atamalar gerçekleşecek. Hastanelerdeki hizmet kalitesi yükselmiş olacak. Vatandaşlarımız da bu değişiklikten büyük istifade edecekler." dedi.

Alıntı: medimagazin.com

İzmir'de yeni sağlık yöneticileri belli oldu


Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında sistem baştan sona yenilendi. Sağlık İl müdürlüklerinin kaldırıldığı, aile hekimlerinin halk sağlığı il müdürlüğüne bağlandığı yeni sistemde İzmir Kuzey ve Güney olmak üzere iki bölgeye ayrılıyor. Kararnamede Ege illerinde sağlık sisteminin en tepesine kimlerin getirileceği de netleşmiş oldu. Egedesonsoz.com Başbakan Erdoğan'ın önüne konulan listeye göre başta İzmir olmak üzere Ege illerinin genel sekreteri olmaya yakın isimleri ortaya çıkardı.

Her bölgenin kendine ait bir organizasyon şemasının olacağı yeni sistemde yaklaşık 15 bin lira maaş alması beklenen ‘genel sekreterlik’ makamı için yoğun kulis faaliyetleri yapılıyordu. Genel sekreterin yanı sıra 4 genel sekreter yardımcısının sistemin en tepesinde bulunduğu uygulamaya ilişkin AK Parti İzmir İl Başkanlığı’nın da bu önemli atamaya ilişkin taslak bir çalışması söz konusuydu. Kamu hastanelerinde başhekimlik makamının sadece sağlık personelinin tıbbi alanda idaresine dönük olarak kısıtlandığı, hastanelerin profesyonel yöneticilere emanet edileceği yeni sistemin en tepesinde görev alacak 2 genel sekreterin atanmasıyla start aldığı öğrenildi.
 
ÖZKAN AYDIN’A METİN MANİSA’YA, DENİZLİ'YE ÇETİN, BALIKESİR'E YILMAZ...
 
Başbakan Erdoğan’ın onayına gönderilen İzmir’in sağlık sisteminin en tepesindeki iki genel sekreter atamasında sürpriz isimler var. Her iki atamanın da İstanbul’dan yapılması dikkat çekerken, İzmir İl Sağlık Müdürü Mehmet Özkan’ın aynı kararname ile Aydın’a ‘genel sekreter’ yapıldığı belirtiliyor. Manisa’ya ise TÜMSİAD Genel Sekreteri Mehmet Cengiz Metin’in atandığı konuşuluyor. Denizli'ye Söke Devlet Hastanesi Başhekimi Kasım Çetin'in atanacağı öğrenilirken Balıkesir'de mevcut İl Sağlık Müdürü Hasan Yılmaz, Muğla'da ise bu önemli göreve Denizli Server Gazi Hastanesi Başhekimi Gürbüz Akçay layık görüldü.


İSTANBUL’DAN İZMİR’E 2 ÖNEMLİ TRANSFER
 
Sağlıkta yapılan pilot uygulamalar ve örnek projeler ile gündeme gelen 4 milyon nüfuslu İzmir’in iki genel sekreterlik makamı için beklenen atamaların İstanbul’dan geldiği öğrenildi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın onay verdiği Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın önünde olan listeye göre İzmir’e deneyimli iki isim geliyor. Tam 81 ilin bulunduğu listede İzmir’e, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürk ile İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Abdulkadir Ünsal önerildi. İstanbul’un iki önemli hastanesinde uzun süredir görev yapan iki ismin Başbakan’ın onayının ardından İzmir’e gelerek görevlerine başlaması bekleniyor.
 
Bu arada 81 ilde yapılan ‘idari’ düzenlemede İzmir’e ‘doktorların’ atanması da dikkat çekti. Yeni yapılanma öncesi genel sekreterlik koltukları için daha çok sağlık sektöründe görev yapan bürokratların görev yapacağı konuşuluyordu.

Her bölgenin kendine ait bir organizasyon şemasının olacağı yeni sistemde yaklaşık 15 bin lira maaş alması beklenen ‘genel sekreterlik’ makamı için yoğun kulis faaliyetleri yapılıyordu. Genel sekreterin yanı sıra 4 genel sekreter yardımcısının sistemin en tepesinde bulunduğu uygulamaya ilişkin AK Parti İzmir İl Başkanlığı’nın da bu önemli atamaya ilişkin taslak bir çalışması söz konusuydu. Kamu hastanelerinde başhekimlik makamının sadece sağlık personelinin tıbbi alanda idaresine dönük olarak kısıtlandığı, hastanelerin profesyonel yöneticilere emanet edileceği yeni sistemin en tepesinde görev alacak 2 genel sekreterin atanmasıyla start aldığı öğrenildi.

 
BAŞHEKİMLER BÜYÜK ORANDA DEĞİŞECEK
 
Öte yandan Kamu Hastaneler Birliği’nin kurulmasıyla birlikte başhekimlerin de değişmesi bekleniyor. Aylık 15 bin TL’ye kadar maaş alabilecek olan genel sekreterlerin ardından başhekimlerin de yetki ve maddi imkanları değiştirilecek. Hastanede, idari işler, ihaleler ve hastalar ile aynı anda uğraşmak zorunda kalan başhekimler yardımcıları vasıtasıyla yeni sisteme geçecek. Hastanelerde belli işlerden sorumlu başhekim yardımcıları olacak. Yeni düzenleme ile birlikte İzmir’de bulunan 30’un üzerindeki devlet hastanesinin yarısından fazlasının başhekiminin değişmesi bekleniyor.

AK Parti İzmir İl Teşkilatı’nın 16 hastanenin başhekiminin değişmesine dönük hazırladığı atama taslak listesinin medyaya sızmasıyla rafa kaldırılmıştı. Atamalar sonunda İzmir’in yeni Genel Sekreterleri olan Ünsal ve Odabaş AK Parti İzmir’in taslak listesinde yoktu. O listede İzmir’in Güney Bölgesi için Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Behzat Kaya’nın Kuzey Bölgesi için ise için hükümete yakın sendikalar arasında kabul edilen Sağlık-Sen İzmir Şube Başkanı Op. Dr. Recep Atçı adı yer alıyordu.


Alıntı: Fatih YAPAR/egedesonsoz.com