23 Ekim 2013 Çarşamba

Pratisyen hekimlik kalkıyor...


Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı çalışmada önümüzdeki 6 yılda 20 binin üzerinde pratisyen hekim uzaktan eğitimle aile hekimliği uzmanı olacak. Doktorlar teorik eğitimin yanında kamu hastanelerinde 1,5 yıl yarı zamanlı mesleki tecrübelerini artırmak için görev yapacak. Çalışmanın nihai hedefi 2020 yılından gerçekleşecek.

O yıldan itibaren tıp fakültesinden mezun olan bir öğrenci artık mesleğine pratisyen hekim olarak devam edemeyecek. Mutlaka Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) girip bir uzmanlık bölümünü kazanması gerekecek. Bu noktada tıp mezunlarının önünde iki seçenek olacak. Ya diğer uzmanlık bölümlerini seçecek ya da aile hekimliği uzmanlığı eğitimi alacak. 2020'den itibaren aile hekimliği uzmanlığı bölümünü tercih edenler ise uzaktan eğitim yerine fiili asistanlık eğitimi görecek.

İşyeri Güvenliği ve İşyeri Hekimliğinde Son Durum


İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girdiği günden bugüne bir yılı aşkın zaman geçti. Bu yasanın kamuoyunda en çok tartışılan tarafı iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personelinin zorunlu olarak istihdamı meselesi. Yasanın getirdiği en önemli yenilik, her işyerinin iş sağlığı ve güvenliği için bu personelleri çalıştıracak olması. Hatta apartmanların bile iş güvenliği uzmanından hizmet alacak olması kamuoyunu epeyce meşgul etti.

Başlangıçta iş güvenliği uzmanlarının sayıca az olması çok sayıda teknik eğitim sahibi kişiyi iş güvenliği uzmanı olabilmek için kurslara yöneltti. Uzman sayısının az olması piyasada uzmanlara yüksek ücretler ödenmesine neden oldu. Özellikle (A) sınıfı iş güvenliği uzmanlarının işyerlerinden ve Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden (OSGB) oldukça yüksek ücretler talep ettikleri görüldü.

Bu durumu engellemek ve gerekli insan kaynağının oluşmasını sağlamak amacıyla iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam yükümlülüğü bazı işyerleri için ertelendi. Bunun yanında iş güvenliği uzmanı sayısının arttırılması için pek çok çalışma yürütüldü. (B) ve (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlarının bir üst belge sınıfına belirli bir süre hizmet verebilmelerinin sağlanması ve yine bir yıl içinde 2 kez bir üst belge sınıfına yükselmek için sınav hakkı tanınması gerekli insan kaynağının sağlanması yönündeki çalışmalardı.
Sonuçta yasa ertelenince 1 Ocak 2014 tarihi önem kazandı. Bu tarihten itibaren kamu kurumları hariç tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki tüm işyerlerinin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam yükümlülüğü başlayacak.

Önce 2014, sonra 2016...


Şu an için sadece 50 ve üzeri çalışanı olan işyerleri uzman istihdam ediyor. 50’den az çalışanı bulunan çok tehlikeli ve tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı istihdamı 1 Ocak 2014’de, 50’den az çalışanı bulunan az tehlikeli işyerlerinde ise bu yükümlülük 1 Temmuz 2016’da başlayacak. Türkiye’de toplam 12 milyon 354 bin sigortalı işçinin, 4 milyon 795 bini 50 ve daha üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde istihdam ediliyor. Yani çalışanların sadece yüzde 38’i iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin hizmet verdiği işyerlerinde çalışıyor. Bu da demek oluyor ki, asıl büyük kitle, yani 7 milyon 558 bin işçi şu an iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personelinden hizmet almıyor.

SGK İstatistikleri üzerinden yapılan hesaplamaya göre toplam işyerleri içerisinde 50 ve daha fazla çalışanı olan işyerlerinin oranı yüzde 2. Her 100 işyerinden sadece 2 tanesi 50 ve daha fazla çalışana sahip. Dolayısıyla şu an itibarıyla iş güvenliği uzmanına olan ihtiyaç henüz tam anlamıyla hissedilmiyor. Ancak 1 Ocak 2014’ten itibaren iş güvenliği uzmanı ihtiyacı daha şiddetli bir şekilde hissedilecek.

20 bin uzman gerekli

İş güvenliği uzmanından hizmet alınması gereken süreler yönetmelikle belirlenmiş durumda. Buna göre; az tehlikeli sınıfta çalışan başına ayda 10 dakika, tehlikeli sınıfta çalışan başına ayda 15 dakika ve çok tehlikeli sınıfta çalışan başına ayda 20 dakika iş güvenliği uzmanından hizmet alınacak. Ne var ki bir iş güvenliği uzmanı ayda en fazla 217 saat çalışabiliyor.

Bir uzmanın bir işyerinde çalışabileceği süre ve toplam işyeri sayısı dikkate alınırsa, basit bir hesaplamayla ülkemizde 20 bin civarında uzmana ihtiyaç var.

Ağustos ayındaki iş güvenliği uzmanlığı sınavı öncesi A sınıfı 947, B sınıfı 552 ve C sınıfı 14.305 olmak üzere toplam 15 Bin 804 iş güvenliği uzmanı bulunuyordu. 35 Bin kişinin katıldığı Ağustos ayındaki sınav sonuçları da dahil edildiğinde ortalama 15 Bin yeni C sınıfı iş güvenliği uzmanına sahip olduğumuz ortaya çıkıyor. Dolayısıyla mevcut uzmanlar ile iş güvenliği uzmanı ihtiyacının karşılanabileceği görülüyor. (A) Sınıfı iş güvenliği uzmanı yetersizliğinin de ek sınav hakkı ile çözüleceğini düşünürsek, iş sağlığı ve güvenliği anlamında insan kaynağı sorununun yakın zamanda çözülebileceğini söyleyebiliriz.

Yüksek ücret dengelenecek

İş güvenliği uzmanı sayısının yetersizliği nedeniyle çok yüksek ücret talep eden (A) sınıfı iş güvenliği uzmanları ve OSGB’lerin, uzman sayısı dengeye gelince işyerlerinden talep edecekleri ücretlerde de düşüş gözlenecek. İş güvenliği uzmanlarının yapması gereken, kısa vadede yüksek ücretler peşinde koşmak yerine, iş güvenliği tedbirlerini en üst düzeyde alarak kendi hizmet kalitelerini yükseltmek ve sağlıklı bir işyeri ortamının oluşmasını sağlamak olmalı.

Alıntı: Milliyet

Tüm hekimler işyeri hekimliği yapabilecek mi?


Yürürlükte olan "Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam GünÇalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile özlük haklarında hiçbir iyileştirme yapılmadığı için döner sermaye ek ödemesi almayan, mahalli idarelerde vekurum tabipliklerinde çalışan hekimlere alternatif gelir kaynağı olarak işyeri hekimliği hakkı tanındı.

Görüşülecek olan 480 Sıra Sayılı Kanun Tasarısında tüm hekimlere işyeri hekimliği yapma hakkı verilmesi planlanıyor. Yani işyeri hekimliği uygulaması, mahalli idarelerde ve kurumhekimliklerinde çalışanlar için bir ayrıcalık olmaktan çıktı. Üstelik Kurum hekimlerinin 57 saat olarak kullanabildikleri işyeri hekimliği süresi, yasa ile tüm hekimler için 30 saat olarak sınırlandırılacağından, işyeri hekimliği bulabilen kurumhekimleri mevcut işlerini kaybedecek, bulamayanlar da bir kez daha mağdur olacaklar.

Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan Meclise verdiği kanun teklifinde sorunun çözümü için 657 sayılı Kanuna aşağıdaki türden bir maddenin eklenmesini önerdi.

657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNU HAKKINDA KANUN DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ

MADDE 1- 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 43- Sözleşmeli statüde olanlar da dahil olmak üzere mahalli idareler ile medikolar ve kurum tabipliklerinde fiilen çalışan ve döner sermaye ek ödeme almayan tabip ve diş tabiplerine, yapmış oldukları hizmetler göz önüne alınarak en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %700'üne, diğer sağlık personeline %300'üne kadar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılır. Bu ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi kesilmez. Bu madde kapsamında ödeme yapılan personele 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesine göre ödeme yapılmaz."

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Alıntı: memurlar.net

24 saatlik nöbetler kalkabilir!


Yeni cıkan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu 4857 sayılı iş kanunundakı gıbı sadece işcileri bağlamamakta 657 sayılı dmk tabi çalışan  devlet memurlarınıda ilgilendirmekte  seviyeli olarak yürürlüğe giren iş kanununa göre mesai saatleri postalar yani vardiyalarla yürütülmesi planlanmakta sağlık sektöründe uygulanan 24 saat kesintisiz hizmet sunan personelide etkileyecek  gibi gözükmekte  şuana kadar herhangi bir çalışma yapılmasada sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının yeni cıkan yönetmeliklerin oluşması safhasında görev üstlenerek bu  çelişkinin sonlanmasını sağlaması gerekmektedir.


Alıntı:doktorhekim.net

Yeni Tam Gün neler getirecek?

2010 yılının ocak ayından bu yana bir çok kez yargıya götürülen yasayla ilgili Anayasa Mahkemesinin son iptal kararı 1 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girdi ancak bugüne kadar yeni bir düzenleme yapılmadı.

Tam Gün: Uzun ince bir yol

"Tam Gün Yasası" Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandıktan sonra 30 Ocak 2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı.

Düzenlemenin tam gün çalışmaya ilişkin hükümlerinin bu tarihten itibaren üniversite hastanelerinde bir yıl, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise 6 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı.

Bunun üzerine CHP yasanın bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine dava açtı.

Yüksek Mahkeme, 16 Temmuz 2010 tarihinde başvuruyu karara bağlayarak 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı hükümlerini iptal etti.

Yüksek Mahkeme, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun değiştirilen 36. maddesinin 2. fıkrasının 1. tümcesinde yer alan "Öğretim üyesi, kadrosunun bulunduğu yükseköğretim birimi ile sınırlı olmaksızın ve ihtiyaç bulunması halinde görevli olduğu üniversitede haftada asgari 10 saat ders vermekle yükümlüdür" ibaresini anayasaya aykırı bularak oy çokluğuyla iptal etti.

Kanunun 6. maddesiyle, 2547 sayılı yasaya eklenen geçici 57. maddenin "Bu süre içerisinde talepte bulunmayanlar istifa etmiş sayılır" biçimindeki son tümcesini de oy çokluğuyla iptal eden Anayasa Mahkemesi, tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların sadece bir sağlık kurum ve kuruluşlarında mesleklerini icra etmelerine izin veren yasa hükmünü de oy çokluğuyla iptal edip yürürlüğünü durdurdu.

Yüksek mahkemenin kararı sonrası, iptal edilen hükümlerin kapsamıyla ilgili tartışma başladı.

İptal kararının verildiği gün Sağlık Bakanlığının internet sitesinden yapılan açıklamada, 5947 sayılı yasa ve bu yasa hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararına göre üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorların muayenehane açmaları ve özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığı ve bu uygulamanın 30 Temmuz 2010'dan itibaren başlayacağı duyuruldu.

Bu açıklamayla ilgili Türk Tabipleri Birliği, Danıştay'a dava açtı.

Danıştay Beşinci Dairesi, 21 Temmuz 2010 tarihinde, Türk Tabipleri Birliğinin açtığı dava üzerine, internet sitesindeki bu açıklamayı "düzenleyici işlem" kabul ederek yürütmesini durdurdu.

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 27 Temmuz'da valilikler aracılığıyla il sağlık müdürlüklerine gönderdiği genelgede de üniversite hastaneleri hariç diğer kamu kurumlarında uygulama tarihi 30 Temmuz 2010 olan kanunun yürürlüğe girmesi ile kamuda çalışan tabiplerin yalnızca kamuda meslek icrasında bulunabileceği bildirildi.

Sağlık Bakanlığı, ayrıca Danıştay Beşinci Dairesinin bu kararına itiraz etti.

Bu başvuruyu 13 Ocak 2011 tarihinde karara bağlayan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Sağlık Bakanlığının internet sitesindeki Tam Gün Yasası ile ilgili basın açıklaması ve üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorların muayenehane açmaları ve özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığına ilişkin işleminin yürütmesinin durdurulmasına yapılan itirazı kabul etti.

Danıştay Beşinci Dairesi, 6 Nisan 2011 tarihinde de TTB'nin açtığı davada esasa ilişkin kararını açıkladı.

Sağlık Bakanlığının "Tam Gün Kanunu" ile ilgili işleminin, "Kamuda görevli hekimlerin muayenehane açamayacaklarına" ilişkin bölümünü iptal eden daire, işlemin, "Kamuda görevli hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığına" ilişkin bölümünün iptal istemini ise reddetti.

Sağlık Bakanlığı da Danıştay Beşinci Dairesinin bu kararıyla ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz isteminde bulundu.

Bakanlığın temyiz isteminin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunda sonuçlanması beklenirken 26 Ağustos'ta yayımlanarak yürürlüğe giren 650 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28'inci maddesinde düzenlemeye gidildi.

Bununla memurların, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamayacağı, gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir iş yerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamayacağı hükme bağlandı.

Bu düzenleme sonrası öğretim üyeleri, yükseköğretim kurumlarında yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen hizmetlerde çalışmamak kaydıyla mesai saatleri dışında yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde mesleki faaliyette bulunabildi, meslek veya sanatlarını serbest olarak icra edebildi.

Yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde çalışan öğretim üyelerine döner sermayeden ek ödeme yapılmadı.

CHP tarafından bu düzenlemenin iptali için de Anayasa Mahkemesine dava açıldı.

650 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ikinci kez getirilen tam gün yasası Anayasa Mahkemesi tarafından 18 Temmuz 2012 tarihinde "yetki yönünden" iptal edildi.

İptal kararı Resmi Gazete'nin 1 Ocak 2013 günlü sayısında yayımlandı. Bu kuralların 6223 Sayılı Yetki Yasasının kapsamında yer almadığı, bu nedenle bu alanının KHK ile düzenlemeyeceği belirtilen iptal kararının yürürlüğü 1 Temmuz 2013 tarihine ertelendi ancak bu tarihe kadar tam gün ile ilgili yeni bir düzenleme yapılmadı.

TBMM'de görüşülecek yeni düzenlemenin yasalaşmasıyla bu iptal kararının yürürlüğe girmesiyle oluşan yasal boşluk giderilmiş olacak.

Yeni Tam Gün neler getiriyor?

Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı çeşitli düzenlemelerin yanı sıra "Tüm Gün" ile ilgili hükümler de içeriyor.

Buna göre, memurlar; mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamayacak. Gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamayacak.

Yükseköğretim kurumlarının kadrolarında bulunan öğretim elemanları, Devlet Memurları Kanunu'na tabi kılınacak. İstisnai olarak üniversitelerde belli şartlarda ve sınırlı olarak sözleşmeli öğretim üyesi çalıştırılabilecek, sınırlı olarak öğretim üyeleri üniversite dışında hizmet verebilecek.

Öğretim elemanları üniversitede devamlı statüde görev yapacak. Yükseköğretim kurumlarının kadro ve pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentler, tıp ve diş hekimliği fakültelerinin ihtiyaç duyulan alanlarında teorik ve uygulamalı eğitim ve öğretim ile araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere sözleşmeli öğretim üyesi olarak istihdam edilebilecek.

Sözleşmeli öğretim üyelerine, yapacakları faaliyetin niteliğine göre devamlı statüde çalışan profesör ve doçentler için ilgili kanunda belirlenen ek ders ücretlerinin 10 katına kadar saatlik sözleşme ücreti ödenebilecek.

Tasarıyla, öğretim üyelerine mesai saatleri dışında ilave ücret alınmak suretiyle üniversitede sundukları sağlık hizmetlerine karşılık ödenecek ek ödemenin oranları ve kuralları da belirlendi.

Öğretim üyelerinin mesai saatleri dışında üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı alınan ilave ücretler, döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında toplanacak. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri dışında sağlık hizmeti sunan öğretim üyesine, mesai içinde gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca ödenecek.

Düzenleme askeri hekimlerle ilgili de benzer hükümler içeriyor.


Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mensup subaylar, astsubaylar, harp okulları, fakülteler, yüksekokullar ve astsubay okullarında öğrenim yapan askeri öğrenciler, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamayacak, gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamayacak.

Tasarıyla, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu'nun Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddesi yeniden düzenlendi. Böylece, akademideki kadrolu asker ve sivil öğretim elemanları da mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunma yasakları bakımından ilgili kanun hükmüne tabi kılınacak. Ancak üniversitelerde olduğu gibi, Gülhane Askeri Tıp Akademisinde (GATA) de sözleşmeli profesör ve doçent çalıştırılabilecek.

İşyeri hekimliğinin önü açılıyor

Kamuda tam gün çalışmanın bir istisnası olarak; kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, çalışma saatleri dışında aylık 30 saatten fazla olmamak şartıyla işyeri hekimliği yapabilecek.

Alıntı: medimagazin.com