27 Mayıs 2015 Çarşamba

Sağlık Bakanlığı'ndan Kızamık Uyarısı



Vakaların 14’ünün 0 yaş grubunda görüldüğünü açıklayan bakanlık, bu vakaların 7’sinin de 9-11 aylık aşısız çocuklarda tespit edildiğini belirtti. 81 ile “Kızamık Bilgi Notu” yazısı gönderilerek “Ülkemizde bir süredir insan hareketlerine bağlı olarak salgınlar yaşanmaktadır. Önlemleri artırın” uyarısı yapıldı.

Sağlık Bakanlığı uyarısında “Ülkemizde bilindiği gibi bir süredir insan hareketlerine bağlı olarak yaşanan salgınlar nedeniyle Haziran 2012’den bu yana, yurtdışından importe vakalar görülmektedir. Yapılan yoğun bağışıklama ve kontrol çalışmaları ile vaka artışı azalmıştır. Dünyada ve ülkemizde virüs dolaşımı halen devam etmekte olup kızamık hastalığının mevsimselliği ve bulaşma yolunun solunum yolu olması itibarıyla, önlemlerin artırılarak sürdürülmesi gereken salgın sonrası döneme girilmiş bulunmaktadır” denildi.

Alıntı:Lütfi ERDOĞAN/HABERTÜRK

Açılın Kuş Gribi Yolda....

Daily Mail'de yer alan habere göre bilim insanları virüsün mutasyona uğraması sonucu insanda insana bulaşabileceğini belirtiyor. Şu ana kadar 3 mutasyon geçirdiği söylenen virüs eğer 2 kere daha mutasyon geçirirse insandan insan kolayca bulaşabilir hale gelecek. Eğer bu öngörü gerçekleşirse 1918'de dünyayı alt üst eden İspanyol Gribi kadar öldürücü olabilir ve pandemik (kıtalar arası salgın) bir salgın haline gelebilir. Cambridge Üniversitesi'nden Profesör Derek Smith'e göre sadece 5 amino asit sonrasında insandan insana bulaşır hale gelecek ve bilim adamları bu mutasyonların 3 tanesinin gerçekleştiğini. 2 mutasyon sonrasında tehlikeli hale ulaşacağını iddia ediyor.

NE ZAMAN PANDEMİ YARATACAĞI ÖNGÖRÜLEMİYOR

Dünya Sağlık Örgütü'nden uzmanlar da bu derecede yayılmasının ne zaman olacağını kimsenin öngöremediğini ancak bunun öldürücü bir virüs olduğunu söylüyor. Ancak işin bir diğer boyutu da Dünya Sağlık Örgütü'nün 1918'deki İspanyol Gribi'nin yaşandığı yıllardakinden çok daha etkin olması. Dolayısıyla alınacak önlemlerle virüsün pandemi yaratmasından korunulabileceği belirtiliyor.

TUS Soruları da sızdırılmış



ÖSYM’ye yapılan baskında el konulan bilgisayarlar üzerinde yapılan incelemeye ilişkin TÜBİTAK raporları ortaya çıktı. Raporda SBS, LYS ve TUS sorularının önceden sızdırıldığının tespit edildiği belirtildi.

Alican Uludağ’ın Cumhuriyet’te yer alan haberine göre, TÜBİTAK, bilgisayarlarına el konulan ÖSYM çalışanları Haydar Altunay, Safiye Açıkgöz ve Mustafa Tütüncü’nün bilgisayarlarında yaptığı incelemeyi tamamladı. İki TÜBİTAK uzmanı, 8 Mayıs tarihli 120 sayfalık raporunu KPSS soruşturmasını yürüten savcı Yücel Erkman’a gönderdi.

Sınavdan 27 gün önce!

Eski ÖSYM Araştırma, Geliştirme ve Değerlendirme Müdürü Haydar Altunay’ın bilgisayarında yapılan incelemelerin anlatıldığı raporda, MEB tarafından düzenlenen 7. Sınıf Seviye Belirleme Sınavı’nın 22 Haziran 2008 tarihinde gerçekleştiği belirtildi. Ancak bahsi geçen “TEST A.pdf” dosyasının incelenen disk üzerinde 26 Mayıs 2008 tarihinde saat 16:45:08’te oluşturulduğu aktarılan raporda, “Bu dosyanın içerik olarak ilgili sınavın A kitapçık türünün bire bir aynı içeriğine sahip olduğu ve sınavdan 27 gün önce incelenen diskte bulunduğu belirlenmiştir” denildi.

Soruşturma açılınca silmiş

Raporda asıl skandal bulgular ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü Mustafa Tütüncü’nün bilgisayarında çıktı. Tütüncü’nün eşi Gönül Tütüncü de o dönem ÖSYM’de sınav komisyonunda görev alıyordu. KPSS soruşturması ilk başlatıldığında Gönül Tütüncü’nün aynı zamanda dershane sahibi olduğu ortaya çıkmıştı.Bilgisayarında 2010 LYS, 2010 TUS soruları çıkan Tütüncü’nün aynı yıl KPSS kopya soruşturması başlatıldıktan sonra 20 Eylül 2010’de 08:49’dan 14:24’e kadar ‘SureDelete’ isimli bir uygulama ile bilgisayarındaki bir çok dosyayı geri dönülmez biçimde sildiği tespit edildi. Raporda, Mustafa Tütüncü’nün bilgisayarındaki bulgular şöyle sıralandı: “DİSK üzerinde yer alan “2010 LYS SORULARI VE CEVAPLARI.docx” dosyasının 19 Haziran 2010’daki 2010 LYS sınavından 4 gün önce 15 Haziran 2010 günü saat 16:01’de oluşturulduğu belirlenmiş olup, ilgili dosyanın 20 Eylül 2010 günü saat 13:31’de silindiği tespit edilmiştir. TUS2010.docx” isimli dosyanın da 18 Nisan 2010 tarihli 2010 TUS İlkbahar sınavından 2,5 ay önce oluşturulduğu belirlendi. Geri döndürülemez şekilde 20 Eylül 2010 günü saat 13:31’de silindiği tespit edilmiştir.”

e-postayla sonuçlar gitti

TÜBİTAK uzmanları, Mustafa Tütüncü’nün bilgisayarında çeşitli sınavlarda birçok öğrenciye ait cevap kağıdına ilişkin kayıtlara da ulaştı. Tütüncü’nün mail trafiğine ilişkin incelemeye değinilen raporda, “İlgili diskteki e-posta kayıtları incelendiğinde sınavdan ve sınav sonuçlarının açıklanma tarihinden önce sonuçlara ait bilgilerin e-posta yardımıyla gönderildiği, atama işlemleri için bazı verilerin paylaşıldığı görülmüştür” denildi.

2008 ALES sorusu da var

Rapora göre, ÖSYM’de Şube Müdürü Safiye Açıkgöz’ün bilgisayarında “test şablonu.doc” belgesine ulaşıldı. Belgenin 6 Mart 2008 günü saat 16:11:54’te oluşturulduğu ve bunun 11 Mayıs 2008 tarihinde ÖSYM tarafından yapılan ALES bahar dönemine ait soru olduğu belirtildi. Açıkgöz’ün bilgisayarında 2010 tarihli DGS ile Askeri Lise ile Bando Astsubay Hazırlama Okulu sınavına ait sorular da çıktı.

Alıntı.medimagazin.com

3 Üniversite Hastanesi SGK ile Borç Yapılandırması İçin Anlaşma İmzaladı

BU SON DURUM ASLINDA BEKLENEN BİR DURUMDU.ÜNİVERSİTELERDE KOLONOSKOPİ, ENDOSKOPİ , MR GİBİ GİRİŞİMLER İÇİN DIŞ MERKEZLERE , DEVLET HASTANELERİNE YÖNLENDİRMELER BAŞLAMIŞTI BİR SÜREDİR.TEK TEK TÜM ÜNİVERSİTE HASTANELERİ BU YOLA BAŞVURACAK ÇÜNKÜ PARALARI YOK BORÇLARI ÇOK...

Üniversite hastanelerinin son yıllarda ekonomik durumunun pek de iyi olmadığı biliniyor. Bu durumun yönetimsel yetersizlik olduğu kadar SUT fiyatlarının 7 yıl artmaması, Tam gün Yasasıyla öğretim üyesi kaybı, hizmetin dışında ayrı bir eğitim ödeneği olmaması gibi sorunlar içerdiği biliyor.

Geçtiğimiz yıl Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Cerrahpaşa, Çapa, Hacettepe gibi borç batağındaki hastanelere ilişkin çalışma başlatmış ve  üniversitelerin arsa satışlarından elde ettiği gelirin bir kısmını döner sermayeye aktararak borç ödemesinde kullanacağını açıklamıştı.

Diğer taraftan ortak kullanım yani afiliasyon yapılan üniversite hastane sayısı da artıyor. Bakanlıkla ortak kullanılan üniversite hastane sayısı bu yıl 19 oldu.

3 üniversite ile anlaşma imzalandı

Sosyal Güvenlik Kurumu bu durumla ilgili olarak 2015 yılında 3 üniversite ile global bütçe anlaşması imzaladı. Ankara Üniversitesi, Hacettepe ve Dicle Üniversitesi ile yapılan anlaşmaya göre bu kurumlara global bütçe anlaşması çerçevesinde sabit ödeme yapılacak. SGK yetkililerinden alınan bilgiye göre diğer üniversitelerden de global anlaşma yapılması için SGK’ya teklifler geliyor. SGK ise teklif gelen üniversitelerin finansal analizini  yapıyor. 2016’da global bütçe anlaşması yapılan üniversite hastane sayısının artacağı öngörülüyor.

Çözüm olacak mı?

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Kudret Doğru ise global bütçe anlaşmasının üniversite hastanelerinin finansal sorunlarını çözebilmesi için ‘geliştirilmesi’ gerektiğini iddia ediyor.

Türkiye’de  artan sağlık ve personel giderlerinin her geçen yıl finansman sorunu oluşturduğunun anlaşılabilir bir durumda olduğunu belirten Prof.Dr.Doğru, ancak Maliye Bakanlığı ve SGK’nın, sağlık ve personel giderlerindeki finansman sorunlarının faturasının kayda değer kısmını üniversite hastanelerine kestiğini belirtiyor.
 
‘Borç üniversitelerin değil SGK’nın borcu’

Son 5 yılda üniversite hastanelerinin gelir gider dengelerine bakıldığında  “kısır bir döngünün” oluştuğunu, işlem sayılarını artırdıkça gider oranının daha da arttığını, tüm gelirlerinin giderleri karşılama oranlarının %85-90 olduğunu belirten Prof.Dr.Doğru ‘Bu oran ölçülebilir ve reel bir orandır. Sağlık hizmetlerin neredeyse tamamını Sosyal Güvenlik Kurumu hastalarına veren üniversite hastanelerinin birikmiş borçları aslına bakılırsa SGK’nın borcudur ve uyguladığı fiyat politikalarının eseridir.  Bu durumda üniversite hastanelerinin kapsamlı sağlık hizmetlerini sürdürmesi ve finansmanında rolleri değerlendirilerek yeni fiyatlandırma politikası ile açılım yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu açılım ile SGK ile önceden yapılmış olan protokol yeniden değerlendirilmeli ve yeni ‘Götürü Bütçeleme’ modeli geliştirilmelidir’ görüşünü savunuyor.

Gelirler giderleri karşılamıyor

Üniversite Hastanelerinin sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin asgari gerekleri ve “Götürü Bütçe” uygulaması konusunda Sosyal Güvenlik Kurumu ile her türlü paylaşıma hazır olduğunu da belirten Prof. Dr. Kudret Doğru,  üniversite hastanelerinin Maliye Bakanlığı ve SGK’nın uyguladığı personel ve fiyat politikaları sürecinde ekonomik olarak sırayla batmaları, süreç içerisinde borçlarının sürekli artmasının nedeni gelirlerinin giderleri karşılama oranının 0.85-0.90 düzeyinde olmasından kaynaklandığını belirtirken  ‘Ülkemizin 3. basamak gelişmiş sağlık hizmeti veren ve son nokta konumunda referans kurumlarının son 5 yıl içinde bu  hale gelmeleri, buralardan hizmet alan hastalarımızı ve o bölgede yaşayan halkımızın sağlığını da riske atmaktadır’ uyarısında bulunuyor.


Götürü bütçe için uyarılar

 Prof. Dr. Doğru “Götürü Bütçe” uygulamasının Üniversite Hastaneleri açısından “olmazsa olmazları” olarak ise şunları sıralıyor;

a)    Üniversite Hastanelerinde verilen sağlık hizmetlerinin kapsam ve farklılığı nedeniyle günümüz şartlarında SUT fiyatları ve kuralları ile verilemeyeceği,
b)    Götürü Bedel Sözleşmesi, ayakta ve yatarak tedavi toplamı veya ayrı ayrı olmak üzere yapılmalı,
c)    “Götürü Bütçe” modelinde son 5 yıldaki gelirlerin giderleri karşılama oranının dikkate alınmasının ve bir yıl önceki bütçesinin en az 1.15 çarpanı ile yıllık götürü bütçeleme yapılmasının gerekliliği,
d)    Tıbbi malzeme ve ilaç alımları konusunda üniversite hastanelerini rahatlatmak amacıyla, SGK’nın, firmalarla çerçeve anlaşması sağlaması ve yayınlayacağı ürün ve tedarikçi listesiyle, üniversite hastaneleri bu anlaşma üzerinden sipariş vererek tıbbi malzeme ve ilaç temin etmesinin sağlanması,
e)    Bulundukları bölgenin tüm komplike hastalarının tedavi edildiği son durak olma konumundaki üniversite hastanelerinin götürü bütçeleme üzerinden en azından bir bölümünü Teşhisle ilişkili gruplar (DRG) odaklı almasının sağlanması,
 f)    Yeni “götürü Bütçe” modelinde sunulan hizmetin kalitesini de dikkate almak üzere,  otelcilik ve tıbbi tedavi hizmet sonuçlarını gösterir kalite göstergelerinin göz önünde bulundurulması,
g)    Üniversite hastanelerinin personel istihdam maliyetinin her yıl maaş artışlarının göz önünde bulundurulmasının gerekliliği, fatura gönderen diğer hastanelerden farklı olarak, yatak başına düşen asistan, yan dal asistanı, öğretim üye ve görevlisi sayısı ve diğer personel sayısı bakımından daha maliyetli olduğu,
 h)    Üniversite hastaneleri hizmetlerini son teknoloji cihazlarla vermek durumundadır. Bu nedenle yeni “global bütçe” modeli cihaz ve teknoloji yenileme maliyetini de ön görmelidir.
i)    Bina bakım onarım ve nitelikli yatak sağlama giderleri yeni “götürü bütçe” modelinde göz önünde bulundurulmalıdır.
 j)    Üniversite Hastanelerinden kesilen % 1 hazine payının tamamen kaldırılması veya yeni “götürü bütçe” modelinde dikkate alınmasının gerekliliği,
 k)    Üniversite Hastanelerinden kesilen % 5 BAP payının tamamen kaldırılması veya yeni “götürü bütçe” modelinde dikkate alınmasının gerekliliği,
l)    Tıbbi atık, enfeksiyon önleme giderleri ve çamaşır yükü gibi maliyetlerinde yeni “götürü bütçe” modelinde düşünülmesi gerekliliği,
 m)    Kapasite artırımı, yeni ünitelerin açılması, yatak sayılarının artması, işlem sayılarının yükselmesi durumunda götürü bütçelemede ara ve yılsonu ek kaynak sağlanmasının gerekliliği,
 n)    İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının da yeni “götürü bütçe” modelinde düşünülmesinin gerekliliği,
  o)    Eğitim giderlerinin de yeni “götürü bütçe” modelinde göz önünde bulundurulmasının gerekliliği,
 p)    Kamu kurumlarında ek ödemelerin farklı oranlarda dağıtılması personel memnuniyeti ve çalışma barışını bozmaktadır. Ek ödeme dağıtım oranı Kamu Hastaneleri Kurumunda gelirlerin ortalama %36’sı iken bu oran üniversite hastanelerinde %22’i civarındadır. Daha düşük ek ödeme, daha yüksek iş yükü nedeniyle üniversite hastanelerinden personel kaçışının önünün alınması için üniversite hastanelerinin ek ödeme dağıtım oranlarını artırması gerekmektedir. Yeni “götürü bütçe” modelinde gelir gider dengesinin sağlanması bu alanda da personel memnuniyetini artıracaktır.
 q)    Üniversite hastanelerinin mevcuttaki borçları SGK hastalarına hizmet verdiği için oluşmuştur. Bu nedenle üniversite hastanelerinin birikmiş borçlarını da eritecek bir bütçeleme düşüncesi olmalıdır.
 
Üniversite hastaneleri kar amaçlı kuruluşlar değil

Bu uyarıların dikkate alınması durumunda, üniversite hastanelerinin mevcutta içinde bulunduğu kısır döngüden hızla çıkacağını da belirten Prof. Dr. Kudret Doğru ‘Bu uygulama yalnızca sağlık hizmetlerinde önemli role sahip üniversite hastanelerinin finansal problemlerini çözmekle kalmayacak, aynı zamanda hızlı, zamanında ve uygun endikasyonunda tedavilerin gerçekleştirmesiyle de SGK tedavi giderlerinin zaman içinde azalmasına katkı sağlayacaktır. Üniversite Hastanelerinin kar amaçlı kurumlar olmadığı akılda tutulmalıdır. Merkezi politikalar nedeniyle tasarruf edelim derken zor duruma düşürülmüşler, adeta kaş yaralım derken göz çıkarılma durumu oluşmuştur. Üniversite hastaneleri eğitim ve kapsamlı sağlık hizmeti verirken kar ve zarar hesabı yapamazlar. Üniversite hastaneleri her başvuran hastaya cevap vermek, en son teknoloji ve imkânlar ile bunu yapmak durumundadır. Bunu yaparken maliyeti ne olursa olsun SGK tarafından finansmanı sağlanan hastalara hizmet vermek durumunda olduğu unutulmamalıdır’ dedi.

Alıntı:medimagazin.com