7 Kasım 2011 Pazartesi

Akdağ:Yabancı doktor özel hastanelerde çalışacak


 
Akdağ, Erzurum Bölge Eğitim Hastanesini ziyaret ederek, sağlık personelinin ve depremde yaralananların bayramını kutladı.

Daha sonra, Ak Parti İl Başkanlığında yapılan bayramlaşma törenine katılan Akdağ, buradadan sonra geçtiği Özel Şifa Hastanesi'nde sağlık personeli, hastane çalışanları ve hastalarla bayramlaştı.
Akdağ, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, yurt dışından Türkiye'ye gelecek doktor ve hemşirelerin özel hastanelerde istihdam edileceğini söyledi.

Yurt dışından Türkiye'ye gelen hasta sayısının arttığına dikkati çeken Akdağ, “Yurt dışından Türkiye'ye gelen hasta sayısı 100 binlerle ifade ediliyor. Türkiye'de sağlık hizmetleri ekonomik ve kaliteli olduğu için tercih ediliyor. Bu durumda doktor ve hemşire açığını gidermek için yurt dışından gelen hekimlerden yararlanacağız. Yurt dışından gelecek olan sağlık personeli devlet hastanelerinde çalışamayacakları için özel hastanelerde istihdam edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yeni teşkilat yasasının hayata geçeceğini belirten Akdağ, “Bu konuda yoğun bir çalışma var. Tam gün yasası çıktığında 'Üniversite hastanelerinde araştırma sayısı' düşecek gibi bir iddia var. Bu yanlış bir değerlendirme. Öğretim üyesinin kısmi muayyene sistemi vatandaşla hocayı karşı karşıya getiriyor. Vatandaşla hocayı herhangi bir şekilde karşı karşıya getiren uygulama ortadan kaldırılacaktır. Tam gün modeli geliştirilerek devam edecektir. Bütün hastaneler en adil şekilde hesap verebilecek, şeffaflık artacaktır” dedi.

Alıntı: hurriyet.com.tr

KHK hakkında bir başka yorum

Sağlık Bakanlığınca uzlaşmaya davet edilen tarafların bunu kabul etmesi halinde, üzerinde anlaştıkları bir hukukçu uzlaştırıcı marifetiyle süreç başlayacak.

Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, sağlık alanında birçok yeni düzenleme içeriyor.

Yeni düzenlemeyle getirilen ''uzlaşma prosedürü'', sağlık uygulamalarından dolayı zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat istemlerinin mahkemeye gidilmeden çözümlenmesini öngörüyor.

Sağlık mesleklerinin uygulanmasından dolayı zarara uğradığını iddia edenlerin dava açma süresi içerisindeki maddi ve manevi tazminat başvuruları, Sağlık Bakanlığı tarafından uzlaşma yoluyla çözüme kavuşturulabilecek.

Getirilen yeni uygulamayla tazminat talebinde bulunanla zarar verdiği iddia edilen meslek mensubu ve varsa mesleki mali sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketinin temsilcisi Bakanlık tarafından uzlaşmaya davet edilecek.

Tarafların uzlaşma yolunu kabul etmeleri halinde, üzerinde anlaştıkları bir hukukçu uzlaştırıcı marifetiyle uzlaşma süreci başlatılacak.

Uzlaşma en fazla 3 ayda sonuçlandırılacak. Bu süre bilirkişi görüşleri alınamadığı hallerde tarafların kabulüyle 6 aya kadar uzatılabilecek. Uzlaşma müracaatı, dava açma süresini durduracak.

Uzlaşma sağlanamaması halinde taraflarca tanzim edilecek tutanak veya bakanlık tarafından taraflara tebliğ edilecek belgenin tebliğiyle dava açma süresi yeniden başlayacak.

-Sağlık Meslekleri Kurulu-

Sağlık mesleklerinde eğitim müfredatı, mesleki alan ve dal belirlemesi gibi mesleki düzenlemelerde ve istihdam planlamalarında görüş bildirmek, mesleki yeterlilik değerlendirmesi yapmak, mesleki müeyyide uygulamak, etik ilkeleri belirlemek ve uyumu denetlemek üzere Sağlık Meslekleri Kurulu teşkil edildi.

Kurul, sağlık mesleklerinin etik ilkelerini belirleyecek, sağlık engeli sebebiyle mesleğin icrasının yasaklanması, meslekten geçici veya sürekli men kararı verebilecek.

Mesleki yetersizliğe ilişkin ihbar ve şikayetler Kurulca doğrudan değerlendirmeye alınmayacak.

Bu ihbar ve şikayetler öncelikle denetim görevlileri veya il ve ilçe sağlık müdürlüklerince incelenecek.

İnceleme neticesinde, mesleki yeterlilik değerlendirmesi yapılması veya müeyyide uygulanması gerektiği tespit edilirse kanaat raporunu içeren inceleme dosyası Kurula gönderilecek.

Şikayet edilen fiille ilgili adli kovuşturma yapılmışsa verilen kararlar da Kurula intikal ettirilecek.

İdari inceleme veya varsa adli kovuşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler değerlendirilerek genel hükümler saklı kalmak üzere kurulca bazı müeyyideler uygulanmasına hükmedilebilecek.

Buna göre, mesleğinde yetersizliği tespit edilenlerle dikkatsiz ve özensiz davranışla ölüme veya vücut fonksiyon kaybına sebep olanların, yetersiz görüldükleri alanda mesleki yeterlilik eğitimine tabi tutulmalarına karar verilebilecek.

Yeterlilik eğitimine tabi tutulanlar, eğitim sonunda kurulun belirleyeceği teorik ve/veya uygulamalı sınava tabi tutulacak.

Bu sınavda başarılı olanlar mesleğini icraya devam edecek, başarısız olanlarsa meslek icrasından men edilecek.

Meslekten men edilenler, durumlarına göre kurulca belirlenen eğitime devam ettirilerek veya eğitime tabi tutulmadan yapılacak müteakip sınavlarda başarı gösterdiği takdirde meslek icra etme hakkını yeniden kazanabilecek.
Hasta hakları uygulamalarına veya etik ilkelere aykırı davranışı sebebiyle ikiden fazla yazılı ikaz edilen veya ilgili mevzuata göre disiplin cezası uygulanan sağlık meslek mensubu, eğitim programına tabi tutulacak.

Meslek icrası esnasında neticesini öngörerek veya görevinin gereklerine aykırı hareket ederek veyahut görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek bir kişinin ağır derecede olmayan özürlülüğüne sebebiyet verenler, 3 aydan 1 yıla kadar meslekten geçici men edilebilecek.

Mesleğini yaparken neticesini öngörerek veya görevinin gereklerine aykırı hareket ederek veyahut görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek bir kişinin ağır özürlülüğüne veya ölümüne sebebiyet verenler, 1 yıldan 3 yıla kadar meslekten geçici olarak men edilebilecek. Bu fiillerin 5 yıl içinde tekrarı halinde meslekten sürekli men kararı verilecek.

Mesleğini icra etmesine mani ve iyileşmesi mümkün olmayan akli, ruhi ve bedeni hastalığı ortaya konulan sağlık meslek mensupları, kurul kararıyla mesleğini icradan yasaklanabilecek.

Meslekten sürekli men edilen devlet memurları, istekleri halinde, mesleğiyle ilişkisi bulunmayan durumlarına uygun başka bir kadroya atanabilecek. Aksi halde görevleri sona erecek.

Meslekten sürekli men edilmesine karar verilen sözleşmeli personelin sözleşmeleri de sona ermiş olacak.

-Sağlık Serbest Bölgeleri-

Ülkenin sağlık alanında bölgesel bir cazibe merkezi haline getirilmesi, yabancı sermaye ve yüksek tıbbi teknoloji girişinin hızlandırılması amacıyla Sağlık Serbest Bölgeleri kurulabilecek.

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu hükümleri çerçevesinde, sağlık serbest bölgelerinin kurulması ve yönetilmesine ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenecek.

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren sağlık kurum ve kuruluşlarının aylık gayrisafi hasılatının binde beşini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek oran üzerinden hesaplanacak tutar, 3218 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde ilgili serbest bölge idaresi tarafından işletmecilerinden tahsil edilerek, izleyen ayın yirmisine kadar Ekonomi Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesaplarına aktarılacak ve genel bütçeye gelir kaydedilecek.

-Yurt dışı sağlık hizmet birimleri-

Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, insani ve teknik yardım amacıyla yurt dışında geçici sağlık hizmet birimleri kurup işletebilecek.

Bu amaçla ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, finans ve yardım kuruluşlarıyla iş birliği ve ortak çalışma yapabilecek, insan ve mali kaynaklarıyla destek sağlayabilecek.

Bu amaçla görevlendirilen personelin yurt dışındaki görevleri devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılacak.

Hizmet alımı veya kamu özel ortaklığı modeliyle özel sektör tarafından işletilen sağlık hizmet birimlerinde ve bölümlerinde çalıştırılacak bakanlık personeli, 5 yılı geçmemek üzere çalıştıkları sürede aylıksız izinli sayılacak.

-Gönüllü sağlık hizmeti ve sağlık gözlemciliği-

Sağlık hizmeti sunmaya yetkili gerçek ve tüzel kişilerce sosyal dayanışma ve yardımlaşma amacıyla gönüllü ve ücretsiz sağlık hizmeti verilebilecek.

Bu hizmeti yürüteceklere bakanlıkça izin verilecek. İzin talebinde bulunanlara gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra sağlık gönüllüsü yetki belgesi düzenlenecek.

Sağlık gönüllüsü gerçek kişiler, hastanelerdeki hizmetlerini hastane yetkilisinin belirlediği şartlarda verebilecek. Bu hizmet, hastanelerin doğrudan sağlık hizmeti olmayan hasta karşılama ve bilgilendirme, refakat, kişisel bakım ve sosyal ihtiyaçların karşılanması gibi destek hizmeti şeklinde de verilebilecek. Bu işleri yapacak sağlık gönüllüsü için sağlık meslek mensubu olma mecburiyeti aranmayacak.

Bakanlık, sağlık kurum ve kuruluşlarında hizmetin geliştirilmesi amacıyla hizmetten faydalananların gönüllülük esasına göre yapacakları gözlemlerini değerlendirmek üzere gerekli düzenlemeler yapacak.

-Yayın zorunluluğu-

Sağlık Bakanlığı, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesiyle teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin daha verimli kullanılabilmesi için uyarıcı, bilgilendirici ve eğitici mahiyette programlar hazırlayacak.

Bu programlar Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolara gönderilecek. Her bir yayın kuruluşu tarafından söz konusu programlar ayda doksan dakikadan az olmamak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında yayınlanacak.

Bu yayınların asgari otuz dakikası 17.00-22.00 saatleri arasında yapılacak. Belirlenen saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dahil edilmeyecek. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılacak.

''Sağlıkta şiddete sıfır tolerans'' kampanyası başlatan Sağlık Bakanlığı, şiddete uğrayan sağlık çalışanlarına isterlerse hukuki yardım yapacak.

Sağlık Bakanlığı ayrıca, kamu ve özel bütün sağlık kuruluşlarındaki sağlık personeline görev yaptığı kuruluşun bulunduğu yerde ikamet etme mecburiyeti getirebilecek.

-Kamu Hastane birlikleri-

Bir yıl içinde Sağlık Bakanı'nın onayıyla Kamu Hastane Birlikleri oluşturulacak.
Birlik teşkiline ilişkin onayın alındığı tarihte ilgili birlik kapsamındaki sağlık kurumlarında bulunan baştabip, baştabip yardımcısı, hastane müdürü, hastane müdür yardımcısı ve başhemşire kadrolarında bulunanların bu görevleri sona erecek.
Görevleri sona eren personelden hastane müdür ve müdür yardımcıları kurumun taşra teşkilatı kadrolarına halen bulundukları kadro dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılacak.

Bunlar durumlarına göre bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında uygun görülen işlerde çalıştırılabilecek.
Klinik şefi ve şef yardımcılarının görevleri de bugün itibariyle sona erdi. Bu kişiler eğitim görevlisi kadrolarına kazanılmış hak aylık dereceleriyle atanmış sayıldı.

Sağlık Bakanlığında 657 sayılı Kanunun 86'ncı maddesine göre vekil ebe ve hemşire olarak en az bir yıldan beri çalışan ve genel şartları taşıyanlar, otuz gün içinde yazılı olarak başvurdukları takdirde, 657 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamında vizelenecek ebe ve hemşire unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına geçirilecek.

-Yeni dönemin getirdikleri-

Sağlık Bakanlığından alınan bilgiye göre, yeni düzenlemeyle bakanlığın görev ve sorumlulukları politika oluşturma, temel kuralları belirleme ve üst denetim, düzenleme ve denetleme ve hizmet sunumu olarak üç ana fonksiyona ayrıldı.

Bu fonksiyonlardan politika oluşturma, temel kuralları belirleme ve üst denetim görevleri bakanlığa verildi.

Bakanlığın planlama, politika geliştirme, kural belirleme gibi temel görevlerini yerine getirmek üzere ise Sağlık Politikaları Kurulu oluşturuldu.

Koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tabi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbi cihazlarla ilgili düzenleme ve denetleme görevlerini yürütmekle görevli Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kuruldu.

Bu kurum, bakanlığın bağlı kuruluşu şeklinde teşkilatlandırıldı.

Sağlık hizmetlerinin sunumu da yine bağlı kuruluş olarak yapılandırılan üç farklı icracı kuruma verildi.
Bunlardan halk sağlığını koruma, hastalık risklerini azaltma ve önleme, sağlığın geliştirilmesini ve yaşam kalitesinin artırılması hizmetlerini ''Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'', ülke genelinde teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini ise ''Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'' yürütecek.

Uluslararası anlaşmalar ve taahhütlerle ilgili de Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü yetkilendirildi.

Resmi Gazete'de yayımlanan kanun hükmünde kararnameyle ayrıca yöneticilik görevine atanmada genel şartlarla birlikte özel eğitim şartları, kurumsal performans ve yönetici performansı, yönetici atamalarında ve görevden almalarda performans ölçütü, hiyerarşik kademelerin azaltılması, idari, tıbbi ve teknik işlerin uzman personel eliyle yürütülmesi gibi konularda da düzenleme yapıldı.

Bakanlık ve bağlı kuruluşların merkezlerinde dikey yapılanmadan yatay yapılanmaya geçilerek karar alma ve uygulamada daha sorumlu, yetkin ve hızlı bir yönetim kademesi oluşturuldu.

Düzenlemeyle çalışmanın teşvik edildiği ve çalışanın ödüllendirildiği bir sisteme de geçildi. Bu sistemle unvana göre sabit ücret ödemeyle birlikte performansa dayalı ek ödeme sistemi getirildi.

Hayata geçirilecek uygulamalarla bakanlığın stratejik planlama ve politika geliştirme kapasite ve kabiliyetinin artırılması, hizmetlerin daha etkili, verimli ve kaliteli sunulması, insan gücü ve maddi kaynakların daha etkili kullanılabilmesi, kamu ve özel sağlık hizmetlerinin daha etkili ve verimli şekilde planlanması, düzenlenmesi ve denetlenmesi, personel odaklı denetim anlayışı yerine sistem ve faaliyet odaklı denetim sisteminin oluşturulması, bürokrasinin azalmasına bağlı olarak sorunların daha hızlı ve etkin şekilde çözülebilmesi, kurumsal uzmanlaşmanın sağlanması, sübjektif müdahalelerin önlenmesi, sağlık yöneticiliğinde profesyonelliğe geçilmesi suretiyle yönetimde ve hizmette verimlilik artışının sağlanması hedefleniyor.

Alıntı: medimagazin.com.tr

Türk doktorlar ''yabancı doktor'' hakkında ne düşünüyor?

BEN KENDİ TECRÜBEMİ ANLATMAK İSTERİM...
ESKİ SOVYET CUMHURİYETLERİNDEN GELEN  ÇOCUK  UZMANI DOKTOR , BİR BEBEĞİN ATEŞİNİ DÜŞÜRMEK  İÇİN HASTAYA ŞU TADEVİYİ  VERDİ :
1 ADET APRANAX (EVET YANLIŞ OKUMADINIZ) KIRILIR , YARISI ALINARAK 1 ÇAY BARDAĞI SUDA ERİTİLİP  BEBEĞE İÇİRİLİR..
BEBEK DAHA SONRA AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ NEDENİYLE HASTANEDE YATTI..

Türkiye'de doktor ve hemşire olabilmek için "Türk" olma şartının kaldırılması, yeni bir tartışmanın da fitilini ateşledi. Yeni sistemi "Kaos yaratır" diye eleştiren de var, "Hastaneler nefes alacak" diye savunan da... Yabancı doktorların Türkiye'de görev yapabilmeleri için Türkçe bilmeleri ve diplomalarının Sağlık Bakanlığı ve tıp fakültelerinin jürisi tarafından onaylanması şart koşuluyor. Diplomaların onaylanması içinse yabancı doktor adaylarının öğrenimlerinin Türkiye'deki tıp fakültesi ders programı ve öğretim süresiyle aynı olması şartı aranıyor. Diğer yandan Türkiye'de her 100 bin kişiye 86 uzman hekim düşerken, Avrupa'da bu rakam 272. Bu uygulama ile Sağlık Bakanlığı doktor açığının giderilmesini am açlıyor. Yeni kanuni düzenlemeyle "Türk kadınından başka kimse hemşirelik yapamaz" ifadesi de değiştirildi. Böylece yabancı hemşireler de Türkiye'de görev yapabilecek. Çoğu dünyanın önemli merkezlerinde yabancı doktor olarak çalışan Türkiye'nin ünlü doktorları ve hastane sahipleri, yeni düzenleme hakkındaki görüşlerini anlattı.

TÜRK DOKTORLAR YORUMLADI:

Biz zorlu sınavlardan geçtik


Prof. Dr. Münci Kalayoğlu: "Beni Türk doktorlarına emanet edin" devri artık bitiyor. Ben de ABD'de yabancı doktor oldum ama çok zorlu sınavlardan ve dil testlerinden geçtik. ABD'de 3 bine yakın Türk doktor görev yapıyor ve hepsi bu sınavları verebilmiş insanlar. Bize de bu şartlarda gelsinler. Ancak Türkiye'ye Kenya'dan ya da Afganistan'dan doktor ya da sağlık personeli gelirse korkarım.

Hastanın dilinden anlamalı

Prof. Dr. Erkan Topuz: Hastanın dilinden anlamayan doktor olmaz. Yabancı doktor tercüman mı kullanacak? Toplama doktorlar, başka yerlerde işsiz gezenler Türkiye'ye çağrılırsa olmaz. Kaliteli doktor seçilecekse ancak o zaman işe yarar.

Kaosa yol açar

Prof. Dr. Bingür Sönmez: Bu durum kaos yaratacak. Burada doktorluk yapabilmek için benim İngiltere'de geçtiğim sınavlardan geçeceklerse buyursun gelsinler kapımız açık. Ancak adını duymadığımız fakültelerden mezun hekimlere kapı açılacaksa o zaman sorun çıkar. Geri kalmış ülkelerin işsiz doktorlarına kapı olmamamız lazım.

Bilim sınır tanımaz

Eray Kapıcıoğlu (Dünya Göz Hastaneleri Sahibi): Avrupa'dan ve Amerika'dan 20-25 hekim getirmek isterim ama Türkiye'deki üniversiteler onlara denklik vermez. Bu sistemi oturtmak kolay olmasa da benim hoşuma gitti. Bilim sınır tanımaz. Kapılarımızı kaliteye açmamız lazım.

Sektöre rahat nefes aldırır

Gürkan Ergenekon (Medline Sağlık Grubu Genel Müdürü): Sektöre nefes aldıracak bir uygulama. Sağlıkta din, dil, ırk ayrımı yapılamaz. Bu nedenle yabancı doktor ve hemşirelere de kapımız açık olmalı. Bizim başarılı hekimlerimiz yurt dışında doktorluk yapabiliyorsa yabancı doktor ve hemşireler neden Türkiye'de çalışamasın? Doktor ve hemşire bulmakta çok zorlanıyoruz. Kapımız yabancılara da açık.
Alıntı : Esra TÜZÜN / SABAH

Fazla ilaç yazan hekime negatif performans geliyor

ÖNCE HEKİMİN HANGİ  İLAÇLARI YAZACAĞINA KARIŞTILAR.ŞİMDİ DE  KAÇ  TANE  YAZACAĞINA  KARIŞIYORLAR...

İlaçta israfın önlenmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çeken Acar, gereksiz ve fazla ilaç reçete edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Bu yılın ilk yarısında reçetelerin yüzde 46'sının aile hekimliğinde yazıldığını anlatan Acar, sağlıkta hayata geçirilmesi planlanan uygulamalardan birinin ''negatif performans'' olduğunu bildirdi.

Ekonomik Koordinasyon Kurulunda, Sağlık Bakanlığınca ''negatif performans'' uygulaması için çalışma başlatılması kararı alındığını bildiren Acar, ''Aile hekimleri gereksiz yere ilaç yazıyorsa, gerekliler için bir şey demiyoruz, ama önüne geldiği gibi gereksiz ilaç yazıyorsa bunun önüne geçebilmek bakımından Sağlık Bakanlığımızca negatif performans uygulamasıyla ilgili bir çalışma yapılıyor'' diye konuştu.
Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) Yönetim Kurulu üyeleriyle bir toplantı yapan SGK Başkanı Fatih Acar, ''Hekimler ilacın ne olduğunu bilerek yazmalı, önüne geldiği gibi reçeteye 9-10 ilaç yazmamalı'' dedi.


SMD Başkanı Yusuf Ziya Erarslan, ''Sağlık haberciliği çok önemli, naif ve stratejik bir alan. Sağlık muhabirleri olarak uzun süredir özlemini çektiğimiz örgütlenmeyi tamamladık ve ilk genel kurulumuzu yaptık'' diye konuştu.

Derneğin sadece Ankara'da örgütlü olmadığını, başkent dışından da il temsilcileri bulunduğunu dile getiren Erarslan, ''Sağlık haberciliği dünyada büyük itibar görüyor, ancak Türkiye'de ne yazık ki arka plana itilmiş durumda. Dernek olarak sağlık haberciliğinin hak ettiği yere gelmesi için çalışacağız'' dedi.

SAĞLIK ALANINDA YENİ DÜZENLEMELER

Gelecek yıl sağlık alanıyla ilgili önemli düzenlemelerin hayata geçirileceğini belirten Acar, bu çalışmaların, halkın sağlık hizmetlerine erişiminde süreklilik sağlanması amacıyla yürütüldüğünü kaydetti.

Halkın geçmişe göre sağlık hizmetlerinden çok daha iyi şekilde yararlandığını, ancak bunun sürdürülebilirliğinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Acar, ''Hep beraber bu işin sürdürülebilirliğini tartışmamız lazım'' dedi.

2012'nin çok önemli kararların hayata geçirileceği bir yıl olacağını, bu bakımdan bir ''milat'' niteliği taşıdığını anlatan Acar, ilaç fiyatlarıyla ilgili de düzenlemeler yapılacağını söyledi. 2010-2012 yıllarını kapsayan global bütçe için bir anlaşma yapıldığını, buna göre de bir sistem belirlendiğini hatırlatan Acar, 2010 ve 2011'de bu alanda bir aşımın söz konusu olduğunu belirtti.

Acar, ''Bu aşımı telafi edecek sektör temsilcileriyle görüşerek, idari ve yasal düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. 2012'den sonra da sektörle görüşmek suretiyle ilaçtaki bu sürdürülebilir bütçenin ortayla çıkması anlamında çalışmalarımız devam edecek'' şeklinde konuştu.

İlaçta israfın önlenmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çeken Acar, gereksiz ve fazla ilaç reçete edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Bu yılın ilk yarısında reçetelerin yüzde 46'sının aile hekimliğinde yazıldığını anlatan Acar, sağlıkta hayata geçirilmesi planlanan uygulamalardan birinin ''negatif performans'' olduğunu bildirdi.

Ekonomik Koordinasyon Kurulunda, Sağlık Bakanlığınca ''negatif performans'' uygulaması için çalışma başlatılması kararı alındığını bildiren Acar, ''Aile hekimleri gereksiz yere ilaç yazıyorsa, gerekliler için bir şey demiyoruz, ama önüne geldiği gibi gereksiz ilaç yazıyorsa bunun önüne geçebilmek bakımından Sağlık Bakanlığımızca negatif performans uygulamasıyla ilgili bir çalışma yapılıyor'' diye konuştu.

NEGATİF PERFORMANS HER DOKTOR İÇİN ÖNGÖRÜLÜYOR

Acar, ''Sadece aile hekimleri için mi negatif performans söz konusu olacak'' sorusuna ise şu yanıtı verdi: ''Hayır. Sağlık Bakanlığımız bunu yapıyor. Aile hekimleri yüzde 46 oranında olduğu için bu ağırlıkta olmak üzere, ama her doktor için öngörülüyor. Gereksiz ilaç yazan doktorları kontrol edecek Sağlık Bakanlığı. Gereksiz ilaç yazımının önüne geçilmesi için alınan önlemlerden biri de budur. Bana göre çok önemli bir karardır. Hekimlerin ilacın ne olduğunu bilerek yazmaları lazım. Önüne geldiği gibi reçeteye 9-10 ilaç yazmamalı. İhtiyaç neyse o ilacı yazmalı. Bunu da hep beraber sağlamamız gerekir.''

''Gereksiz ilaç nasıl belirlenecek'' sorusuna ise Acar, ''Onu Sağlık Bakanlığımız yapacak. Formatını belirleyecek. Tanımlamasını yapacak. Hangi durumlarda gerekli ilaç, hangi durumlarda gereksiz ilaçtır. Bu tanımları belirleyecek Sağlık Bakanlığımızdır. Biz burada ödeme kurumuyuz, bunlara girmeyiz'' yanıtını verdi.

KATKI PAYI RAPORLU İLAÇLAR İÇİN UYGULANMAYACAK

Ekonomik Koordinasyon Kurulunda alınan kararlardan birinin de aile hekimliğinde reçete bedeli ve 3 kutu sonrası her ilaç için 1'er TL katkı payı alınması olduğunu bildiren Acar, bunun raporlu ilaçlar için uygulanmayacağını vurguladı.

SGK Başkanı Fatih Acar, ''Örneğin bir reçetede 3 raporlu, bir de raporsuz ilaç varsa, o raporsuz ilaç için 1 TL katkı payı ödenmeyecek. Ama örneğin 3 raporlu 4 de raporsuz ilaç varsa sadece bir kutu için 1 TL'lik katkı payı ödenecek. Ayrıca bir reçetede 3 çeşit ilaç yazılmış, ama bunlardan biri iki kutu yazılmışsa yine bu iki kutudan biri için 1 TL istenecek'' diye konuştu.

‘'Vatandaş bademcik için gittiğinde antibiyotik, ateş düşürücü yazılıyorsa 4. ilacı yazma diyecek herhalde'' denilmesi üzerine Acar, ''Yazma demeyecek, yazıyorsa bunun bedeli olacak. Vatandaş tabii ki bir şey yapamaz, ama doktor daha dikkatli yazacak. Sağlık Bakanlığımız negatif performans çalışmasını bir an önce bitirecek. Negatif performans uygulamasıyla bunu bütünleştirmek lazım'' dedi.

RİSK ODAKLI DENETİM MODELİ

Medula verilerinden hareketle eczanelerle alakalı 17 risk odaklı denetim modeli geliştirdiklerini bildiren Acar, bu modelle ilgili şu açıklamaları yaptı: ''Bir doktor günde ne kadar reçete yazabilir en fazla. Diyelim ki ortalama 50 tane yazabilir. 200 tane yazmışsa bunu kontrol edeceğiz. Neden ortalamanın üzerinde reçete yazdığına bakacağız. Nedir, aynı ilaçlar mı yazılıyor, doktor, hastane, eczane arasında bir ilişki mi var, yok mu? Ya da bir eczanede sürekli pahalı ilaçlar mı yazılıyor, bunlar hep bir yerde mi toplanıyor bir bakacağız. Gerçekten ihtiyaç sahipleri için mi başka nedenlerle mi yazılıyor. İşte risk odaklı denetim modelimizin felsefesi bu. 17 ayrı çalışma. Bu konudaki suistimallerin önlenmesi amacıyla daha ölçülebilir, daha modern, daha istatistiki bilgilere dayalı şekilde önümüzdeki süreçte bu alanda yaşanan suistimalleri ortadan kaldıracak risk odaklı denetim modeline de 2012'de geçmiş olacağız.''

Bu konuda gerekirse Sağlık Bakanlığı ile de koordineli çalışacaklarını belirten Acar, ''Biz doktorlarımızın, eczacılarımızın bu anlamda önümüzdeki süreçte bu hususa özellikle dikkat etmelerini, gayret göstermelerinin daha hassas davranmalarının önemli olduğuna inanıyoruz'' diye konuştu. Acar, bu konuda hiçbir doktoru ya da eczacıyı zan altında bırakmak istemediklerini, ancak bu alanda suistimallerin yaşandığının da bir gerçek olduğunu söyledi.

E-REÇETE VE E-RAPOR

E-reçete uygulamasıyla da reçetelerin artık bilgisayar ortamında düzenlenerek medula sistemiyle eczanelere ulaştırılacağını anlatan Acar, bazı yerlerde devam eden pilot uygulamanın, 2012'de yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini ifade etti.

Acar, bunun için 120 bin doktorun sisteme kayıtlı hale getirildiğini, bu kayıt sayesinde hekimlerin uzmanlık branşları dışında hizmet kaydı göndermelerinin engellendiğini, bu uygulamayla da ilaçta denetimin daha iyi sağlanacağını bildirdi.

E-rapor ile de artık kronik hastaların işinin daha kolaylaşacağını, eczanelerde yazılı rapor ibrazına gerek kalmadan ilaçların alınabileceğini anlatan Acar, bir eczaneden sisteme girildiğinde raporun nerede, ne zaman ve kim tarafından düzenlendiğinin görülebildiğini kaydetti. Vatandaşların kimlik numaraları girilerek sağlık hizmetlerinde yapılabilecek usulsüzlüklerin önlenmesi için de ''avuç içi damar izi'' uygulaması getirilmesinin planlandığını belirten Acar, birer özel hastane ve tıp fakültesinde pilot uygulaması süren sistem sayesinde, vatandaşların kimlik doğrulamalarının usulsüzlüğe meydan verilmeden yapılabileceğini bildirdi.

Acar, ''Bu yöntemle kişiler hastaneye gitmediği halde kimlik numaraları kullanılarak gitmiş gibi gösterilemeyecek, böylece kurumumuz zarara uğratılamayacak'' dedi.

SGK Başkanı Acar, 2012'de yürürlüğe girecek uygulamalardan birinin de Yeşil Kartlı'ların kuruma devri olduğunu söyledi. 9 milyon 210 bin Yeşil Kartlı'nın da Genel sağlık Sigortası (GSS) kapsamına alınmasıyla 73 milyon vatandaşın GSS çatısı altında olacağını belirten Acar, bunun Türkiye açısından önemli bir açılım olduğunu sözlerine ekledi.

Alıntı : ntvmsnbc.com

YÖK Tam Gün Taslağı'nı hazırladı

YÖK, ''Tam Gün'' yasası ve çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) sonrasında üniversite hastanelerinde görev yapan öğretim üyelerinin durumuna ilişkin, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda düzenlemeler içeren bir kanun taslağı hazırladı.

Edinilen bilgiye göre, YÖK; 5947 sayılı ''Tam Gün'' yasasına bağlı olarak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu'nda yapılması öngörülen değişiklik önerilerini Milli Eğitim Bakanlığı'na taslak olarak sundu.

Buna göre, Yükseköğretim Kanunu'nun ''çalışma esaslarını'' düzenleyen maddesinde yapılması önerilen değişiklikte, öğretim elemanlarının üniversitede devamlı statüde görev yaptığı, devamlı statüde çalışan öğretim elemanlarının kanunlarda belirtilen haller dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28. maddesindeki hükme tabi oldukları ifade edildi.

Öngörülen değişikliğe göre, yükseköğretim kurumlarının kadro veya pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentler, ihtiyaç duyulan alanlarda teorik ve uygulamalı eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere üniversite yönetim kurulunun kararıyla yükseköğretim kurumlarında sözleşmeli öğretim üyesi olarak çalıştırılabilecek.
Sözleşmeler, aylık çalışma süresi 40 saati geçmemek üzere bir yıla kadar yapılabilecek. Sözleşmeli öğretim üyelerine, yapacakları faaliyetin niteliğine göre devamlı statüde çalışan aynı unvanlı öğretim üyeleri için belirlenen ek ders ücretinin 15 katına kadar saatlik sözleşme ücreti ödenebilecek.

Özellik arz eden faaliyetler için saatlik sözleşme ücreti, Maliye Bakanlığı'nın uygun görüşü üzerine YÖK kararıyla bir katına kadar artırılabilecek.

Bu kapsamdaki sözleşmeli öğretim üyelerine ödenecek sözleşme ücretinin yıllık tutarı, üniversitenin özel bütçesinde ilgili yılda personel giderleri için öngörülen başlangıç ödeneğinin toplam tutarının yüzde 1'ini hiçbir şekilde geçmeyecek.

İlgili üniversitenin teklifi ve YÖK'ün uygun görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca bu oran bir katına kadar artırılabilecek. Bu şekilde artırılan tutar ilgili üniversitenin döner sermaye bütçesinden karşılanacak.

Bu kapsamda çalıştırılan sözleşmeli öğretim üyelerine, bu madde uyarınca yapılacak ödeme dışında kanunun döner sermaye ile ilgili maddesinde öngörülen ek ödeme dahil olmak üzere herhangi bir ad altında ödeme yapılmayacak.

Bu kişiler, senato, kurul ve yönetim kurulu üyesi, rektör, dekan, enstitü, uygulama ve araştırma merkezi, yüksekokul ve konservatuvar müdürü, bölüm başkanı, anabilim ve bilim dalı başkanı, başhekim ve bunların yardımcıları olamayacak ve benzeri idari görev alamayacak.

Bu madde uyarınca sözleşmeli olarak çalıştırılacak öğretim üyelerinin çalıştırılmasına ilişkin usul ve esaslar, yaptıkları görevlere bağlı olarak ödenecek saatlik sözleşme ücretinin tutarı ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve YÖK tarafından birlikte belirlenecek.

''Ücretsiz izin süresi 1 yıl''
Yükseköğretim kurumları dışında mesleki faaliyette bulunmak ve meslek veya sanatlarını serbest olarak icra etmek isteyen profesörler ile doçentlik kadrosunda 5 yılını doldurmuş öğretim üyelerine, birimlerindeki eğitim-öğretim, araştırma ve topluma sunulan hizmetlerin aksamaması şartıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıla kadar üniversite rektörü tarafından ücretsiz izin verilebilmesi öneriliyor.

Yükseköğretim Kanunu'na geçici bir madde konulması da öngörülüyor, buna göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yükseköğretim kurumları dışında mesleki faaliyette bulunmakta ve meslek veya sanatlarını serbest olarak icra etmekte olan veya bu maksatla ücretsiz izne ayrılmış bulunan öğretim elemanları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 ay içinde durumlarını bu kanuna uygun hale getirecek.

YÖK, 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu'nda da yeni düzenleme öngörüyor.

Taslağa göre, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin de ihtiyaçlarının giderilmesi ve hizmetlerinde herhangi bir aksamaya mahal verilmemesi bakımından, yükseköğretim kurumlarındaki aynı usul ve esaslarla sözleşmeli öğretim üyesi çalıştırılması öneriliyor.

Gerekçe
Hazırlanan taslağın gerekçesinde, önceden kamuda çalışan hekimler ile bir kısım diğer sağlık personeli ve kısmi statüde bulunan üniversite öğretim üyelerinin mesleğini serbest olarak da icra edebildiği ve özel sektörde çalışabildiği anımsatılarak, 30 Ocak 2010 tarihli 5947 sayılı ''Üniversite ve Sağlık Personeli'nin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'' ile bu uygulamaya son verildiği belirtildi.

Yapılan düzenlemelere karşı açılan davalarda Anayasa Mahkemesi ve idari yargı mercilerince verilmiş bulunan muhtelif kararlar münasebetiyle, üniversite ve sağlık personelinin çalışma alanları ve şartlarına ilişkin hukuki boşluk ve belirsizliklerin ortaya çıktığı ifade edildi.

Devamlı statüde çalışan öğretim elemanlarının kanunlarda belirtilen haller dışında yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde hizmet vermemelerinin öngörüldüğü ifade edilerek, şunlar kaydedildi:

''Ancak hem yargı kararları, hem de Yükseköğretim Kurulu'nun teklifi ve yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı dikkate alınarak yükseköğretimde herhangi bir aksamaya mahal verilmemesi bakamından yükseköğretim kurumlarının kadrolarında bulunmayan profesör ve doçentlerin de hizmetinden faydalanma yoluna gidilmektedir.

Bu amaçla ihtiyaç duyulan alanlarda teorik ve uygulamalı eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere üniversite yönetim kurulunun kararıyla yükseköğretim kurumlarında sözleşmeli öğretim üyesi çalıştırılması düzenlenmektedir.''

Yükseköğretim kurumlarında hizmetin aksamaması için ücretsiz izin süresinin bir yıla indirildiği belirtilerek, yükseköğretim kurumları ile uygulama birliği sağlanması için Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde de yükseköğretim kurumlarındaki aynı usul ve esaslarla sözleşmeli öğretim üyesi çalıştırılması hususlarının düzenlendiği kaydedildi.

Alıntı :medimagazin.com.tr

Peki Bakan Akdağ KHK için ne diyor?


Bakanlığının teşkilatındaki yeni düzen hakkında bilgi veren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kamu Hastaneleri Birliği Kurumu kurduklarını, 81 ildeki hastanelerin yönetimleriyle ilgili kararların bu illerde oluşacak 90’a yakın birlik tarafından alınacağını bildirdi. Radikal’in sorularını yanıtlayan Akdağ, bakanlıkta Verem ve Sıtma Savaş gibi daire başkanlıklarının, birçok genel müdürlüğün kapatıldığını anlattı. Akdağ, yeni yapılanmanın öne çıkan yanları hakkında şu bilgileri verdi:

Sağlıklı Yaşam Genel Müdürlüğü: Yeni kurulan bu birimin amacı, sağlıklı yaşam konusunda bireyin farkındalığını geliştirip, davranışları değiştirebilmek. Bu birimle, gıdayla ilgili reklamlar, mönülerin kalorinin ifade edilmesi, okul kantinlerinde yaptıklarımıza varıncaya kadar çok değişiklik yapacağız.
Sadece beslenmeyle sınırlı da değil. Sağlıklı yaşam için ne gerekiyorsa.


Kamu Hastaneleri Birlikleri Kurumu: Hastaneler yine kamunun elinde olacak ama yöneticileri süreli sözleşmeli gelecek. Başarıyı, mali başarı, personele ödenen ek ödeme miktarları, hastane kalitesi gibi bileşenlerin ortak değerlendirmesiyle hesaplayacaklar. İllerde kurulacak birliklerin başına birer genel sekreter geliyor. İstanbul’da 6 birlik olacak. Türkiye’de yaklaşık 90 birlik olacak. Atamaları bakanlığa bağlı Kamu Hastaneleri Birlikleri Kurumu yapacak. Yöneticiler dışındaki personelin statüsü aynı kalacak.

Uzlaştırma Kurulu: Yanlış tedavi gibi durumlarda maddi manevi tazminat başvurularında uzun mahkeme süreçlerini ortadan kaldırmak için hasta, sağlık görevlisi ve meslek sigortacısını bir araya getireceğiz. Bakanlık burada uzlaşmayı kolaylaştırıcı rol oynayacak. Yargının yükünü de hafifletecek.

Performans Değerlendirmesi: Bütün yöneticiler tabi tutulacak. Bebek ölümlerinin azalması, aşılama gibi sağlık alanında konulan stratejik hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığına bakılarak performans değerlendirmesi yapılacak. Hedefe ulaşamayan görevden alınabilecek.

Yabancı Uzman Çalıştırma: Geçici süreli belli projelerde çalışmak üzere yerli ve yapancı personel istihdam edilecek. Bilgisayar uzmanı da olabilir, hastane mimarisi için mimar da olabilir.

Yerel Ürün Şartı: Savunma sanayiindeki gibi, cari açığın kapatılması için yerli tıbbi ürünler teşvik edilecek. Hastaneler toplu alım yapılıyorsa, Türkiye’de üretim ve Türkiye’den ihracat zorunluluğu getirilebilir.

Gönüllü Sağlık Gözlemciliği: Kamuoyunda trafik müfettişliğine benzetildi. Kesinlikle böyle değil. Uygun özelliklere sahip, seçilmiş, eğitilmiş insanlar, sağlık hizmetlerini alırken yaptıkları gözlemleri bakanlığa rapor edecek. Bu, şikâyet mekanizması gibi düşünülmemeli.

İkamet Mecburiyeti: İhtiyaç halinde bir sağlık personelinin çalıştığı yerde ikamet etmesi zorunluluğunu getiriyoruz. Bir ilçede doktor olup şehir merkezinde ikamet edemezsiniz.

Alıntı: Radikal Gazetesi

112 çalışanına hakarete 10 ay hapis

Konya Ambulans Servisi Başhekimliği Komuta Kontrol Merkezi'nde operatör olarak çalışan kadın görevliye ambulansın geç kaldığı gerekçesiyle hakaret ettiği öne sürülen sanığa 10 ay hapis cezası verildi.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Sedat S. (47), hastasını hastaneye götürmek amacıyla cep telefonundan Konya Ambulans Servisi Başhekimliği Komuta Kontrol Merkezi'ni arayarak ambulans istedi.

Sedat S, ambulansın gelmemesi üzerine kısa bir süre sonra merkezi tekrar aradı.

Sedat S, hastanın durumunu soran kadın görevli operatör K.H'ye (28), ambulansın geç kaldığı gerekçesiyle küfür ettiği iddia edildi.

K.H'nin şikayetçi olması üzerine Sedat S, hakkında ''hakaret'' suçundan dava açıldı.

Konya 6. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuksuz yargılanan sanık Sedat S, hakkında 1 yıl hapis cezası verildi.

Sanığın mahkemedeki iyi hali göz önünde bulundurularak bu cezası 10 aya indirildi. Cezada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.

5 yıl denetim süresine tabi tutulacak olan sanığın, denetim süresi içinde yeni bir suça karışmaması halinde, hükmün ortadan kaldırılacağı ve davanın düşeceği bildirildi.

-7 bin ihbardan sadece 400'ü gerçek-

Konya İl Sağlık Müdürü Hasan Küçükkendirci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 112 Komuta Kontrol Merkezi'ne gelen ihbarların yüzde 80'ninin asılsız ihbarlar olduğunu söyledi.

Asılsız ihbarlar içerisinde çalışanlara hakaret ve küfürler edildiğine dikkati çeken Küçükkendirci, söz konusu kişilerin tespit edilerek savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu bildirdi.

Hizmet kurumu olan bu tür yerlere vatandaşların çok hassas davranması gerektiğini dile getiren Küçükkendirci, ''Maalesef bize günde yaklaşık 7 bin civarında ihbar geliyor ama ekiplerimizin çıktığı vaka sayısı sadece 400 civarında. Bir çalışana küfür eden sanığa verilen ceza bizi memnun etti. 112'yi arayarak personele hakaret ve küfür ederek hattı ve çalışanları meşgul eden kişilere emsal gösterilebilecek bir karar'' dedi.

Alıntı: medimagazin.com.tr

10 gün içinde aynı branşa başvuranlardan alınan katkı payı arttırıldı

YENİ SUT'TAKİ DEĞİŞİKLİK....

b) Madde İlavesi: 8 numaralı madde ilave edildi (Yürürlük: 05.11.2011)
(8) Bu maddede yer alan genel hükümler saklı kalmak kaydıyla; birinci basamak sağlık kuruluşları muayeneleri, Kurumca belirlenen kronik hastalıklar ve acil haller hariç olmak üzere 10 gün içerisinde aynı branşta farklı sağlık hizmet sunucusuna yapılan başvurularda bu maddede belirtilen ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı tutarları 5 (Beş) TL artırılarak tahsil edilir. Artırılan 5 TL’ lik tutar; Kurumdan gelir ve aylık alanlar ile bakmakla yükümlü oldukları kişiler için gelir ve aylıklarından, diğer kişiler için ise, eczanelere müracaat aşamasında eczanelerce kişilerden tahsil edilir.

Acil servise gelen acil olmayan(!) hastadan katkı payı alınacak

PEK ZANNETMİYORUM BU KADARINI YAPABİLECEKLERİNİ...KEŞKE YAPABİLSELER...ÇÜNKÜ BAKANLIK HİZMEY (!) İÇİN VAR MALUM...

Sağlık Bakanlığı, katkı payı alınmaması nedeniyle acil hastalığı olmayanların bile gittiği hastanelerin acil servislere çeki düzen getirmeye hazırlanıyor. Hastalığı normal polikliniklerde muayene edilebilecek durumda olduğu acile gelen vatandaşlardan katkı payı almayı planlayan Bakanlığın, gerçekten acil olan vatandaşlardan katkı payı almamayı sürdüreceği öğrenildi. Hastanelerdeki başvuru oranının yüzde 30’unun acil servislere yapılması ve bu servislerde gereken hizmetin tam yapılamamsı üzerine hareket geçen Bakanlığın, bu yoğunluğu azaltmak için çeşitli çözüm önerileri üzerinde durduğu öğrenildi. Bu kapsamda Bakanlık, müdahale gerektirmeyen, işlem uygulanmayan, yatırılıp müşahede altına alınmayan ve ayakta reçetesini alan, normal polikliniklerde muayene olması gerekirken acile gelen vatandaşlardan katkı payı almaya hazırlanıyor.

ÖZELE DE AYNI SİSTEM

Öte yandan Bakanlık, bugün olduğu gibi yeni sistemde de acil olan vatandaşlardan katkı payı alınmaması uygulamasını devam ettirmeyi hedefliyor. Bu sistem sayesinde asıl acil olan vatandaşlara daha iyi hizmet verilmesinin önünü de açacak olan Bakanlık, bu sistemi özel hastaneler için de uygulayacak.

Alıntı: TÜRKİYE GAZETESİ

663 sayılı KHK ile başhekimler sözleşmeli oldu , yabancı doktora yol verildi

02.11.2011 Çarşamba gece yarısı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı.


Yangından mal kaçırırcasına bir üslupla hazırlanan ve yayınlanan KHK ile Sağlık Bakanlığı’nın ve bağlı birimlerinin teşkilat yapısından Kamu Hastane Birlikleri kurulmasına, hekimlerin mesleki uygulama ve yeterliliklerinden uzmanlık eğitimi sorumlularına kadar birçok konuda temel değişiklikler yapıldı.

İşte kararname ile gelenler:

Buna göre 11 üyenin yanı sıra müsteşar ve bu KHK ile 3'ten 5'e çıkarılan müsteşar yardımcılarından oluşan Sağlık Politikaları Kurulu oluşturuldu.

Bakanlığın sağlık sistemi yönetimi ve politika belirleme ile ilgili temel görevlerini yerine getirecek kurul bünyesinde, Bakanlığın görev alanı ile ilgili olarak bilimsel ve uzmanlık gerektiren konularda çalışma yapmak ve görüş bildirmek üzere danışma kurulları ve komisyonlar oluşturulabilecek. Danışma kurullarında ve komisyonlarda, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının personeli ile üniversitelerden ve diğer kamu ve özel kurum ve kuruluşlarından veya yabancı uzmanlardan görevlendirme de yapılabilecek.


-Birimlere düzenleme-

KHK'ye göre bakanlık birimleri, şu başkanlık ve müdürlüklerden oluşuyor:

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü, Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü, Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, Hukuk Müşavirliği, Denetim Hizmetleri Başkanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Özel Kalem Müdürlüğü.


-Yeni bağlı kuruluşlar-

KHK'ya göre, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu kurulacak.

Bir yıl içinde Bakanın onayıyla kaynakların etkili ve verimli kullanılması amacıyla Kuruma bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları, il düzeyinde Kamu Hastaneleri Birlikleri kurularak işletilecek. Hizmetin büyüklüğü göz önünde bulundurulmak suretiyle aynı ilde birden fazla birlik kurulabilecek ve bir ilde birlik kapsamı dışında sağlık kurumu bırakılmayacak.


-Sözleşmeli uzman-

Söz konusu KHK'de ''Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında özel bilgi ve ihtisas gerektiren nitelikli bir işin yapılması veya proje hazırlanması veya yürütülmesi için 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın proje süresince ve her halde üç yıla kadar sözleşme ile yerli ve yabancı uzman çalıştırılabilir'' hükmüne yer verildi.

-Sağlık Serbest Bölgeleri-

Bakanlık, Türkiye'nin sağlık alanında bölgesel bir cazibe merkezi haline getirilmesi, yabancı sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji girişinin hızlandırılması amacıyla, 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu hükümleri çerçevesinde, Sağlık Serbest Bölgeleri oluşturacak. Bakanlık ve bağlı kuruluşları insanî ve teknik yardım amacıyla yurt dışında geçici sağlık hizmet birimleri de kurabilecek, kurdurabilecek, işletebilecek ve işlettirebilecek. Bu amaçla ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, finans ve yardım kuruluşları ile işbirliği ve ortak çalışma yapabilecek, insan ve mali kaynakları ile destek sağlayabilecek.

Profesör veya doçentlerin eğitim ve araştırma hastanelerine eğitim görevlisi olarak atanmaları, kurumca yapılacak ilan üzerine müracaat eden adayların bilimsel çalışmaları ve eğitici nitelikleri değerlendirilerek yapılacak.


-Yabancı sağlık çalışanları-

KHK ile 11 Nisan 1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 4'üncü maddesinin birinci cümlesindeki ''Türk hekimlerinin'' ibaresi ''hekimlerin'' şeklinde değiştirildi.

Ayrıca 25 Şubat 1954 tarihli ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu'nun 3. maddesinde yer alan ''Türkiye'de hemşirelik sanatı bu kanun hükümleri dahilinde hemşire unvanını kazanmış Türk kadınlarından başka hiçbir kimse yapamaz'' ifadesi, ''Bu Kanun hükümlerine göre hemşire unvanı kazanmış olanların dışında hiç kimse Türkiye'de hemşirelik mesleğini icra edemez'' ifadesi ile değiştirildi.

KHK'ya göre Sağlık Bakanlığında 657 sayılı Kanun'un 86. maddesine göre vekil ebe ve hemşire olarak en az bir yıldan beri çalışmakta olan ve Kanunun 48. maddesinde belirtilen genel şartları taşıyanlardan otuz gün içinde yazılı olarak başvuranlar, çalıştığı pozisyon unvanlarına göre, 657 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (B) fıkrası kapsamında vizelenecek ebe ve hemşire unvanlı sözleşmeli personel pozisyonlarına geçirilecek.


Alıntı: doktoraktuel.com