25 Aralık 2013 Çarşamba

İzmir Vatandaşlarda ''Suriyeli'' Oldu!..


Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeliler’in sağlık harcamalarından para alınmaması üzerine, İzmirli bazı vatandaşların hastanelere giderek kendilerini Suriyeli olarak tanıttığı ortaya çıktı. Haber Türk Egeli’den Mert Neşet Uslu’nun haberine göre hastaneye gittiğinde ilaç ve muayene parası ödemek istemeyen uyanık vatandaşların, ‘’ Biz Suriyeliyiz, bize bakın ‘’ dediği ifade edildi. Suriyelilerin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanırken, vatandaşlardan para alınmasının haksızlık olduğunu belirten Türk Sağlık Sen 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, ‘’ Suriyeliler’in para vermediğini duyan vatandaşlarda hastanelerde kendilerini Suriyeli olarak tanıtmaya başladı. Sağlıkçılar bu nedenle zor durumda kaldı’’ dedi.

700 BİN MÜLTECİ

Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen mülteci sayısı 700 bine yaklaşırken, hükümet sığınmacıların sağlık hizmetlerine para ödememesi için harekete geçti. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı’ndan gönderilen yazıda, Suriyeliler’in sağlık harcamalarının Valiliklere faturalandırması istendi. Yapılan bu düzenleme ile Suriyeli vatandaşlar hastanelerden ücret ödemeden yararlanmaya başlarken, İzmirli bazı uyanıklara da gün doğdu. İzmir’de, Suriyeli vatandaşların hastane harcamalarına para ödemediğini öğrenen vatandaşlar, hastanelere giderek kendilerini Suriyeli olarak tanıtmaya başladı. Her gün hastanelere gelen onlarca vatandaşın, ‘’ Biz Suriye’deki savaştan kaçıp geldik. Bize bakın ‘’ dediği öğrenildi. Çoğu vatandaşın hastane personeline kimlik bilgilerini vermek istemediği ve ücretsiz olarak bakılmak için ısrar ettiği öğrenildi.

AYIRT ETMEK ZOR

Suriyeli vatandaşların para ödemediğini duyan kişilerin de kendilerini Suriyeli olarak tanıttığını vurgulayan Türk Sağlık Sen 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, ‘’Sağlık çalışanı arkadaşlarımız, bazı vatandaşların hastaneye gelerek kendilerini Suriyeli olarak tanıttıklarını ve para ödemek istemediğini belirtti. Bir tarafta Suriyelilerden para alınmazken, kendi vatandaşlarımızdan ise alınıyor. Böyle şey olmaz. Yapılan büyük haksızlıktır. Sıkıntıların üstüne bir de bu eklendi. Çalışanlar Suriyelileri ayırt etmeye mi çalışacak? Bu duruma son verilmeli’’ diye konuştu.

VALİLİKLER ÖDEYECEK

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı’ndan Valiliklere gönderilen yazıda, şu ifadelere yer verildi: ‘’Geçici koruma altına alından Suriyeli misafirlerin tedavi giderleri Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamında faturalandırılacak. Tedavi giderleri sağlık kuruluşlarının bulunduğu ilin valiliklerine faturalandırılacak. İlaç, protez, diş, gözlük, işitme cihazı gibi malzemeler, SUT’ta belirtilen usul ve esaslara göre temin edilecek’’

BÖYLE BİR ŞİKAYET YOK

İzmir Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz, bazı kişilerin "Suriyeliyim" diyerek hastanelerde ücretsiz muayene olduğu iddiasıyla ilgili kendilerine bu yönde ulaşmış bir şikayetin bulunmadığını bildirdi. Türkyılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendilerini Suriyeli olarak tanıtan kişilerin ücretsiz sağlık sisteminden yararlandığına yönelik haberin gazetede yer aldığını, bunun üzerine kentteki büyük hastanelerle görüştüklerini bildirdi. İncelemelerinde böyle bir olaya rastlamadıklarını dile getiren Türkyılmaz, "Bize ulaşan herhangi bir şikayet yok. Olsa gereken yapılır" dedi.

Alıntı:egedesonsöz.com

İzmir 'de Sağlık Operasyonu:Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Alsancak Devlet Hastanesi'nde Görevden Almalar Başladı


AK Parti’de bakanların çocuklarının karıştığı yolsuzluk soruşturmasının ardından emniyette başlayan kadro operasyonunun yankıları sürerken kamu kurumlarında değişikliğe gidileceği açıklanmıştı. Birçok yerde başlayan değişimin sarsıntıları sürerken tam da bu günlerde İzmir’in sağlığında operasyon yapıldı. Sağlık Bakanlığı İzmir İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nde dört müdür yardımcısı ve bir şube müdürü görevden alındı.

KİMLER GİTTİ?


Kadro operasyonu ile yedi müdür yardımcısının dördünün görevine son verildi. Değişiklikte Halk Sağlığı Müdür Yardımcıları Hacı Vakkas Benli, Murat Ol, Ayşe Candan ve İlhan Gürbüz gönderildi. Operasyonda İnsan Kaynakları Şube Müdürü Hüseyin Zakir Barut da görevinden alındı. Değişimin alt birimlere de yansıyacağı öğrenildi.

Sağlık Bakanlığı’nda yapılan kadro ve sistem değişikliğinin ardından illerde halk sağlığı müdürlükleri kurulmuştu. İzmir’de Müdür Mustafa Tözün’ün başkanlığında yedi kişilik ana kademe ekip görev yapıyordu. Farklı görevlerde bulunduktan sonra müdür yardımcısı olan kişilerden dördünün görevine son verilirken yerlerine henüz atama yapılmadı.İl Halk Sağlığı Müdürü Tözün, sağlık çalışanları arasında cemaate yakın bir isim olarak biliniyor.

Sağlıkta yaşanılan bu hareketliliğin ‘süreç ile ilgisi yok’ denilse de , Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi ‘nde de operasyon yapıldı. Hastanenin Başhekimi Uz. Dr. Osman Yaşar Öz, Hastane Müdürü Bahri Sönmez, Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Öznur Sandıkçı görevden alındı.

SIRADA DİĞER YERLER Mİ VAR?


Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ döneminde tamamlanan sağlık reformu nedeniyle yapılan kadro değişikliğinden sonra göreve gelen birçok hastane yöneticisi ve başhekiminin durumu tartışmalara neden olmuştu. Siyasi olarak listelerin de yapıldığı ilçelerdeki değişiklikler zaman zaman gündeme gelmişti. Alsancak Devlet Hastanesi Başhekimi Öz uzun süredir burada görev yapıyordu. Öz’ün yerine hastanede uzun süre başhekim yardımcılığı yapan Foça Devlet Hastanesi Başhekimi Osman Uçmaz getirildi. Alsancak ile başlayan hastane değişikliklerinin diğer hastanelere de uzayacağı belirtildi.

Alıntı:Fatih YAPAR/egedesonsöz.com

663 sayılı KHK Atamalarına ve Keyfi Uygulamalara Yargı Engeli

Sağlık Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılmasını düzenleyen 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı tamamen değişmiş, yeni yapılanmada Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlar oluşturulmuştur.

Bu düzenlemeler sonrasında, yeniden yapılanma adı altında personelin görev yerleri değişmeye başlamıştır. Sağlık Bakanlığı genelgesi uyarınca devir komisyonları oluşturulmuş ve personel bağlı kuruluşlar arasında dağıtılmıştır.

Bu işlemler sırasında, İzmir ilinde birçok sağlık personelinin görev yeri değiştirilmiş; toplum sağlığı merkezleri, devlet hastaneleri ve 112’lerde görev yapan hekimler, ihtiyaç ve devir komisyonu kararları gerekçe gösterilerek farklı sağlık birimlerine atanmıştır.

Bu şekilde ataması yapılan hekimler adına Oda’mızın hukuksal desteği ile davalar açılmıştır. Yargılaması tamamlanan bir dosyada, Torbalı 1 Nolu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonundan Torbalı Devlet Hastanesine ataması yapılan meslektaşımızın atama işleminin iptaline karar verilmiştir.

İzmir 2.İdare Mahkemesi tarafından verilen kararda, 663 sayılı KHK ile Bakanlık Devir Komisyonu kararı uyarınca, yeniden yapılanma sürecinde planlaması yapılan ve mevzuatın öngördüğü sayının üzerinde olan personelin mağduriyetine de sebebiyet verilmeden aynı il sınırları içine hizmetine ihtiyaç duyulan yerlere naklen atanmasında idarenin takdir hakkı olduğu; ancak takdir yetkisinin mevzuata uygun kullanılması ve dayanaklarının gösterilmesi gerektiği; davacının görev yaptığı birimde PDC’ye göre personel fazlalığı olmadığı, ayrıca atama işleminden sonra eski görev yerine ihtiyaca binaen 1 yıl süre ile görevlendirildiği; bu nedenle ihtiyaç fazlası personel olarak kabul edilerek yapılan atama işleminin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

Benzer gerekçelerle yapılan atamalar nedeniyle açılan diğer davalarda duruşmalar aşaması tamamlanmış olup karar beklenmektedir.

Alıntı: İZMİR TABİP ODASI

8 Aralık 2013 Pazar

HPV Aşısı SGK tarafından ödenebilir

Genç kız, aşı bedelini almak için SGK’ya başvurdu, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) listesinde yeralmadığı için ödenemeyeceği yanıtı aldı.

SGK’ye dava açtı

C.D., avukatı Mahmut Dikmen aracılığıyla Ankara 13. İş Mahkemesi’nde dava açtı, dilekçede, “Müvekkilim öğrenci. Sağlık yardımından da faydalanmaktadır. Meme kanserinden sonra, kadınların en çok ölüm yaşadığı rahim kanseridir. Bunun devlet tarafından karşılanması gerekir. Kurumun koruyucu aşı bedelini yasal faizi ile ödenmesi gerekir” denildi. SGK avukatı ise, “Sağlık Bakanlığı’nca tüm sağlık kurum ve kuruluşları tarafından yürütülmesi gereken bağışıklama programları hazırlanmakta ve yürütülmektedir. 2013 için belirlenen takvimde dava konusu HPV aşısı yer almamaktadır. Dava haksız yere açıldığından, reddine karar verilsin” diye itiraz etti.

Yüzde 100 koruma sağlar

Mahkemenin başvurduğu bilirkişinin raporunda ise şu görüş savunuldu: “Aşı rahim kanserinden korunmak amacıyla yaptırılmakta. Davacı aşı için 805.40 TL ödemiştir. Sigorta katkı payı yüzde 20’si 161.080 TL, kurumca karşılanması gereken bedel 644.32 TL’dir. Rahim ağzı kanseri tüm dünyada kadın ölümlerinin sebebi olan kanser türleri içinde en yüksek ölüm sebebi oranına sahip (meme kanserinden sonra) hastalıktır. Aşının henüz cinsel yönden aktif olmamış ve virüsle karşılaşmamış kişilere yapılması halinde yüzde yüz koruma sağladığı ve aşının altı ay içerisinde üç doz yapılması gerekmektedir.”

SAĞLIĞIN ÖNEMİNE VURGU

Raporun gelmesinin ardından yapılan son duruşmada hakim Suat Subaşı, SGK’nın parayı ödemesine karar verdi. Kararda şu ifadeler yeraldı:  “Ana ilke, Anayasa’da ifadesini bulan sosyal devlet ilkesi olup devlet vatandaşlarının sosyal ihtiyaçlarını gidermek zorundadır. Anayasa’nın amir hükmü gereği toplum sağlığını koruyucu tedbirlerin en geniş manada uygulanması gerekir. Burada sınırlandırıcı hükümler getirmek Anayasa’ya aykırı olduğu gibi toplum salığına da tehdit edici sonuçlar doğurur. Rapora göre davaya konu aşının uygulanması bu hastalığın neredeyse yüzde yüz önlenmesine neden olmaktadır. Bu itibarla kurumun bu aşının bedelini ödemesi sonradan bu hastalığa yakalanarak kanser tedavisi gibi pahalı bir tedavi ve masraflarla karşılaşmaya tercih edilmelidir. Toplum sağlığı ve insan hayatı her türlü olumsuz değerlendirmenin üzerinde tutulmalıdır. 644.32 lira aşı bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davacıya verilmesi, mahkeme masrafları ve avukatlık ücreti 512.80 liranın da kurum tarafından karşılanmasına karar verilmiştir.”

Avukat Dikmen, mahkemenin verdiği kararın örnek olduğunu, bu tür mağdur olanların dava açıp paralarını alabileceklerini söyledi.

Alıntı:hürriyet

SGK, Doktorları İcraya Vermişti Ama Şimdi Doktorlara Borçlandı

Manisa'da haksız rapor yazarak kamuyu zarara uğrattıkları gerekçesiyle 152 doktor hakkında icra yoluna başvuran Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) haksız çıktı. Manisa Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Şahut Duran, işgöremezlik ödeneğini ödemeyen doktorları icraya veren SGK'nın, davayı kaybettiğini açıkladı.

Çeşitli sağlık kuruluşlarında görev yapan 152 doktorun 2008 yılında yaklaşık 300 kişiye hasta olmadıkları halde istirahat raporu verdiği iddiası SGK Genel Müdürlüğü'nü harekete geçirdi. 2011 yılında Manisa İl Müdürlüğü'ne müfettiş göndererek inceleme başlatan SGK, yaklaşık bir yıl süren inceleme sonrasında toplam 300 raporun haksız yere verildiğini bildirerek 152 doktordan yaklaşık 48 bin TL işgöremezlik ödeneklerinin tahsil edilmesine karar verdi. SGK İl Müdürlüğü, 152 doktora 2011 Ağustos ayı içerisinde paraları geri ödenmesi için tebligat gönderdi.

YETERLİ KANIT BULUNAMADI

SGK'nın gönderdiği tebligat sonrasında 152 doktordan bazıları kendilerinden istenen paraları öderken, bazıları ise ödemediği için icraya verildi. SGK, ödeme yapmayan 3 doktora karşı Ağustos 2012'de 3'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Yaklaşık 1 yıl süren davanın 13 Kasım 2013'teki son duruşmasında hakim, doktorların yazdıkları raporlarda herhangi bir usulsüzlüğün olmadığına, SGK'nın bu konuda yeterli kanıtı olmadığı için doktorlardan icra yoluyla paraları geri istemesinin yasal koşullarına dayanmadığına karar verdi.

DOKTORLAR PARALARINI GERİ ALACAK

Konuyla ilgili olarak açıklama yapan Manisa Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Şahut Duran, mahkemenin verdiği kararın büyük sevinç yarattığını ifade etti. Duran, "152 doktorun arasında benim ismim de yer alıyordu. Ancak SGK tarafından bana gönderilen icrayı ödemedim. SGK'nın ödeme yapmayan doktorlara açtığı davanın son duruşması 13 Kasım'da yapıldı ve haksız olduğu ortaya çıktı. Mahkemenin verdiği bu karar doktorları rahatlattı. Çünkü doktorlar artık rapor yazmaktan korkuyordu. Şimdi doktorlar SGK korkusu olmadan rapor yazabilecek" diye konuştu.

Bazı meslektaşlarının icra yoluyla belirli miktarlarda para ödediğini dile getiren Duran, mahkemeye başvurarak geri alabileceklerini sözlerine ekledi. Duran, "SGK bizden para almak isterken, şimdi avukatlık ve mahkeme masraflarını karşılayacak" diye konuştu.

Alıntı:haberler.com

''Açılın ben doktorum'' tarih oluyor

Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, “Mesela yolda bayılan bir hasta var. Doktor önce ambulansı çağıracak, sonra ambulans gelene kadar sınırlı bir şekilde müdahale edebilecek. Ambulans çağırmadan müdahale de yasak. Ambulans geldi ambulans da teknisyen var, ama siz doktorsunuz. Yine müdahale edemezsiniz. Ayrıca  hastanın durumunun acil olmadığı belirtilerek de, doktor müdahalesi yasaya aykırı olarak yorumlanabilir” dedi. Uçaklarda acil durumlarda doktor bulmanın da imkansız hale geleceğini söyleyen İlhan, “Dünya Tabipleri Birliği’nin Genel Sekreteri de, bana bunu hatırlattı. Bu düzenlemeden sonra uçakta ‘doktorum’ dememek, sessiz kalmak daha mı iyi olur acaba diye görüş belirtti” bilgisini verdi.

HAPİS VE PARA CEZASI

Tam günü düzenleyen yasa tasarısında yer alan madde, olağanüstü durumlarda doktor müdahalesini düzenliyor.  Düzenlemeye göre, ‘olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç, ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.’ Söz konusu maddenin başta Gezi Parkı olmak üzere eylemlerde hastaları tedavi eden doktorlara yönelik bir madde olarak algılandığını belirten TTB Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, bu maddenin günlük yaşama da çok ciddi yansımaları olacağını söyledi. Düzenleme yasalaşırsa, herhangi bir ortamda veya yolda sağlık durumu kötüleşen bir hastaya müdahale etmenin zorlaşacağını belirten İlhan,  “Çünkü bu düzenleme, doktorlara büyük sorumluluk yüklüyor” dedi.

YİNE SİTEDEN YAZIYA BİRKAÇ YORUM:

Okuyucu1:
Haberi okuyunca o kadar güldüm ki! Sanırım halkımız hala doktorların ne hale düştüğünün farkında değil? Benim çalıştığım hastanede dahiliye nöbetçisi arkadaşlar acile konsültasyon giderken ara dayağı yememek için sivil kıyafetle gidiyor. Hasta yakını gibi hasta sedyesine yaklaşıp tahlillerine bakıyor ve konsültasyon notunu yazıp çaktırmadan kaçıyor (abartmıyorum). Ben şahsen poliklinik odasından çıkarken önlüğümü çıkarıyorum, koridorda tamamen sivil dolaşıyorum. Bir de hacı sakalı bıraktım, kimse doktor olduğumu tahmin etmiyor. Tüm bu tedbirlere rağmen yüreğimiz ağzımızda çalışıyoruz. Şu ortamda kronik hastalara steroid ve immunsupresif yazanlar benim gözümde kahraman. Ameliyat yApanlar mücahid, Kemoterapi yapanlara ise söyleyecek övgü kelimesi bulamıyorum. Sevgili yetkililer , bu problemi çözmek için daha kaç doktor düvülecek, yaralanacak veya öldürülecek?

Okuyucu2:
 Ben doktorum diyecek saygınlıkda bir meslekmi bıraktınız.Ben zaten yıllardır mesleğimi söylemiyorum.bir kamu kurumunda Memurum diyorum.Öyle açılın falan diyecek hevesim,heyecanım da kalmadı.....

Alıntı:medimagazin.com

Hekimler Çocuklarının Hekim Olmasını İstemiyor

Samsun Tabip Odası tarafından Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi'nde düzenlenen, "4. Genişletilmiş Hekim Çalıştayı"na; OMÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, İl Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Köksal, Samsun Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hasan Rıza Aydın, Halk Sağlığı Müdürü Uzm. Dr. Ertan Uzun, OMÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Bekir Selçuk, OMÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Haydar Şahinoğlu, Samsun Tabip Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mithat Günaydın ve öğretim üyeleri katıldı.

Türkiye'nin çeşitli illerinden 21 tabip odası temsilcisinin katıldığı çalıştayın açılış konuşmasını yapan Samsun Tabip Odası Başkanı Mithat Günaydın, sağlıkta dönüşüm projesinin bir tarafı memnun ederken diğer tarafı mağdur ettiğini savundu. Sağlıkta dönüşümün hekimleri derinden etkilediğini kaydeden Murat Günaydın şöyle konuştu: “Sağlıkta dönüşüm adı altında yapılanlar, uygulayanları ve hastaları memnun etti. Ancak bu dönüşümün başarısında en büyük katkısı olan hekimler, sağlıkta dönüşümün mağduru oldu. Bu dönüşüm, hekimlerin hayatlarını alt üst etti ve bu uygulamalar sanki hekimler sistemin içinde değilmiş gibi planlandı. Sonuç itibariyle mesleğine küsmüş, defansif tıp uygulayan, mutsuz, çocuğunu hekim yapmak istemeyen hekimlerin oranı yüzde 90'lara ulaştı. Sağlıkta dönüşümün hekim ayağı eksik kaldı. Bu çalıştayda çıkan sonuçlara, ilgililerin kulak vermesini istiyoruz. Amacımız üzümü yemek, bağcıyı dövmek değil. Sağlıkta dönüşümde hekimler geri bırakıldı. Sağlık Bakanlığı sağduyulu hekimlerin söylemlerine kulak versin."

Son yıllarda hekimlerin çalışma şartlarının iyileştirilmesinde önemli mesafeler kaydedilmesine rağmen bir yanda da ağır iş yükü altında çalıştıklarını hatırlatan OMÜ Rektör Vekili Hakan Leblebicioğlu ise " Yapılan yeni uygulamalar özellikle performans, tam gün gibi ve sıklıkla değişen uygulamalarla hekimlerimiz, hatta idarecilerimiz de bu sistem içerisinde her zaman yeni bir duruma adapte olmak zorunda kalıyor. Bu açıdan baktığımızda en önemli sorun olarak da performans uygulamasında değişen durumlar ve performans uygulamasını kendi içindeki sorunlar nedeniyle çalışma barışını bozma potansiyeli taşıyor. Hekimler arasında, bir arada ekip çalışması yapması gerekirken, hekimler birbiriyle yarış eden, puan kazanmaya çalışan kişiler durumuna düştü. Öncelikle bu sorunlara çözüm bulunması gerekiyor." dedi.

Açılış konuşmaları sonrası tam gün yasası, üniversitelerdeki sorunların çözüm önerileri, aile hekimlerinin sorunları, kamu hastaneleri birliklerindeki sorunlar ve hekime şiddet konularının ele alındığı oturumlar düzenlendi.

Alıntı.medimagazin.com

Görüşülecek Tamgün Yasası Değişiklikleri


Kamuoyunda ‘Tam Gün Yasası’ olarak bilinen ve bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi’nden dönen düzenleme sonrası sağlık önemli değişimler öngöre yeni bir kanun tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda. Salı gününden itibaren görüşülmeye başlanan düzenlemenin 20 maddesi Genel Kurul’dan geçti. Düzenlemenin ay sonuna kadar Resmi Gazete’de yayımlanması hedefleniyor. Kanun tasarısının Genel Kurul’dan geçen 20 maddesi şu konuları kapsıyor.

KANUN TASARISINDA NELER VAR?

- Sağlık Bakanlığı denetimine tabi tüm sağlık kuruluşlarına denetim sürecinde her türlü bilgi ve belgeyi paylaşma zorunluluğu getirildi. Bu nokta üzerinde yoğun eleştiriler söz konusu.
- Kamu görevlisi olan hekimler mesai saatleri dışında muayene açamayacaklar. Bu kapsamda hali hazırda mesai saatleri dışında mesleğini serbest olarak icra eden hekimlerin çalışmalarına üç ay içerisinde son vermeleri gerekiyor. Çalışmalarına son vermeyen hekimlerin öğretim üyeliğinin sonlandırılması hükmü kabul edildi.

DİŞ HEKİMLERİNE İSTİSNA TANINDI
- Yalnızca diş hekimliği fakültelerinde görev yapan profesör ve doçentler sözleşme ile özel sağlık kuruluşlarında ve vakıf üniversitelerinde çalışabilecek. Sözleşmeler aylık süresi 80 saati geçmemek üzere en fazla bir yıllık yapılabilecek.

AİLE HEKİNE NÖBET GELİYOR

Kanun tasarısında aile hekimlerinin ayda en az iki kez acil bölümünde olmak üzere nöbet tutması yönünde düzenleme var. Tasarı ile aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının mesai saatleri dışında ayda en az 16 saat nöbet tutması planlanıyor. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, çalışma saatleri dışında aylık 30 saatten fazla olmamak şartıyla işyeri hekimliği yapabilmesi öngörülüyor. İşyeri hekimliği eğitimi alma ve işyeri hekimliği belgesine sahip olma şartı, sadece çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde aranacak.

HER AY 1.000 DOKTOR ŞİDDET MAĞDURU

Tasarıda sağlık çalışanlarını en çok sevindiren düzenleme şiddet konusunda. Beyaz Kod verilerine göre 1 Ocak-1 Eylül 2013 tarihlerini kapsayan 8 aylık sürede sağlıkta 7 bin 287 şiddet olayı yaşandı. Her ay yaklaşık bin sağlık çalışanı şiddete uğradı. Şiddet olaylarının yüzde 33’ü (2 Bin 392) fiziksel saldırı olarak gerçekleşti. Yüzde 67’si (4 bin 895) sözlü şiddet vakası oldu. Bugüne kadar Türk Tabipler Birliği’ne göre 5 hekim, hekime şiddet sonucu hayatını kaybetti.

ÖZEL HASTANE ÇALIŞANI KAMU STATÜSÜNDE
Kanun tasarısı yasalaştıktan sonra, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedenleri arasında sayılacak. Ayrıca özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, görevleri sırasında işledikleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen kasten öldürme, yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından dolayı kamu görevlisi sayılacak.

GELİR KAYBINI İLAVE ÜCRET TELAFİ EDECEK
Mesai sonrası üniversite hastanelerinde hizmet verilmeye devam edilmesi halinde hastalardan alınacak ilave ücretin döner sermaye dışında bir fonda toplanması sağlanacak. Bu gelirin yüzde 50’si öğretim üyesine, performansına da bağlı olarak ödenecek. Kanun tasarısıyla sünnet ameliyatının yalnızca tabiplerce yapılması öngörülüyor. Ancak olağanüstü hallerde Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen eğitimi almış kişilerin sünnet yapması mümkün olacak.

DOKU NAKLİNDE AİLEDEN İZİN ALMA BİTİYOR

Kanun tasarısında yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde görev yapan personellerin nöbet ücretlerinin de yüzde elli artırılması planlanıyor. En önemli maddelerden biri de organ ve doku nakline ilişkin. Kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular aksine bir vasiyet yoksa ailenin izni olmadan alınabilecek. Yurtdışından kadavra ve kadavra parçası temin edilebilmesi tasarının yasalaşması sonrası mümkün olabilecek.

Alıntı:medimagazin.com

Depo Penisilin Üretimine Başlanıyor

Üretici firmanın hammadde tedarikinde sıkıntı olduğu gerekçesiyle üretimi durdurması ve stoklardaki ilaçların tükenmesiyle vatandaş ilacı bulmak için çalmadık kapı bırakmadı. Sağlık Bakanlığı ilacı üretmek için ikinci bir firmaya ruhsat izni verirken, depolarda ‘yok’ denilen 30 bin kutu ilaca İlaç Takip Sistemi üzerinde müdahale etti. İlaçları bloke eden Bakanlık, kamu hastaneleri aracılığı ile dağıtımını yapacak. Yeni ruhsat izin alan Bilim İlaç da önümüzdeki günlerde üretime başlayacak.

Fiyatı ucuz olmasına rağmen hayati bir ilaç olan deposilin özellikle çocuklar için gerekli. Çocuğu için bu ilacı arayan Ş.K., “İlacı bulmamız gerekiyor. Çocuğumun romatizmal ateş atağı geçirmemesi için 3 haftada bir bunu yaptırması gerekiyor. Koruyucu tedavi için kullandığımız bu ilacı bulamıyoruz. Bu çocuklar  ömür boyu kardiyoloji hekimlerince izleniyor ve “depo penisilin” tedavisine titizlikle uyulmalı. Mecburuz.” ifadesini kullanıyor.  K.S. de Türkiye genelinde ilacı aramadığı yerin kalmadığını belirtiyor. Romatizma rahatsızlığı olan eşinin kan değerlerinin yükseldiğini anlatan K.S. düşürülmesi için bu ilacı mutlaka bulması gerektiğini ifade ediyor. 

İlacın en son ekim ayında dağıtımı gerçekleştirilmişti fakat ağustostan beri piyasada bulunmasında sıkıntı yaşanıyor. Firmanın üretimi durdurması üzerine Sağlık Bakanlığı, yurtdışından ilacı getirmeyi planlamış ve ilaç 31 Ekim’de yurtdışı ilaç listesine eklenmişti. Ancak yurtdışı fiyatın yüksekliği, maliyetler ve depolama sıkıntısı buna engel oldu. Bakanlık ek olarak üretim için bir başka firmaya ruhsat verdi.  Bilim İlaç’tan sonra ilk firma İbrahim Etem Ulagay’ın da üretimi başlayacağını açıklaması dikkat çekti. 

Alıntı:medimagazin.com