29 Temmuz 2010 Perşembe

TÜRK DİŞ HEKİMLERİ BİRLİĞİ'NDEN AÇIKLAMA

21.07.2010 tarih ve 27648 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Tarife ve Talimatı’nın yürütmesinin durdurulmasıyla iptali talebiyle Türk Dişhekimleri Birliği tarafından dava açıldı


DİLEKÇE:
http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/ekler/zorunlu_mali_sorumuluk_sigortasi_dava_dilekcesi-28.07.2010.pdf

Türk Tabipler Birliği'nden Zorunlu Sigorta Hakkında Son Dakika Bilgisi

Türk Tabiplari Birliği Sağlık Bakanlığı yetkilileriyle yapılan sözlü görüşmede, gerek tebliğin geç yayınlanmış olması gerekse poliçelerin hazırlanmamış olması sonucu oluşan fiili imkansızlıklar göz önünde bulundurularak en azından bir hafta süreyle zorunlu sigortasını yaptırmamış hekimler hakkında bir idari işlem takibi yapılmayacağı bildirildiğini açıkladı.

Sağlık Bakanlığı'nın da en kısa sürede bu doğrultuda bir açıklama yapması bekleniyor.

ALINTIDIR

SAĞLIK BAKANLIĞINDAN ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI HAKKINDA UYARILAR

SORU 1: Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ne zaman yapılmalıdır?

CEVAP 1: Sigortaya ilişkin kanun hükmü 30 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe gireceğinden dolayı sigorta yaptırma zorunluluğu da bu tarih itibariyle başlamaktadır.

SORU 2: Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan tabiplerin/diş tabiplerinin sigorta yaptıracakları sigorta acentesini/şirketini kim belirleyecektir?

CEVAP2: Tabipler/diş tabipleri, mesleki sorumluluk sigortasını istedikleri herhangi bir yetkili sigorta şirketine yaptıracaktır. Yani yetkili sigorta acentesini/şirketini kendileri belirleyecektir.

SORU 3: Yapılacak sözleşme geçmişe ve geleceğe yönelik ne kadar süre teminat sağlayabilir?

CEVAP 3: Zorunlu mali sorumluluk sigortası:
a) Sözleşme süresi içerisinde meydana gelen olay sonucu doğmuş olup bu süre içerisinde ya da 2 (iki) yıl sonrasına kadar talep edilen zararlar,
b) Sözleşme yapılmadan önceki 1 (bir) yıl içerisinde meydana gelen olay nedeniyle sözleşme süresi içerisinde doğabilecek talepler,
İçin teminat sağlar. Diğer bir ifade ile sigorta teminatı (a) ve (b) bentlerinin tümünü kapsamaktadır.

SORU 4: Fiilen tabiplik/diş tabipliği görevini ifa etmeyenler zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptıracak mıdır?

CEVAP 4: Fiilen mesleğini icra etmeyenlerin sigorta yaptırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bunlar fiilen mesleğini icra ettiklerinde sigorta yaptırmak zorundadır.

SORU 5: Geçici görevle başka kurumda görev yapan tabiplerin/diş tabiplerinin sigorta primi katkıları hangi kurumca ödenecektir?

CEVAP 5: Sigorta primi katkısı tabiplerin kadrosunun bulunduğu kurum tarafından ödenecektir.

SORU 6: Sigorta yaptırmamanın müeyyidesi nedir?

CEVAP 6: Kanunda, zorunlu sigortayı yaptırmayanlar için 5 (beş) bin Türk Lirası idari para cezası öngörülmüştür.

SORU 7: Tabipler/ diş tabipleri ne kadar prim ödeyecektir?

CEVAP 7: Tabiplerin/diş tabiplerinin ödeyecekleri sigorta primleri, sigorta tarife ve talimatında belirlenmiş olup risk gruplarına göre 150 TL ile 750 TL arasında değişmektedir.

SORU 8: Sigorta şirketleri Tebliğ ile belirlenen tarifedeki prim miktarından daha fazla prim isteyebilir mi?

CEVAP 8: Sigorta şirketleri, Tebliğde belirlenen primlerin üzerinde prim talep edemezler. Yetkili sigorta acenteleri/şirketleri kendilerine başvuran tabipleri/diş tabiplerini tarifede belirlenen primler üzerinden sigorta yapmak zorundadır.

SORU 9: Tebliğde belirlenen prim tutarları haricinde komisyon ödenecek midir?

CEVAP 9: Sigorta şirketlerine zorunlu mali sorumluluk sigortası için tarifede belirlenen primler haricinde ayrıca komisyon ödenmeyecektir.

SORU 10: Tabipler/diş tabipleri teminat tutarını daha yüksek belirleyebilir mi?

CEVAP 10: Evet. Ek bir sözleşme yapılmak ve talep edilebilecek ilave priminin tamamı kendilerince ödenmek suretiyle zorunlu sigorta ile verilen teminatın üstünde zorunlu sigortadan ayrı olarak ihtiyari şekilde teminat sağlanabilir.

SORU 11: Kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabiplerin/diş tabiplerinin sigorta primleri kim tarafından ve nasıl ödenecektir?

CEVAP 11: Kamu sağlık kurum ve kuruluşlarda çalışan tabiplerin/diş tabiplerinin sigorta primleri kendileri tarafından peşin olarak ödenir. Ödenen primin yarısı, poliçe veya sigorta şirketi ya da sigorta acentesinin kaşesini taşıyan prim ödeme makbuzunun bir örneğinin kadrosunun bulunduğu kuruma ibraz edilmesi üzerine 30 gün içerisinde tabiplere/diş tabiplerine ödenir.

SORU 12: Sözleşmeli Aile Hekimlerinin sigorta primleri nasıl ödenecektir?

CEVAP 12: Sözleşmeli Aile Hekimleri, sigorta primlerinin tamamını kendileri ödeyecektir. Sözleşmeli Aile Hekimleri için sigorta primi kurum katkısı bulunmamaktadır.

SORU 13: Kamu kurumları tarafından ödenecek olan sigorta primi katkıları hangi kaynaktan ödenecektir?

CEVAP 13: Sigorta primi katkıları döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermaye bütçesinden, döner sermayesi bulunmayan kurumlarda ise kurum bütçesinden ödenecektir. Döner sermayeden yapılacak ödemeler, kişinin döner sermaye ek ödemesinden mahsup edilmeyecektir.

SORU 14: Teminat tutarı ne kadardır?

CEVAP 14: Sigorta, her bir olay için azami 300.000 TL’ye kadar teminat sağlamaktadır. Sözleşme döneminde birden fazla olayın gerçekleşmesi halinde, ödenen tazminat miktarı teminatı limitini düşürmez ve sözleşme süresince limit hep aynı kalır.
Örneğin; bir sözleşme dönemi içerisinde gerçekleşen bir olaydan dolayı 200.000 TL tazminat ödenmişse teminat limiti 100.000 TL’ye düşmez. Yani sözleşme süresi içerisinde tazminat doğuracak birden fazla olayın gerçekleşmesi halinde de teminat limiti 300.000 TL olarak devam eder.

SORU 15: Teminatlar hangi gider kalemlerini karşılar?

CEVAP 15: Teminatlar, maddi ve manevi tazminatlar ile yargılama giderlerini (avukatlık ücretleri dâhil) karşılar.

SORU 16: Tazminat ödenmesinin daha sonraki prim miktarlarına etkisi var mıdır?

CEVAP 16: Evet. Tazminat ödenmemesi halinde prim indirimi, tazminat ödenmesi halinde ise prim artırımı söz konusudur ve bunların oranları Tebliğde belirlenmiştir.

SORU 17: Daha önceden Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre ihtiyari olarak yapılmış olan sigortalar Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına uyarlanabilir mi?

CEVAP 17: Evet. Düzenlenecek zeyilname ile uyarlanabilir.

SORU 18: Süresinden önce sona eren sözleşmelerde işlemeyen günlere ait primler iade edilecek midir?

CEVAP 18: Süresinden önce sona eren sözleşmelerde işlemeyen günlere ait primler, sigortacı tarafından gün esası üzerinden sigorta ettirene iade edilir. İade edilen primin kurum katkısına karşılık gelen kısmı 30 gün içerisinde tabip/diş tabipleri tarafından ilgili kuruma ödenir.

SORU 19: Tabiplerin/diş tabiplerinin sigorta sözleşmesi süresi içerisinde kurum değiştirmesi halinde prim katkısını kurumuna iade etmesi gerekir mi?

CEVAP 19: Evet. Tabipler/diş tabipleri, sigorta sözleşmesini sona erdirmeksizin kurum değişikliği yapması halinde, değişiklik tarihinden sonraki günlere ait primlerin kurum katkısını 30 gün içerisinde ilgili kuruma geri öderler.
Örneğin; Sağlık Bakanlığına bağlı A Hastanesinde çalışan bir tabibin sigorta süresinin dolmasına 6 ay kala özel bir sağlık kuruluşuna veya üniversite hastanesine veyahut sözleşmeli aile hekimliğine geçmesi durumunda, kalan 6 aylık süreye ilişkin prim katkısı ilgili tabip tarafından 30 gün içerisinde A Hastanesine ödenecektir. Ödenen bu tutar tabibin yeni çalışmaya başladığı özel sağlık kuruluşu veya üniversite hastanesi tarafından kendisine ödenecektir.

SORU 20: Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlardaki yer değişikliklerinde prim iadesinin yapılması gerekir mi?

CEVAP 20: Sağlık Bakanlığı kadrosundan ayrılmadığı sürece (sözleşmeli aile hekimliğine geçenler hariç) prim iadesine gerek bulunmamaktadır.

SORU 21: Birden fazla uzmanlığı olan tabipler hangi branştan sigorta yaptıracaktır?

CEVAP 21: Birden fazla uzmanlığı olan tabipler, kendi uzmanlıklarından riski en yüksek olan uzmanlık alanına göre sigorta yaptıracaktır.

SORU 22: Risk grubu değişikliklerinde nasıl hareket edilecektir?

CEVAP 22: Hekimler risk grubu değişikliklerini 8 gün içerisinde sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.

SORU 23: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası grup sigortası şeklinde yapılabilir mi?

CEVAP 23: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası grup sigortası şeklinde yapılamaz.

SORU 24: Zorunlu mali sorumluluk sigortası hangi sigorta şirketlerine yaptırılabilir?

CEVAP 24: Zorunlu mali sorumluluk sigortası, “Genel sorumluluk” branşı ruhsatına ve bilişim altyapısına sahip şirketlere yaptırılabilir. Hazine Müsteşarlığı tarafından bu şartlara sahip sigorta şirketleri belirlenmiş olup 28 Temmuz 2010 tarihi itibariyle listesi aşağıdadır. Zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçelerini pazarlamaya yetkili acentelerin il bazında listesi de www.sigorta.org.tr adresinden kontrol edilebilecektir.

GENEL SORUMLULUK BRANŞINDA RUHSAT SAHİBİ OLAN SİGORTA ŞİRKETLERİ

ACE EUROPEAN GROUP LTD. TÜRKİYE ŞUBESİ
CHARTİS SİGORTA A.Ş
AK SİGORTA A.Ş
ALLIANZ SİGORTA A.Ş
ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ
ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ
AVİVA SİGORTA A.Ş
AXA SİGORTA A.Ş
BİRLİK SİGORTA A.Ş
DEMİR SİGORTA A.Ş
DUBAİ GROUP SİGORTA A.Ş
ERGO SİGORTA A.Ş
EUREKO SİGORTA A.Ş
EURO SİGORTA A.Ş
FİBA SİGORTA A.Ş
GENERALI SİGORTA A.Ş
GROUPAMA SİGORTA A.Ş
GÜNEŞ SİGORTA A.Ş
HDI SİGORTA A.Ş
HÜR SİGORTA A.Ş
IŞIK SİGORTA A.Ş
LİBERTY SİGORTA A.Ş
MAPFRE GENEL SİGORTA A.Ş
NEOVA SİGORTA A.Ş
RAY SİGORTA A.Ş
SBN SİGORTA A.Ş
TÜRK NIPPON SİGORTA A.Ş
YAPI KREDİ SİGORTA
ZİRAAT SİGORTA A.Ş
ZURİCH SİGORTA A.Ş

TABİP ODALARINDAN SAĞLIK BAKANINA DAVET

Tabip Odaları bugün Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın hekimlerle ilgili son günlerdeki sözlerine yönelik tepkilerini göstermek için basın açıklaması yaptılar.

İZMİR TABİP ODASI BAŞKANI PROF.DR. ÖZER: -''SAĞLIK BAKANI PROF. DR. RECEP AKDAĞ'I, HEKİMLERE YÖNELİK TUTUMUNU DÜZELTMEYE DAVET EDİYORUZ''

İZMİR (A.A) - İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Erdener Özer, ''Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ı, hekimlere yönelik tutumunu düzeltmeye davet ediyoruz''dedi.


Prof. Dr. Özer, Oda Sekreteri Ceyhun Balcı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Gül ile İzmir Tabip Odası'nda düzenlediği basın toplantısında, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ''sağlığa zararlı'' olduğunu savundu.


Hükümetin hekimlere ve vatandaşlara ''yalancı bahar'' yaşatıp, yeşil kart dağıttığını, özel hastaneleri adres gösterdiğini öne süren Prof. Dr. Özer, şimdi ise ''Değirmenin suyunun kesildiğini, denizin bittiğini, reçetelerin paralı hale geldiğini'' belirterek şunları kaydetti:


''Anayasa Mahkemesi 'tam gün' gerekçesiyle hekimlerin köleleştirilmesi ve Cumhuriyet'in kuruluşuyla, hekimlerin kazanmış oldukları kimi hakların ortadan kaldırılması girişimlerine geçit vermedi. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla birlikte hekimler için 'tam gün' kavramına da açıklık getirdi. Bundan böyle tüm hekimler ister üniversite, isterse Sağlık Bakanlığı kurumlarında çalışıyor olsunlar, haftalık 40, günlük 8 saatlik çalışma sürelerini eksiksiz yerine getireceklerdir. Bundan böyle bu çalışma süresinin yerine getirilmemesi ya da esnetilmesi gibi girişimler söz konusu olamayacaktır. ''


Prof. Dr. Özer, tam gün çalışma kuralının titizlikle uygulanması konusunda, bir hekim örgütü olan İzmir Tabip Odası'nın da ''gereken duyarlılığın gösterilmesini üyelerine tavsiye ettiğini'' anlatarak şöyle devam etti:


''Bizler hukuksal düzenlemelere saygılıyız. Hekimlerin yasayla belirlenen tam zamanlı çalışma süresinden arta kalan zamanlarında, yerine getirecekleri 'özel hekimlik' çalışmalarının önünde hukuksal bir engel bulunmamaktadır. Hekimlik ticari bir faaliyet değildir. Sağlık otoritesinin, Danıştay kararına rağmen bu faaliyeti engelleyici idari girişimde bulunmayacağını umuyoruz.''


Prof. Dr. Özer, sağlık hizmetinin öznesi ve vazgeçilmez unsuru olan hekimlerin bu süreçte çok incitildiğini, kendilerine yakıştırılan ''paracı'' ve ''tuzu kuru'' sıfatlarını kabullenmelerinin mümkün olmadığını belirterek, ''Onurumuz incitilse de, yılmadan iyi hekimlik yapmakta kararlıyız. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ı, hekimlere yönelik tutumunu düzeltmeye davet ediyoruz''diye konuştu.



ANKARA (A.A) - Tabip Odaları tarafından, Anayasa Mahkemesi'nin kamuoyunda ''Tam Gün'' olarak bilinen yasa ile ilgili kısmi iptal kararı sonrasında, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın açıklamalarını protesto etmek ve gelinen süreci değerlendirmek üzere Türkiye genelinde eş zamanlı basın açıklaması yapıldı.

Ankara Tabip Odasınca Sağlık Bakanlığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesinde gerçekleştirilen basın açıklamasında, Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Selçuk Atalay, kamu hastaneleri üzerinde ''tehdit'' ve üniversite hastaneleri üzerinde ''sindirme' hareketi sürdüğünü iddia etti. Atalay, bu süreçte yapılan açıklamaların hekimleri ''küçük düşürücü'' ve halka ''hedef'' gösteren tarzda olduğunu ileri sürerek, hekimlerin tüm bunlardan rahatsız olduğunu söyledi.
''Tam Gün Yasa'sını tek başına düşünmemek lazım. Yasa, kamu hastane birlikleri ve özelleştirilmiş sağlık kentleri ile birlikte düşünülmelidir. Çünkü, Tam Gün olmadan Kamu Hastane Birlikleri ve sağlık kentleri kurulamaz'' diyen Atalay, ''Tam Gün ile hekimlerin ucuz iş gücüne çekilmesi gerekiyordu. Hekimler bugün aldığı ücreti, yasa ile birlikte çok daha fazla süren bir çalışma ile ancak alabileceklerdi'' diye konuştu.

Atalay, Tam Gün'ün kısmen değil de olduğu gibi yasalaşmış olması durumunda vatandaşın mağdur olacağını ifade ederek, şunları söyledi:
''Bu sistem, hekim ne kadar çok hasta bakar, ameliyata girerse o kadar para almasını öngörüyor. Siz, bir hekimin baktığı 100. hasta olmak ister misiniz? O gün içinde ameliyat ettiği 10 hasta olmak ister misiniz? Bir hekim, 100. hastasına ne kadar iyi niyetli olursa olsun iyi hizmet veremeyecekti.''

-''YARGI KARARLARINA UYMAMAK SUÇTUR''-

Ankara Tabip Odası Genel Başkanı Beyazıt İlhan da Sağlık Bakanı Akdağ'ın süreç sonrasında yaptığı değerlendirmeleri eleştirerek, ''Sağlık Bakan'ını doktorlara yönelik, sevgisiz, hürmetsiz, değerbilmez üslup ve tutumundan vazgeçmeye çağırıyoruz'' dedi.

Sağlık Bakanı Akdağ'ın, ''Tuzu kuru doktorlar'', ''Neden bir üniversite öğretim üyesi, bir anabilim dalı başkanı 'muayenehanem olacak' der? O anabilim dalı başkanlığını, muayenehanesi için bir şekilde kullanıyor da ondan.'', ''Bir şef doktora Tabipler Birliğinin dediği gibi sekiz bin lira verirsem çalışmazlar'', ''TTB, sağlık hizmetlerinin paralı olmasını istiyor'' şeklinde açıklamalarda bulunduğunu dile getiren İlhan, ''Bu ifadelerin (ve Sayın Başbakan'ın 'Bana da kartvizit verdiniz. Beni de muayenehanenize çağırdınız' şeklindeki sözlerinin) meslektaşlarımız arasında büyük bir tepkiye yol açtığını belirtiyoruz'' diye konuştu.

İlhan, söz konusu yasanın, hem kamuda hem de muayenehanelerinde çalışan 4 bin 500 hekimle sınırlı olmadığını, tüm hekimleri ilgilendiren bir ''iş gücü piyasası düzenlemesi'' olduğunu ileri sürerek, şunları kaydetti:

''Hastalarımıza her bir muayene için 15 TL katılım payı ödeten, özel hastanelere giden sigortalılara yüzde 70, yüzde 100 ilave ücret zorunluluğu getiren TTB değil, Hükümet olmuştur. TTB'nin her zaman ve açık sözlülükle savunduğu, bütün sağlık hizmetlerinin ücretsiz olmasıdır. Sayın Sağlık Bakanı'na hatırlatırız. Hekimlere yönelik her türlü küçük düşürücü ifade, hastalarla aramızdaki güven ilişkisini tahrip etmekte, sağlıkta yaşanan sorunların faturasının hekimler olduğu algısına yol açmakta ve bizlere her gün polikliniklerde, acil servislerde, hastane koridorlarında şiddet olarak geri dönmektedir. Bunun ötesinde Sağlık Bakanı'nı hukuka saygılı olmaya çağırıyoruz.''

Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları ortada iken Sağlık Bakanlığı 27 Temmuz 2010'da yayınladığı bir genelge ile kamuda çalışan hekimlerin 30 Temmuz 2010'dan sonra kamu görevleri dışında ikinci bir işte çalışamayacaklarını duyurmakta ve il sağlık müdürlüklerinden muayenehane sayılarıyla ilgili tabloları doldurup çetele tutmalarını istemektedir. Yargı kararlarına uymamak suçtur.''

Açıklamanın ardından hasta ve hasta yakınları da hastanelerdeki yaşadıkları sorunlarla ilgili eleştiride bulundu.

ALINTIDIR..AA

BAŞBAKAN TAMGÜN HAKKINDA KONUŞTU

12 Eylül'de yapılacak olan referandum öncesi Kütahyalılara hitap eden Başbakan Erdoğan Kütahya'dan memnun ayrıldı.

KÜTAHYA-Anayasa değişikliği ile memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, bu haktan, Türkiye'deki yaklaşık 2 milyon memur emeklisi vatandaşın istifade edeceğini belirtip, muhalefetin emeklilere yönelik tutumunu eliştirerek şunları söyledi: "Hani sen emekli dostuydun? Madem emekli dostusun, neden bu düzenlemeye 'hayır' diyorsun? Benim emekli vatandaşım 'akıl tutulması' yaşıyor diye aşağılayanlar, asıl akıl tutulmasını kendileri yaşıyorlar. Dün bu zihniyet benim vatandaşıma 'bidon kafalı' diyordu. Dün bu zihniyet benim vatandaşıma 'göbeğini kaşıyan adam' diyordu. Bugün aynı zihniyet, benim emekli vatandaşımın AK Parti'ye oy vermesini hazmedemiyor, benim emekli kardeşlerime 'akıl sağlıkları bozuk' diye hakaret ediyor'' dedi.


Başbakan Erdoğan 12 Eylül'de yapılacak olan referandumda bulunan Anayasa pakedi hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Erdoğan Muhalefetin geçen yasama döneminde 113 kez, bu yasama döneminde 44 kez Anayasa Mahkemesi'ne gittiğine dikkati çekti. Erdoğan, ''Ben de onun için bunlara diyorum ki, bunlara göre Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Mahkemesi oldu. Orada yattılar, orada kalktılar. Sen hakaret etmeyi bırak, çirkin benzetmelerle siyasetin üslubunu ayaklar altına almayı bırak, fındık kabuğunu doldurmayacak muhalefet zihniyetini bırak da çık, aziz milletime şu doktorların Tam Gün Yasası'nı neden Anayasa Mahkemesi'ne taşıdınız? Bunu neden iptal ettirdiniz? Önce onu açıkla. Ardından, Sağlık Bakanlığımızın yaptığı bir basın açıklamasını Danıştay idari işlem gibi gördü, bir gün içinde, rekor bir sürede karar verdi ve 30 Temmuzda başlayacak uygulamayı durdurdu. Böyle bir şey olamaz. 'Ben yaptım oldu' mantık bu. Milletin mağduriyeti bunların umurunda değil, hiçbir zaman da umurlarında olmadı. Çünkü bunların tuzu kuru" dedi.

MEDİMAGAZİN.COMDAN ALINTIDIR

ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞACAKLARA

Öncelikle kendim yaklaşık üç yıldır özel sektörde çalışmaktayım. Daha önce devlet hastanesinde çalışıyordum ;fakat tayin yaptıramadığım için özel sektöre geçmek zorunda kaldım ,zorunda kaldım diyorum çünkü şartlar beni mecbur etti .Doğruyu söylemek gerekirse özel sektörde bir gün daha kalmak istemiyorum ancak başvurduğum dört kuradada istediğim yer çıkmadı.Maddeler halinde sizlere bilgi vermek istiyorum ;çünkü bunların hepsi bizzat tarafımca yaşandı.

1)Kesinlikle tek özel sağlık kuruluşu olan bir il veya ilçede başlamayın ,mutlaka başka alternatifleriniz olsun, en azından bir tanesiyle anlaşamazsanız diğerine geçersiniz.

2)Başlangıçta size gökteki yıldızları vaad edebilirler , ayaklarınız yere bassın çünkü karşınızda sizinle pazarlık yapan kişi tam bir esnaf ve sizin gibi onlarca hekimle daha önceden konuşmuş bir profesyonel.

3)Tüm branşlarda doktor aranıyor ilanlarına rağbet etmeyin.Eğer yeni bir sağlık kuruluşuysa değerlendirilebilir;ancak bu %1 den az ihtimal ,Çünkü genelde bu ilanlar hekimlerle yeni sözleşme döneminde eski hastaneler tarafından hekimin pazarlık gücünü kırmak için yapılıyor,bunu yapanların çoğuda maalesef sevgili meslektaşlarımız hani o Hipokrat yemininde kardeşimiz olanlar.

4) Eğer konuşurken sık sık'' etik'' kelimesi içeren allı pullu cümleler kuruluyorsa o işyerinden süratle uzaklaşın arkanıza bile bakmayın.

5)ilanlarda hangi kurum olduğu yazmıyor , sadece tel.no varsa aramayın çünkü daha önce aynı yere sizin gibi en az 25 kişi başvurdu vebir süre çalıştı ve ayrıldı.

6)Daha ilk görüşmede sizden önceki hekimin ne kadar kötü ve tembel olduğunu söylüyorsa siz ayrılırkende aynı şeylerin olmaması için hiç bir garantiniz yok.

7) Mutlaka sözleşme yapın . sözleşmesiz çalışmayın

8)Ücret konusunda her zaman net elime ne geçecek diye sorun ,cevabını almadan ayrılmayın.Eğer futbolcunun top çevirmesi gibi lafı çeviriyorsa derhal uzaklaşın Çünkü size söylediği rakamlar asla net değil , söylediği rakamların yaklaşık %35 i vergi kesintisine gidecek .Ayrıca bağkur ve sigortanızın bir bölümünüde size ödettireceğinden emin olabilirsiniz.

9)yıllık izinler ücretlimi değilmi diye mutlaka sorun.

10)Çoğu defa sizi bağkurlu yapıp düşük prim ödeyeceksiniz böylece geleceğinizden de çalacaklar.

11)Laboratuardan pay veriyormusunuz diye sorun eğer bu pay vermeyi etik bulmuyoruz diyorsa madde 4 ' ü tekrar okuyun

12)görüştüğünüz kişi DOKTORSA ve size biz diğer hastane sahipleri gibi inşaatcı veya müteahhit değiliz diyorsa o meslektaşınızdan süratle uzaklaşabilirsiniz çünkü tam bir fırıldakla karşı karşıyasınız.

13)eğer bu 12 maddeyi okuyup hala özele geçmek istiyorsanıza sizde benim gibi bilgisayarın karşısına geçip yaklaşık 6 ay geçtikten sonra bir oniki maddede siz hazırlarsınız.


Not şu anda üç aylık maaşımı alamadım , devletin tayin açıklamasını Mecnun' un Leyla ' yı beklediği gibi sağlık bakanlığı personel şube genel müdürlüğü internet sitesi başında bekliyorum.


UZ. DR. Y.Y.


MEDİMAGAZİN.COM DAN ALINTIDIR

DOMUZ GRİBİ AŞISI İLE GELEN YÜKSELİŞ

Domuz Gribi aşısını üreten ilaç devi GSK, İSO 500 listesinde 192 basamak atladı ve 224'ncü sıraya yükseldi

İSTANBUL Sanayi Odası'nın (İSO) önceki gün açıkladığı en büyük 500 sanayi şirketi sıralamasına "Domuz Gribi" damga vurdu.

İSO 500 sıralamasında en uzun sıçramayı Domuz Gribi aşısını Türkiye'ye getiren şirket yaptı. İSO 500'de en fazla sıçrama yapan 3'üncü şirket olan ilaç devi GlaxoSmithKline (GSK), 192 basamak birden atladı. 2008'de 416'ncı sırada yer alan GSK, bu yıl açıklanan listede 224'üncü sıra yer buldu. 2008'de 129.8 milyon TL satış yapan İngiliz ilaç devi GSK, bu yıl satışlarını yüzde 90'a yakın artırdı ve 225.4 milyon TL'ye ulaştırdı.

Dünya kamuoyunu aylarca endişelendiren ve Dünya Sağlık Örgütü'nün ısrarla "aşı olun" dediği Influenza A (H1N1) virüsü yani Domuz Gribi'ne karşı hükümetler birbiri ardına sipariş vermişti. Aşının en büyük üreticilerinden olan GSK'ya başta ABD olmak üzere birçok ülke yüzmilyonlarca adet taleplerde bulundu. Türkiye de 300 milyon euroluk 43 milyon adetlik siparişte bulunmuştu.


ALINTIDIR

Hekim mali sorumluluk sigortası eksiklikleri hakkında

1)Risk grupları mesela 4. grup daha yüksek prim ödüyor fakat döner sermaye ve maaş 1. gruptakiyle bile aynı.o zaman 4. gruptakilerle aynı mamş aynı döner olmaması lazım..


2)sigorta şirketleri tam olarak güvenilmez yarın öbürgün yok bunu kapsamıyor yok o branş bunun yetkisinde değil falan diyecekler.


3) her hekime az yada çok küçük hatalardan dolayı dava açılıp primler yükseltilecek.bu varsayımdan öte gerçek


4) büyük davalar öyle 300.000 tl falan olmuyor . anestezistler kadın doğumcular daha büyükleriyle karşılaşabilir.kalanını doktor cepten ödeyecek


5)300.000 tl lik ödemeye avukat ücretleri falan dahil değil onlar ayrıca hekim tutmuşsa cebinden hasta tutmuşsa hekimden alınacak.


6) bazı branşlarda karışıklıklar var anestezi hekimi yoğun bakım tabibidir aynı zamanda oysa yoğun bakım ayrı bir branş gözüküyor.onunda ayrıca primini mi yatıracak.anestezi hekimi ağrı yada bakar oysa algoloji 3. grupta . hiç ağrı hastası bakmayacakmı?bir anestezist ağrı hastasıyla ilgili bir konuda hiç bir şey yapmayacakmı.yaparsa sigorta şirketi ödeme yapmayabilir.


7) dahiliye 3. grupta oysa dahili yoğun bakım 4. grupta dahiliye hekimi hangisinden sorumlu keza yoğun bakımı olan diğer gruplar.


8)bazı iç içe geçmiş branşlar var mesela rinoplasti plastik ve kbb , boyun cerrahisi kbb plastik karışık .yarın sigorta şirketi davalık bir durumda bizim ödeme yetkimzi bu alanda yok bunun kapsamıyor plastik 4. gruptan kbb 3. gruptan prim yatırdı ödeme yapmam diyebilir.


9) avukatlar güvenilmez halkı ufak tefek doktor hatalarına karşı dava açmaları için kışkırtabilirler.hastalar doktorları para kazanma kapısı olarak görebilir.doktorun cesareti güveni kırılır.hata yapabilirim diye karışmayabilir üniversite hastanelerine sevk artacaktır.


10) doktor zaten hipokrat yemini etmiştir doğruluğu , dürüstlüğü vicdanı ve ahlakı ile alakalıdır.bunu kanunla sınırlayamazsın.


11) hangi meslek grubu mali sorumluluk sigortası yatırmaktadır . o zaman veli öğretmenden davacı olsun vatandaş polisten davacı olsun her mesleğe mali sorumlukuk sigortası şartı getirilsin hangisini hatası yokki hatta hakime bile mali sorumluluk sigortası şartı getirilsin.haksız karar veren yokmu?


12)hemen hemen tüm meslek gruplarının gelirleri hekimden yüksek . oysa en yüksek puan alan onlar en çok en uzun süre okuyanlar onlar en zor şartlarda çalışan onlar.en riskli işleri yapanlar onlar.üstelik toplumun en zeki kısımlarından oluşuyorlar.ama iş para kazanmaya geldimi fazla kazanıyor deniyor.hangi hekim çocuğunu hekim yapmak ister söylermisiniz?hekimlere laf söyleyenlere yapılacak en iyi beddua onların da çocuğu inşallah hekim olur da görürler.


13)bilgilendirilmiş olur kağıdı işleminde hastanın hekimi sorumlu tutacağı alanlar sınırlandırılmalı hasta her türlü girişimi kabul etmeli.riski üzerine almalı.çünkü cerrahi girişimler her şeye gebedir her şey olabilir.hasta her türlü invaziv girimide kabul etmelidir.


14)kısacası hekimin hekim olma kendi başına karar verme, kendi işine hakim olma risk alma yetisini kaybedecek, ne olur ne olmaz ben sevkediyim de aman başıma bişey gelmesin dedirtecek bu sistem yürümez yürümesi zordur.hekimlik zor zanaattir.bu meslek içinden çıkacak çürükler elbet ayıklanır toplum nazarında zaten gözden düşerler.


15) kısa vade de hastanın lehine gibi görünen tüm bu durumlar uzun vadede hastalar için çok Zaralıdır. Bunu zaman gösterecektir.


16) abd de bu sistem yürümemiş çok kar edeceklerini düşünen sigorta şirketleri çok zarar etmiştir.sistem hekimi mağdur etmeyecek şekilde düzenlenmiştir.Fakat TÜRKİYE DE ne yapar yapar bu zararı hekime giydirirler.arabaların kaskolarında olduğu gibi ülkemizde hangi sigorta şirketi zarar etmişki.


Saygılarımla.

Kendisi de emekli bir doktor olan bir doktor yakını…



alıntıdır...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

İzmir’de 255 hamileye aşı yapılmış!

Kullanım süresi dolduğu öne sürülen kızamıkçık aşılarını hamile kadınlara uyguladığı ve İzmir’de 60 kadının kürtaj olmak zorunda kaldığı iddialarını geçtiğimiz yıl reddeden Sağlık Bakanlığı, bir soru önergesine verdiği yanıtta hataları bir bir kabul etti.

Hamilelere yapılması riskli kızamıkçık aşıdan İzmir’de ilk belirlemelere göre gebeyken aşı yapılan ve aşı yapıldıktan sonra gebe kalan kadın sayısı 100 civarındaydı. 60 kadın ise, aşı nedeniyle bebeklerinin özürlü doğma ihtimalini göze alamayarak kürtaj yaptırmak zorunda kalmıştı. Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi, Türk Tabipler Birliği Pratisyen Hekimler Kolu ve Pratisyen Hekimlik Derneği ortak çalışmasıyla ortaya çıkartılan sağlık skandalı Bakanlık tarafından reddedilmişti.

SES’in ele geçirdiği bir belge ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın konuyla ilgili kamuoyuna yanlış bilgi verdiği, skandalın boyutlarının belirtilenden de büyük olduğu ortaya çıktı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Adana Milletvekili Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur’ un yazılı soru önergesine 31-12-2009 tarihinde Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın verdiği cevapta, aşı sırasında gebe olan ya da 4 hafta içinde gebe kalan 1554 kişiden numune alınarak incelenmek üzere Sağlık Bakanlığı’na gönderildiği, İzmir de aşı sırasında gebe olan ya da dört hafta içinde gebe kalan kadın sayısı 255, bu nedenle kürtaj olan kadın sayısı 58 olarak bildirildiği ortaya çıktı.

GEÇ DE OLSA GİZLENEMEYEN GERÇEKLER

Konuyla ilgili basın Türk Tabipler Birliği Pratisyen Hekimler Kolu ve Pratisyen Hekimlik Derneği ile ortak basın açıklaması düzenleyen Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Başkanı Dr. Ergun Demir, “Sağlıkla ilgili, hemen her konuda olduğu gibi aşılama hizmetlerinde güvensizlik yaratan kamuoyunu yanıltan ve yanlış bilgi veren Sağlık Bakanı Recep Akdağ için bugün tarihe not düşüyoruz.” dedi.

Açıklamada, SES’in 8 Ekim 2009 tarihinde Sağlık Bakanlığı’a sorduğu sorular, Kızamıkçık Aşısı ve uygulama hatalarına ilişkin görüşleri ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın CHP Adana Milletvekili Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur’un yazılı soru önergesine verdiği cevap metinleri belge olarak basın mensuplarına sunuldu.


“BAKAN AKDAĞ ÖZÜR DİLEMELİDİR”

Dr. Demir, “Sağlık Bakanlığı’na tetkikleri gönderilen 1554 kadının ve İzmir de aşı olduğu ancak kürtaj yapılmadığı bildirilen 197 kadın gerçekten izlenmiş midir? Bebeklerin bugünlerde doğmuş olması gerekir. Bebeklerin sağlığı, konjenital kızamıkçık sendromu açısından izlenmekte midir? Kaçı normal miadında, ayına göre normal ağırlıkta ve sağlıklı olarak doğmuştur? Aşılama bir ekip hizmetidir, ekip hizmeti sağlık ocaklarında vardı ancak aile hekimliği sistemi ile ekip hizmeti ortadan kaldırılmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın bu süreçte ağır ihmali vardır. Sağlık Bakanı’nı bu hatalar zinciri ve olayı örtme gayretleri nedeni ile vatandaşlardan, kürtaj edilerek kaybedilen bebekler nedeniyle anne ve babalardan, yalanının yakalanması nedeniyle bunu ortaya çıkaranlara savurduğu tehditlerden dolayı özür borçludur ve gereğini yapmaya davet ediyoruz.” dedi.


SAĞLIK BAKANINA SORULAR

SES İzmir Şube Başkanı Dr. Ergun Demir, Sağlık Bakanı Akdağ’ın hala yanıtlamadığı ve acil yanıt gerektiren soruları şöyle sıraladı;

-Kızamıkçık aşı kampanyası Temmuz- Ağustos aylarında ve aile hekimliği pilot uygulamasına geçilen 33 ille sınırlı tutulmasını hangi bilimsel gerekçelerle yaptınız?

-Sağlık Bakanlığı Kızamıkcık Aşısı Bilimsel Kurulu (03-08-2009) kararın da; “Gebe kadınlara kızamıkçık aşısı konjenital kızamıkcık sendromu teorik riski nedeni ile yapılmamalıdır. Aşılama sonrası gebe olduğu tespit edilen kişiler, prenatal tanı merkezi olan referans merkezlerde takib edilmesi gereklidir. Bu kişilerde direkt küretaj endikasyonu yoktur takip edecek prenatal tanı merkezinin önerileri doğrultusunda hareket edilir’’ denilmektedir. Gebe olduğu halde kızamıkçık aşısı yapılan kadın sayısı kaçtır?

- Kızamıkçık Aşısı yapıldıktan sonra gebe kalan kadın sayısı kaçtır?

- İnfertilite tedavisi gören kaç kadına kızamıkçık aşısı yapılmıştır?

- Toplam kaç vaka prenatal tanı merkezlerinde takip edilmektedir?

- Toplam kaç vakada küretaj yapılarak gebelik tahliye edilmiştir?

-Kızamıkçık hastalığına yönelik sürveyans sistemini iyileştirmek için ne yaptınız?

-Aşı kampanyası yapılmadan önce Aile hekimlerine, elemanlarına ve halka yönelik yeterince bilgilendirme ve eğitim çalışması yapılmış mıdır?

-18 – 35 yaş arası kadın hedef nüfusta istenen bağışıklama oranına ulaşılmış mıdır? Yoksa hedef nüfusun sadece %40’na mı ulaşılabilmiştir?

-Ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetlerinin sağlık ocakları tarafından sunulduğu dönemde yapılan diğer ulusal aşı kampanyalarında (çocuk felci, kızamık…) hedef nüfusta gerçekleşen bağışıklama oranları kaçtır? %40 mı yoksa %90–95’lerde mi olmuştur?

-Çok yüksek oranlara ulaşamayan bağışıklama çalışmalarının konjenital kızamıkçık sendromunu kontrol edemediği çok sayıda araştırma ile gösterilmiştir. 18-35 yaş kadın kızamıkçık aşılama yüzdesi %40 da kalmıştır. Peki siz bu aşı kampanyasını niçin yaptınız?

-Aşı kampanyasında kullanılan aşıların temin yolu nedir? İhale ile alınmışsa belirlenen tutar ve aşı adedi nedir? Aşılar hangi tarihte Sağlık Bakanlığı’na teslim edilmiştir ve teslim edilen aşıların son kullanma tarihleri nelerdir? Son kullanma tarihi biten ve imha edilen aşı miktarı nedir?

-Temmuz -Ağustos 2009 Aşılama Programında amaç konjenital kızamıkçık enfeksiyonunu ve konjenital kızamıkçık sendromunu engellemek midir? Yoksa son kullanma tarihi Ağustos 2009 olan aşıları tüketmek midir?


UYGULAMA HATALARINA İLİŞKİN SES’İN GÖRÜŞLERİ

-Koruyucu sağlık hizmeti alan ve hastalığın oluşmasını engelleyecek aşılama uygulamalarını önemsiyor ve destekliyoruz.

-Aşılama bir ekip hizmetidir. Ekip hizmeti sağlık ocaklarında vardı ancak, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ekip ortadan kaldırılmıştır.

-Aşılamada önemli olan hedeflenen aşılama oranının gerçekleşmesidir. Yani hedef kitleye ulaşılmasıdır. Hedef nüfusun en az %90’nına ulaşılması beklenir.

-Düşük aşılama hızları, virüsün dolaşımını da yavaşlattığından yıllar içinde duyarlı kişi havuzları oluşturmaktadır. Sonuçta düşük aşılama oranı nedeniyle aşılama programı sonrasında Yunanistan, Hollanda gibi ülkelerde yaşandığı gibi “Konjenital kızamıkçık Sendromu Salgınlar” meydana gelmektedir.

-Çok yüksek oranlara ulaşamayan bağışıklama çalışmalarının Konjenital Kızamıkçık Sendromu kontrol edemediği çok sayıda araştırma göstermiştir.

-Surveyans Sistemleri güçlendirilmeli ve işletilmelidir.

-Aşılama öncesi gerekli sorgulama yapılarak gebe olan, gebe olma olasılığı bulunan veya 4 hafta içinde gebelik planlayan kişilere aşı kesinlikle yapılmamalıdır. Aileye iyi bir danışmanlık verilerek, olumsuz sonuçlara karşı önlem alınmalıdır.

-Aşılama evlilik öncesi uygulaması önemlidir. Evlilik öncesi kadınlardan istenen rutin tetkiklere Rubelle Ig6 tetkiki ilave edilmelidir. Rubelle Ig6 tetkiki negatif olanlara aşı adetin ilk günü uygulanmalıdır.

-Sağlık Bakanlığı ilgili uzmanlık dernekleri (Priontoloji, Enfeksiyon hastalıkları, Klinik Mikrobiyoloji, Jinekoloji ve Obstetri, Halk Sağlığı) ve TTB‘nin de içinde ve katkıda bulunduğu bir izleme ve takip komisyonu oluşturulmalı, bu komisyon süreci yönetmelidir.

-Aşılanan gebeler ve aşılandıktan sonra gebe kalanlar Literatür bilgileri ışığında bilgilendirilmeli, gebe izlemi gerekliliği konusunda İyi bir danışmanlık verilmelidir.

-Gebelikte kızamıkçık aşısı uygulanmış olan ya da aşı olduktan sonra gebe kalan kadınların ve doğum sonrası dönemde bebeklerin yakın izlemi gereklidir. Sosyal Güvencesi olsun, olmasın her türlü tetkik, muayene ve ulaşım giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmalıdır.

ALINTIDIR...EGEDESONSOZ.COM

20 Temmuz 2010 Salı

SGK'da harcamalar artıyor

AİLE HEKİMLİĞİ VE SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMLARININ AMACI BU DEĞİL MİYDİ?ŞİMDİ SUSALIM DA RAKAMLAR KONUŞSUN....BU ARADA DAHA AİLE HEKİMLİĞİ TÜM TÜRKİYE'DE UYGULANMIYOR...









Devletin, işçiler, Bağ-Kurlular ve emeklilere yaptığı sağlık harcamaları, yılın ilk beş ayında 2009'un aynı dönemine göre 1,2 milyar lira arttı. SGK harcamalarındaki yükselişin dizginlenebilmesi için yeni tedbirler gelebillir.

Bu durum, memurlar ve yeşil kartlıların sağlık giderlerinde yaşanan yüzde 30'luk düşüşü de gölgede bıraktı. SGK harcamalarındaki önlenemez yükselişin dizginlenebilmesi için yeni tedbirlerin gündeme gelebileceği belirtiliyor.

Tasarruf tedbirleriyle memurlar ve yeşil kartlıların sağlık harcamalarında yüzde 30'a varan düşüş gözlenirken Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sağlık giderlerinde dikkat çekici bir artış yaşanıyor. SSK ve Bağ-Kurlular ile emeklilerin sağlık harcamaları yılın ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1,2 milyar lira arttı. Ocak-mayıs döneminde sağlık harcamaları 12 milyar 854 milyon TL'yi buldu. 2009'da aylık ortalama sağlık harcaması 2,3 milyar lira olarak gerçekleşirken, bu yıl aylık ortalama 2,5 milyar TL'ye çıktı.

Hastane ve ilaç katkı paylarının artırılması sağlık giderlerindeki hızlı yükselişi durduramadı ancak yavaşlattı. Artış hızı, önceki yıllarla kıyaslandığında belli ölçüde düştü. Geçmiş yıllarda daha büyük farklar oluşurken bu sene yıl sonu itibarıyla yaklaşık 2-2,5 milyarlık bir artış öngörülüyor. Sağlık harcamalarında en önemli kalemi tedavi harcamaları oluşturuyor. Tedavi giderleri için harcanan rakam 7,5 milyar olurken ilaca 5,1 milyar TL harcandı. Devlet hastaneleri 4,1 milyarlık harcama yaparken üniversite hastaneleri 1,3, özel hastaneler ise SGK'ya 1,9 milyar liralık tedavi faturası gönderdi.

Sağlık kuruluşlarına müracaat edenlerin sayısı da sürekli olarak artıyor. 2002'de Türkiye'de 1 kişi yılda 2,2 kez hekime giderken 2009 yılı sonunda bu oran 6,7'ye çıktı. Buna göre 2009'da sağlık kuruluşlarına 247 milyon hasta müracaat etti. Bunların 234 milyonu ayakta tedavi olup gönderilenlerden oluşurken 7,9 milyon hasta yatarak tedavi oldu. Ancak yataklı tedavi harcamaları, ayaktan tedaviye yakın çıktı. SGK, yatarak tedaviye 6,3 milyar TL harcarken, ayakta tedavi için yapılan ödeme 7,7 milyar lira oldu. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre reçete sayısındaki artış da dikkat çekici. 2007 yılında 270 milyon reçete yazılırken bu sayı 2008'de 302 milyona, 2009'da ise 327 milyona çıktı. Reçete tutarları da yine yıllara göre 2007'de 11,3 milyar, 2008'de 13 milyar, 2009'da ise 16 milyar lira oldu. Reçete başına maliyet 2007'de 41 TL iken 2008'de 43 liraya, 2009'da ise 48,9 liraya çıktı.

Sağlık harcamalarının yıllar içinde izlediği seyir de ciddi bir artış yaşandığını gösteriyor. 2001 yılında 4,5 milyar TL olan toplam sağlık harcamaları, 2009 yılına gelindiğinde 28,8 milyar liraya yükseldi. 8 yıl içinde 6 kat artış gösteren harcama, ekonomi yönetimini endişelendiriyor. Üst üste günlerce süren toplantılar yapan ekonomi kurmayları, harcamalardaki artışı önleyebilmek için 2010 yılı başında global bütçe uygulamasına geçme kararı aldı. Ancak yeni düzenlemeyi ilaç üreticileri ile üniversite ve devlet hastaneleri kabul ederken özel hastaneler bu sistemi reddetti. Global bütçe, sağlık kuruluşlarına ve ilaç şirketlerine ortalama bir bütçe verilmesini, harcamalar bu rakamı aşsa bile devletin ek ödeme yapmamasını öngörüyor. 2010 yılının ilk 5 ayındaki uygulamalar global bütçeye rağmen sağlık harcamalarının arttığını gösteriyor.


ALINITDIR..MEDİMAGAZİN..

18 Temmuz 2010 Pazar

Hürriyet Gazetesi Yazarı Şükrü Kızılotun 15.07.2010 tarihli Köşe Yazısı...

Tam Gün mü tam güm mü?

BUGÜN Anayasa Mahkemesi Tam Gün Yasası’nı esastan görüşecek.

Ardından da “Tam Gün mü” yoksa “Tam Güm mü” o belli olacak.

Tam Gün Yasası, sadece tıp doktorlarını değil diğer üniversitelerde çalışan öğretim üyelerini de kapsıyor.

TELİF OLAYI TAM GÜM

Tam Gün Yasası’nın, “Tam Güm” diyebileceğimiz düzenlemelerinden biri; kitap ve makale yazanlara ile diğer eserlere ait telif ücretinin döner sermayeye aktarılması ile ilgili...

Yasayı hazırlayanlar, bu ülkede “telif ücreti” diye bir ücretin olmadığının, doğru deyimin “telif geliri” ya da “telif kazancı” olduğunun bile farkında değiller!..

Bir yetkiliyle konuştum, “Evet haklısınız, telif ücreti deyimini yanlış kullanmışız” dedi.

“Peki. Kitap ve makale yazanın telif gelirinin döner sermayeye aktarılması, bilimsel çalışma yapmayı baltalamaz mı?” şeklindeki sorum üzerine de;

“Biz bununla üniversite mensuplarınca görevleri ile bağlantılı verdiği hizmeti örneğin mütalaa verilmesi ya da konferans karşılığı alınan gelirleri kastettik” demez mi!..

İster inanın, ister inanmayın, yanıt aynen böyle!..

“Mütalaa ve konferans geliri telif değil. Bunların telif olması için örneğin kitap veya dergide yayımlanması gerekir” dediğimde, karşımdaki “Biz bunu telif olarak düşünmüştük” diyebildi.

TAM GÜMLÜK SORULAR

İşsizlik ciddi bir sorunken, doktor muayenehaneleri ve tıp merkezlerinin arka arkaya kapanmasına ve buralarda çalışan onbinlerce elemanın işsiz kalmasına neden olan bu düzenlemenin zamanı mıydı?

Üniversitelerde öğretim üyelerine, “Bilimsel çalışma ve araştırma yaptığında, asistanlarla ilgilendiğinde, ücretin artmayacak. Sekiz saatlik mesai dışında, muayene ve ameliyat yaptığında, ücretin artacak” deniliyor.

Dünyada bunun örneği var mı?

· Bir doktor, 12 saat aralıksız ameliyat yapabilir mi? 10 saattir ameliyat yapan doktora canını emanet eden hastanın, canından daha değerli neyi olabilir?

· Sekiz saatten fazla çalışma olayında, bazı hocaların ameliyat listesine ilave edilmesi ya da normal çalışma saatlerinde yavaşlama gibi etik dışı durumlar olur mu?

· Üniversite hastanelerinin esas görevi eğitim ve araştırmaya yönelik hasta tedavisi değil mi? Diğer hastanelerden farkı olmamalı mı? Bizdeki üniversite hastanelerinin dünyada örneği var mı?

· Hem ücretsiz, hem hastane ve hekim seçimi, hem de en üst düzeyde tedavi olayının dünyada örneği ve buna inanan var mı?

· Sağlık hizmetleri katkı-katılım payı, fark ücreti getirilerek daha fazla paralı hale dönüştürülmüyor mu?


KADROSUZ DOKTORLAR

Kontenjanların dolu olması nedeniyle, özel sağlık kurumlarında iş bulamayan doktorlar ve sağlık görevlileri, kayıtdışı olarak istihdam edilebilecek.

Benzer sorun, muayenehanesi olan doktorun, en fazla bir hastanede çalışabilmesi yönünden de ortaya çıkacak. Bu durumda olan bazı doktorlar, diğer hastanelerde, kayıtdışı olarak görev, örneğin ameliyat yapabilecekler.

Kayıtdışı ekonomi özellikle kayıtdışı istihdam, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri. Kayıtdışılık önlenmeye çalışılırken, sadece sağlık hizmetleri yönüyle bakılıp, mali ve ekonomik boyutu göz ardı edilen yeni sistemin, tahribatları tahmin edilenin de ötesinde olabilecek.

Ortalık daha fazla karışmadan, tam güme dönüşen bu yasaya, yargı tarafından bir neşter atılması bekleniyor...


ALINTIDIR

TAMGÜN HABERLERİNDE TARAFLI YAYINLAR..

SADECE ZİL TAKIP OYNAMADIKLARI KALMIŞ..


Bugün medya tamgün haberlerini verirken kendi rengini de verdi.Sabah veZaman gazeteleri bu haberi verirken kararın sadece üniversitedeki hekimlere özelde çalışma hakkını tekrar verdiğini duyurdu.Evet bu zaten hukukçularında özellikle vurguladığı bir noktaydı.Bu yayın organları şunu hiç sorgulamadı:Burada Sağlık Bakanlığı hekimlerine haksızlık yok muydu ve en azından şunu vurguluyabilirlerdi:Neden CHP Sağlık Bakanlığı hekimleri için de başvurmadı? ve Tabipler Birliği'nin dava açılabilir şeklindeki duyurularını neden duyurmadılar?Evet bu dezenformasyondur ve biz aşağıda bu iki gazetenin haberini aynen yayınlayarak bunu tüm hekimlerer duyuruyoruz.Sonuç olarak bu gazeteler diğer gazeteler gibi olayı hiç sorgulamadan sevinmişcesine Saglık Bakanlığı hekimlerinin karar dışı kalmasını hiç de sorgulamadan yayın yaptılar!




Yüksek Mahkeme, öğretim üyelerini tam günün dışında tuttu

Anayasa Mahkemesi, doktorları yakından ilgilendiren tam gün yasası ile ilgili kısmî iptal kararı verdi. Mahkeme, üniversite öğretim üyelerini tam günün dışında tuttu.


Böylece öğretim üyeleri, hem üniversite hastanelerinde hem de muayenehanelerinde çalışabilecek. Devlet hastanelerindeki doktorlar ise muayenehane veya devlet hastanesini tercih edecek. Mahkeme, devlet hastanelerinde çalışan doktorların muayenehane açmalarına imkan veren kanunun yürürlükten kaldırılmasına dair maddeyi iptal etmedi. Bu sebeple devlet hastanelerinde çalışan doktorların muayene açmalarına imkan kalmadı. Devlet hastanelerindeki hekimlerin tercih yapmak için 30 Temmuz'a kadar süreleri olacak.

Kamuoyunda Tam Gün olarak bilinen yasanın bazı hükümleri, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. CHP'nin başvurusunu esastan görüşen Mahkeme, yasanın önemli maddelerini iptal etti. Yüksek Mahkeme'nin iptal ettiği maddeler arasında "Öğretim üyesi, kadrosunun bulunduğu yükseköğretim birimi ile sınırlı olmaksızın ve ihtiyaç bulunması halinde görevli olduğu üniversitede haftada asgari 10 saat ders vermekle yükümlüdür" ibaresi de yer aldı. Böylece öğretim üyeleri, belli bir saat derse girme zorunluluğundan kurtuldu.

Anayasa Mahkemesi ayrıca doktorlara yönelik döner sermaye uygulamasını da iptal etti. İptaline karar verilen madde, "personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödeme tutarını'' belirliyordu. Mahkeme, bu hükmün iptal edilmesi sebebiyle doğacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal edici nitelikte olduğundan iptal hükmünün, karar Resmi Gazete'de yayımlandıktan 9 ay sonra yürürlüğe girmesine oybirliğiyle karar verdi. Kanunun 'kısmi statüde görev yapmakta olan öğretim üyelerinden, kanunun yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde devamlı statüye geçmek için talepte bulunmayanların istifa etmiş sayılmasını' öngören hükmü de oyçokluğuyla iptal edildi. Böylece öğretim üyeleri, muayenehanelerinde çalıştıkları için istifa etmiş sayılmayacaklar.



ZAMAN


Doktora özel muayene müjdesi

Anayasa Mahkemesi "Tam Gün" yasasını kısmen iptal etti. Böylece, üniversitelerde çalışan öğretim üyelerinin üniversitelerdeki işleri aksatmamak kaydıyla dışarıda muayenehane veya hukuk bürosu açmasına vize çıktı. Bu durumda olan öğretim üyeleri bürolarını kapatmak zorunda kalmayacak. Ancak önceliği üniversitesine vermek zorunda olacak. Yüksek Mahkeme'nin iptal kararı ne anlama geliyor?

DÖNER SERMAYEYE SINIRLAMA YOK: Hastanelerdeki döner sermayeden elde edilen gelirin nasıl paylaşılacağına sınırlama getiren düzenleme 'hukuk devleti ilkesi ve çalışma özgürlüğü ile bağdaşmayacağı' gerekçesiyle oybirliği ile iptal edildi.

İŞLERİ AKSATMASINLAR YETER: Doktor olan öğretim üyelerinin muayenehane, avukat olan profesör ve doçentlerin de hukuk bürosu açmasını engelleyen madde iptal edildi. Buna göre, öğretim görevlileri üniversitelerde tam gün çalışacak. Ancak dersi bulunmadığı gün veya üniversite kapandıktan sonra özel muayenehanesine, bürosuna gidebilecek.

İSTİFA ZORUNLU DEĞİL: Bir öğretim üyesi 30 Ocak 2011'e kadar istifa etmese de üniversitedeki çalışmalarını aksatmamak üzere kendisine veya başkasına ait işyerinde çalışabilecek.

ÇALIŞMA YERİ SINIRLANDIRILAMAZ: Bir kamu kurumunda çalışan doktorun hem vakıf üniversitesinde hem de özel bir hastanede aynı anda çalışmasının önünü tıkayan madde de iptal edildi. Böylece, kamuda görevli doktor hem vakıf üniversitesinde ders verebilecek, hem de hastanede çalışabilecek.

SABAH

ALINTIDIR

SAĞLIK BAKANLIĞI'INDAN TAMGÜN AÇIKLAMASI

* Kamuoyundatam gün kanunu olarak bilinen kanun hakkında anayasa mahkemesinceverilen kanun açıklandı. Bu karar ile sağlık bakanlığına bağlı sağlıkkuruluşlarında döner sermaye ek ödemesi ile ilgili madde iptaledilmiştir. Bu iptal kararı resmi gazetede yayınlanmasından itibaren 9sonra yürürlüğe girecektir. Bu süre içerisinde gerekli düzenlemeleryapılarak ek ödemeyle ilgili sağlık bakanlığı personelinin herhangi birmagduriyetine sebep verilmeyecektir.
* Anayasamahkemesi kararı ile üniversite ögretim üyelerinin yüksek ögretimkurumları dışında çalışma yasağına ilişkin cümle iptal edilmiştir. Bunagöre üniversitelerde kısmı statülerde çalışma sona ermiş olacak. Ancakögretim üyeleri 8 saatlik mesai saatlerinin bitiminde özelçalışabileceklerdir. Bu uygulama 30 ocak 2011 tarihinde başlayacaktır.
* Kanunun7. Maddesi ile ilgili verilen iptal kararı ise hekimlerimizin özelsağlık kuruluşları arasında herhangi bir sınırlamaya bağlı olmasızınçalışabilecekleri sonucunu ortaya koymuştur.
* Anayasamahkemesinin kararına ve kanuna göre ögretim üyeleri dışında kamudaçalışan tüm doktorların muayehane açması veya özel sağlıkkuruluşlarında çalışması mümkün bulunmamaktadır. Bu uygulama 30 Temmuz2010 tarihinden itibaren başlayacaktır.

(Yılmaz ÖZDİL'in 27.01.2010 tarihli yazısı - Kaçıranlar için)

Kız verirken...

Kocaya varırken...Otomobil alırken...“Doktor civanım.
...
”Muayene ücretine gelince...“Hepsi şerefsiz!”

*
Deniyor ki:“Başbakan kadar maaş alacaklar.”

*
Safra kesesi ameliyatı yapabilir mi başbakan? Böbrek nakli? Pansuman bile yapamaz... Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir.
Refik Saydam mesela, hekimdi...

O halde, hekimlerin maaşını siyasilerin maaşıyla niye kıyaslayalım ki?

*
Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Sonra da “Çok para aldı” diyorsun. Kaç para ki senin hayat? O kadar etmez mi?

*
Gece yarısı ateşi 40’a vuran evladını Azrail’in elinden almanın, hızara kaptırdığın parmağını yerine dikmenin, görmeyen gözünü gördürmenin, kanserini erken yakalamanın fiyatı nedir?

*
12 sene üniversite okuyor. Boru değil. 18 yaşında girdi, geldi 30’una, hâlâ kafa patlatıyor. İki kapılı handa, yolun yarısı eder...

Lütfedip, müsaade edelim de, biraz para kazansın bu ülkede.

*
Karaktersiz hekim yok mu? Var elbette... Ne kadar karaktersiz gazeteci, ne kadar karaktersiz avukat, ne kadar karaktersiz esnaf varsa, o kadar karaktersiz hekim var...
Ama, Rabbim herkese “Cleveland” demiyor...

Parası olmayana bakan vicdanlı hekim de var bu ülkede.

*
Tahmininizden çok.

*
Üstelik, silah zoruyla ameliyata alınan hastayı hiç duymadım ben... Yeşil kartlı bile olsan, seçme şansın var. Paragöze gitme, öbürüne git. Diyeceksiniz ki, “Kuyruk oluyor, yeterli hastane yok...
” Müteahhit midir hekim?

*
Peki nedir? Aslanı kediye, eğitimliyi cahile kırdırma projesidir bu...

*
Hakkını alamayanlar kendisinden hesap sormasın diye, “Bak şunlar senden fazla alıyor” diye hedef göstermektir. “Sen az kazandığına itiraz etme, onunkini de indirelim” demektir. Refahı paylaştıracağına, yoksulluğu paylaşmayı doğruymuş gibi göstermektir.

*
Kendi suçunu örtbas etmek için, suçlu yaratma projesidir...

Hekimlerin durup dururken başına gelen budur.

AİLE HEKİMLİĞİ YALANINDA PERDELER AÇILIYOR

Sağlık Bakanlığı’nın büyük vaatlerle başlattığı Aile Hekimliği uygulaması yine Sağlık Bakanlığı’nın 2 yönetmeliği ile çöküş sürecine girmiştir.

25.5.2010 da yayımlanarak yürürlüğe giren; sendikalar ve sivil toplum örgütlerince yargıya taşınan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği (AHUY) Aile Hekimlerine deveye hendek atlatmaktan zor koşullar dayatmıştı.

Dün de hekim kamuoyunun tartışmasına açılan Aile Hekimliği Ödeme yönetmeliği Aile Hekimlerinin ciddi gelir kayıplarına yol açacaktır. TAHUD (Türkiye Aile Hekimliği Uzmanları Derneği) web sitesinde yayımlanan yönetmelik taslağının uygulamaya konması ile bugüne göre bir aile hekiminin ciddi gelir kaybı söz konusudur.

Ayrıca kamuoyunda “Aile Hekimlerine Katsayı Müjdesi” olarak duyurulan taslaktaki uygulama ile aile hekiminin kayıtlı nüfus başına aldığı ücrette nüfusa ve nüfus yapısına bağlı olarak ortalama % 10 bir kayıp söz konusudur. Sonuçta aile hekimlerinin eline geçen ücretteki düşüş bu yönetmelik taslağının yürürlüğe girmesi ile 2200 TL’yi bulmaktadır. Öngörülen bu uygulama başta iş kanunu olmak üzere bek çok yasa ve teamüller aykırıdır. En azından müktesep hak gaspıdır. Sözleşme devam ederken yeni uygulamaların konması üstelik aile hekimlerine danışılmadan konması kabul edilebilir değildir.

Söz konusu bu iki yönetmelik Aile Hekimliği’ni pratisyen hekimler açısından yapılabilir, uygun bir iş olmaktan çıkartmaktadır. Nasılsa başka gidecekleri yer yok diye bu tip dayatmaları kabul etmeyeceğimizin bilinmesini isteriz.

Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı ve yayınlamak için hazırlıklarını sürdürdüğü bu iki yönetmelik pratisyen aile hekimlerini mağdur edecek ve sonuçta Sağlıkta Dönüşüm Programının 1. Basamak Hizmet Sunum modeli olarak dayatılan Aile Hekimliği Uygulaması ve ülkenin 1. Basamak sağlık hizmetleri sıkıntıya sokacaktır. Sonuç olarak sıkıntı değil sorunlara çözüm istiyoruz.

Biz Pratisyen Hekimlik Derneği Adana Şubesi olarak Sağlık Bakanlığından 25.05.2010 Tarihli Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğini geri çekmesini, TAHUD sitesinden tartışmaya açtığı Aile Hekimliği Ödeme Yönetmeliğinin yayımından vazgeçmesini, bu yönetmelikler ile ilgili çalışmaya konuyla ilgili tüm sivil toplum örgütlerini katmasını, pratisyen hekimlerin mağduriyetine yol açmamasını talep etmekteyiz.
Dr. Halit ATİK
Pratisyen Hekimlik Derneği
Adana Şubesi
Basın Sözcüsü



ALINTIDIR

11 Temmuz 2010 Pazar

Bir doktorla evli doktor olmayan bir eşin serzenişi:


2 YIL ÖNCE YAZILAN ANCAK BUGÜNDE GEÇERLİ OLAN BİR YAZI.BU ÜLKEDE DOKTOR OLMAK...SÖZDE 14.000 TL(???) ALINAN , YAN GELİP YATILAN , ONURU AYAKLAR ALTINA ALINAN BİR MESLEK..BU ÜLKEDE BAŞKA HANGİ MESLEĞİN MAAŞI VE MESLEK OLAYLARI BU KADAR GÖZ ÖNÜNDEDİR?

Ben tıp okumadım, iyi ki de okumamışım.
Türkiye'nin baba bir üniversitesinin eşek bağlasan geçer denilen bir
bölümünde, çimlere ve boğaza karşı işletme okudum. En zorlu zamanım, altı
günde yedi finale girdiğim son dönem oldu, uykusuz kaldım, sonra bitti
gitti. Bizim endüstriciler, inşaatçılar, makineciler, bilgisayarcılar
vardı. Bilgisayarcılar bir hafta proje kasar uyumazlardı. Endüstriciler
triple, integrallerle kafayı çizerlerken, inşaatçıları ve makinecileri bitiren
dinamikti. Hepsi çalıştı, çabaladı, sabahladı. Sonra onlarınki de bitti
gitti.

Ama onun ki bitmedi. Biz mezun olup keplerimizi havaya
fırlattığımızda, o hala kafam kadar İngilizce pediatri kitaplarıyla
boğuşuyordu. Dâhiliye stajlarında, geceleri, yüzüne sıçramış kanı bile
silemeden, hacettepe hastanenin bir köşesinde, kahve ve sigara eşliğinde
kendine gelmeye çalışıyordu. Ortalama iki ayda bir görüşüyorduk. Bazen üç
dört aya çıkıyordu süre. Ben işe başladım, telefonla aradığımda geceleri, o
ya yurdun çalışma salonunda ya da hastanenin kantininde oluyordu. Ya
binlerce sayfa notla uğraşıyor, ya da yoğun bakımdaki hastaların başında
oluyordu. Sonraki iki sene böyle geçti. Ben üniversiteme bayılmazdım, ama
mezuniyet töreninde yine de kepimi fırlattım. O kendi törenine gitmedi,
altı sene ebemi bellediler dedi, sevinecek hiçbir şeyim yok. Ben mezun
olduğum gün, sözleşmemi imzalamıştım. O mezun olduğunda bir işi yoktu.
Dahası bir diploması da yoktu. Sağlık Bakanlığı diplomasına el koymuştu. Ya
TUS'u kazanacak ya da zorunlu hizmete gidecekti. Benim arkadaşlarım -yani
mühendisler, avukatlar, işletmeciler- üniversitede, hadi bilemedin
üniversiteyi bitirdiklerinde nişanlandılar, işlerini yoluna koyup
yuvalarını kurdular. Bir doktorla birlikteyseniz böyle bir şansınız yoktur.
Çünkü üniversite bittiğinde aslında hiç bir şey bitmez. Söylediği gibi,
sevinecek bir şeyiniz Yoktur.

Mezun oldu ve aylarca ders çalıştı. Sonra TUS'a girdi, olmadı. Zorunlu
hizmet kurasında Kars'ı çekti, doğunun Paris'i Kars.

Doğuya gitmekle sorunu olan bir insan değildi zaten, gitti. Doğu
nedir bilir misiniz? Ben bilmem, ama o anlattı. Doğu, hiç bir
aletinizin olmadığı
hastanelerde tanı koyabilmek için insanüstü çaba sarf etmektir. Gerekli
araçlar olmadan hastanızı iyileştirmeye çalışmaktır. Doğu, devletin
ambulanslara benzin koymadığı ve sevki gerçekleştirmek için hasta
yakınlarından ambulansa benzin almasını beklediğiniz yerdir. Hasta
yakınlarının parası yoksa doktorun üzerine yürümesidir. Doğu, aşı yapmak
için jilet gibi kayalara tırmanmak, dağ köylerine çıkmak, sonra da aşı
yaptığınız çocukların ailelerinden azar yemektir. Doğu, devletin
götürmediği her türlü hizmetin sorumlusu olmaktır. Halkın gözünde
devlet olmaktır, devletin beceremediği her şeyin müsebbibi olmaktır.

Döndüğünde TUS'u kazanmıştı, üniversite hastanesinde uzmanlığa
başladı. Evlendik. Haftada iki gece penceresi olmayan, buz gibi bir
laboratuarda nöbet tutuyordu. Buz gibiydi, çünkü yan depodaki ilaçlar bozulmasın diye soğutuluyordu bütün bölüm. Yazın sıcağında, o, tepesinden esen rüzgârla hasta oluyordu. Gecenin bir yarısı gelen kanlara bakıyordu, esrar aldıklarından şüphelenilen ve yaka paça getirilen askerlerin idrarlarına. Zırıl zırıl çalan telefonlara
koşuyordu, zehirlenenlerle, intihar edenlere boğuşuyordu. O benim eşim.
Haftada iki gece görmediğim, haftada iki gece nöbet tutan, ve sonra ertesi
gün hiç bir şey olmamış gibi işine devam etmesi beklenen eşim. Nöbet
tuttuğu saat başına 1 YTL 66 kuruş alıyor. Evliliğimizin ilk yılları, onun
hayatının en güzel yıllarında yaşadığı travmayı atlatmasına yardım etmekle
geçti, yaraları sarmakla. Biz 300 sayfalık kitaptan korkarken, o mezun
olduğunda 15000 sayfa notu çöp torbalarına doldurup atmıştı. Geri kalan
kitaplar şu an üç kütüphaneyi doldurmuş şekilde evde duruyor. Bu sene
uzmanlığını alacak. Devlet uzmanlık diplomasına el koyacak, çünkü bir daha
zorunlu hizmete gitmesi gerekiyor. Uzman olarak çalışmaya başladığı zaman
maaşı düşecek. Ondan sonra askere gidecek ve orada nöbet tutmaya devam
edecek. Sonra gelecek, 35 yaşında, hayatı yarılamış bir insan olarak, geri
kalan yıllarını huzur içinde geçirmesi umulacak. Benim eşim bunu
yapmayacak, çünkü uzman olduğu gün doktorluktan istifa ediyor. Hayatının 11
senesini bu işe adadı ve istifa ediyor, çünkü artık acı çekmenin anlamsız
olduğuna karar verdi. Böylece, Türkiye bir kendini tanrı sanan
cibilliyetsiz bir doktordan kurtulmuş olacak, bayram edebilirsiniz. İstifa
ediyor, çünkü evlendiğimizin haftası eve tüp takmaya gelen usta sen doktor
olmuşsun ama ben senden daha fazla kazanıyorum, keyfim de tıkırında dedi
ona. İstifa ediyor, çünkü ondan 150 puan daha düşük alan insanlar
hayatlarını yoluna koydular, evlerini aldılar, çocukları 3-5 yaşına geldi.
İstifa ediyor, çünkü erken ölmesinden korktuğumu biliyor. İstifa ediyor,
çünkü 11 senede şunu anladı:

Türkiye'de doktor olmak ... yemek ve bunu bütün sevdiklerine sürmektir.

Saygılarımla,

10 Temmuz 2010 Cumartesi

TAMGÜN DURUŞMASI 15 TEMMUZDA





Doktor Aktüel'in Anayasa Mahkemesi yetkililerinden aldığı bilgiye göretamgün yasasının esas hakkındaki raoprunu bitirdi ve mahkemebaşkanlığına sundu.Başkanlık dava günü olarak 15 temmuz 2010'ubelirledi.Öncesinde TTB'den sözlü açıklama isteyecek.Bununla ilgiliTTB'nin açıklamasını yayınlıyoruz:
''Anayasa Mahkemesi, “tam gün” yasası ile ilgili olarak CHP’nin açtığıdavada konu hakkında bilgi almak üzere, TTB Merkez Konseyi Başkanı veyöneticilerini 14 Temmuz 2010 günü saat 9.30’da, sözlü açıklama içinçağırdı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın imzasıyla TTB’ye gönderilenyazıda, “5947 Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Günçalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’unkimi maddelerinin iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına kararverilmesi istemiyle, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından açılan davada,konu hakkında bilgi alınması için TTB Merkez Konseyi Başkanı ve uygunbulacakları yetkililerle birlikte 14 Temmuz 2010 Çarşamba günü saat9.30’da sözlü açıklamalarının dinlenilmesine karar verilmiştir” denildi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, görüşmede “tam gün” yasasıtasarı olarak gündeme geldiğinden beri, çeşitli platformlarda savunduğuve dile getirdiği hekim emeğinin ucuzlatılmaması, emekliliğe yansıyantemel ücretlerin iyileştirilmesi, güvenceli çalışma ve hekimlerin özlükhaklarının korunması yönündeki görüşlerini dile getirecek.''

ALINTIDIR

TAMGÜNE HUKUKÇU BİR DOKTORUN BAKIŞI

Dr.Erkin Göçmen:TTB tamgün davasında hekimleri yanılttı!


Doktor Aktüel, Tam Gün Davasının son durumu hakkında hukukçu ve hekim Erkin Göçmen’le son durumu değerlendirdi.
Sayın Göçmen, Anayasa Mahkemesi çevrelerinden aldığımız haberlere göre bir aksilik olmazsa Tam Gün Davası bu hafta sonuçlanacak. Kuşkusuz sonucu önceden kestirmek zor. Deneyimleriniz ışığında sizce dava nasıl sonuçlanacak?
Ben, Mahkemeden kamuda çalışan hekimlere serbest çalışma hakkı tanıyacak bir karar çıkacağını sanmıyorum. Zaten Davada Sağlık Bakanlığı doktorlarının serbest çalışmasına ilişkin bir talepte bulunulmadı. Sadece üniversiteler için böyle bir talepte bulunuldu.
Ama bu böyle bilinmiyor?
Doğru. Maalesef bu konuda Tabipleri Birliği hekimleri yanılttı. Gerçek durumu gizledi. Hala da gizliyor. Gerçekte Dava, TTB raporu üzerine Anamuhalefet Partisince açıldı. Ancak TTB raporunda Sağlık Bakanlığı değil üniversite mensuplarının hakları savunuldu.
Üniversiteler için iptal gelirse Sağlık Bakanlığı mensupları ne yapacak.
Bu kişiler için artık bireysel hak arayışları başlayacak. Bunlar da çeşitli yollarla kendi durumlarını Anayasa Mahkemesine taşımaya çalışacak. Ancak bu yol oldukça meşakkatli.
Peki diğer hükümlere ilişkin öngörüleriniz neler?
Kanunun özel sektörde SGK ile sözleşmeli kurumlarda çalışan doktorun SGK ile sözleşmesi olmayan bir kurumda çalışmasına yasak getiren hükmüyle, telif haklarının döner sermayeye aktarılmasına ilişkin hükmünün ve malpraktis sigorta primlerinin yarısının doktordan alınmasına ilişkin hükmünün iptal edileceğini düşünüyorum. Diğer hükümler büyük bir olasılıkla iptal edilmeyecek.
Bu konuda Anayasa Mahkemesinin yıllar önce verdiği bir karar vardı. Bunda durum neydi?
O zamanlar üniversiteler Anayasa Mahkemesine dava açabiliyordu. 1978 Kanununda üniversiteler kendi mensupları için part time hakkı talep etmişlerdi. Ancak bu talep reddedilmişti.

Aynı zamanda hekim olan hukukçu Dr.Erkin Göçmen'in yoğun gündem arasında kaybolan ve bu konudaki uyarılarını içeren yazısını yayınlıyoruz:

SAĞLIK BAKANLIĞINDAKİ HEKİMLERİN TAM GÜN DAVASINDAKİ DURUMU

Erkin Göçmen (Tıp Doktoru-Hukukçu)

Tam Gün Kanununun iptaline ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinde açılan davanın, üniversiteler haricinde çalışan kamu görevlisi hekimleri kapsamayacağına dair görüşümüz üzerine çok sayıda telefon ve email aldık. Bunların önemli bir kısmında bundan sonra hukuken neler yapılabileceği soruluyordu. Sorulardan bir kısmında ise Kanunun 7 nci maddesinin de iptalinin istendiği ve bu madde iptal edilirse, Sağlık Bakanlığında çalışan hekimlerin de serbest çalışma hakkına kavuşup kavuşamayacağı hususu merak ediliyordu.

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor: Anamuhalefet Partisi tarafından açılan davada, açıkça, “sadece üniversitelerde çalışan kamu görevlisi hekimler için serbest çalışma hakkı talep ediyorum” gibi bir ifade bulunmuyor. Tam Gün Kanunu ile beş kanunda değişiklik yapıldı. Bir kanun da tamamen yürürlükten kaldırıldı. Sorun bu kaldırılan ve değiştirilen kanunlar arasındaki karmaşık ilişkiden kaynaklanıyor.

Durumu sırayla izah edersek:
1) Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda görevli hekimler 657 sayılı Kanuna tabi olarak çalışmaktadırlar.

2) 657 Sayılı Kanunun 28 inci maddesine göre, memurlar tacir sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.

3) Bu hükme göre sadece hekimler değil, 657’li hemşireler, ebeler, eczacılar, fizyoterapistler vb. diğer sağlık görevlileri de serbest çalışamaz. Bunun için ayrıca bir özel kanunla bu hükmün bertaraf edilmesi gerekir. Örneğin, Kimya Mühendisliği Kanununa göre, devlet görevlisi kimya mühendisleri mesai saatleri dışında serbest çalışabilir. Bu hükme göre 657 sayılı Kanuna göre çalışan bir kimya mühendisi, mesai saatleri dışında kendi işinde çalışabilmektedir.

4) 1980 yılında çıkan 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanunda aynı hak sağlık personeline de verilmiştir. Bu Kanunun 4 üncü maddesine göre, özel kanunlarına göre mesleğini serbest olarak icra etme hakkına sahip sağlık personeli mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabilmektedir.

5) Ancak Tam Gün Kanunuun 19 uncu maddesinin (a) bendi ile 2368 sayılı Kanun da yürürlükten kaldırıldı. Bundan sonra 657 sayılı Kanuna tabi olarak çalışan sağlık personelinin serbest çalışma hakkı olmayacak (1 Ağustos 2010’dan itibaren geçerli olacak).

6) Şimdi Anayasa Mahkemesindeki davaya dönelim. Davada, öğretim üyelerinin devamlı statüde görev yapma zorunluluğuna ilişkin 3 üncü maddenin iptali istendi. Eğer bu madde iptal edilirse, önceki hüküm geçerlilik kazanacak yani eskiden olduğu gibi, doçent ve profesör hekimler isterlerse kısmi statüde görev yapabilecekler. Fakat bu hüküm Sağlık Bakanlığında çalışan doçent ve profesörleri yine etkilemeyecek. Çünkü bunlarda YÖK Kanununa göre değil 657 sayılı Kanuna göre çalışmaktadırlar.

7) Bu arada Kanunun 7 nci maddesinde yer alan “Tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar,aşağıdaki bentlerden yalnızca birindeki sağlık kurum ve kuruluşlarında mesleklerini icra edebilir”, hükmündeki“aşağıdaki bentlerden yalnızca birinde” ibaresinin de iptali istendi.

8) Kanaatimizce bu ibare iptal edilecek. Ancak bu durumda da yine 657’lilerin serbest çalışma hakkı olmayacak. Zira, yukarıda sözünü ettiğimiz 28 inci maddedeki yasak hala yürürlükte olacak. Eğer 7 nci maddedeki bu ibare iptal edilirse SGK ile sözleşmeli özel hastanede çalışan bir hekim aynı zamanda muayenehanesinde veya SGK ile sözleşmesi bulunmayan bir özel hastanede de çalışabilecek. Ancak bir hekim hem Sağlık Bakanlığı hastanesinde hem de özel hastanede görev yapamayacak.

9) Bu hükmün iptali geniş yorumlanarak, 657 sayılı Kanuna tabi çalışanlara serbest çalışma hakkı doğduğu iddia edilemez. O zaman diğer sağlık çalışanları için “yalnızca birinde” gibi bir yasak bulunmuyor. Bu yasak yoksa mevcut duruma göre bir eczacı, hemşire, ebe veya fizyoterapist serbest çalışabilmeli. Oysa böyle bir uygulama yapılamıyor. Çünkü burada asıl yasak 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde. Bu madde ise yerli yerinde duruyor.

10) Bu sebeple Sağlık Bakanlığı görevlisi hekimlerin serbest çalışma hakkı için, 2368 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran hükmün de iptali istenmeliydi. Maalesef bu istenmemiştir. Sorun bundan kaynaklanmaktadır. Ancak demokraside çare tükenmez. Kuşkusuz başka hukuki çözümler vardır.


ALINTIDIR

HEKİMLER "AİLE HEKİMLİĞİ"Nİ TARTIŞACAK

GERÇEKLER SU YÜZÜNE ÇIKMAYA BAŞLADI.TEK HASTANE VE YATAK KAZANDIRMADAN DÖNÜŞÜM DİYENLERE.....




HEKİMLER "AİLE HEKİMLİĞİ"Nİ TARTIŞACAK



Aile hekimleri bu görevden ayrıldıklarında eski kurumlarına dönebilecekler mi?

İstanbul Tabip Odası, Aile Hekimliğini tartışmak için toplantı düzenledi. Toplantı 10 Temmuz 2010 Cumartesi günü İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumunda yapılacak. Saat 12:30’da başlayacak toplantıda Aile Hekimliği konusundaki belirsizlikler ortaya konulacak ve hekimlerin görüşleri alınacak.

İstanbul Tabip Odasından yapılan açıklamada, İstanbul’da aile hekimliği seçme ve yerleştirme işlemlerinin 15 Temmuz’da başlayacağı hatırlatılarak şöyle denildi:

“Yaklaşık 3600 pozisyon için başvuran hekim sayısı 1875’tir. Yerleştirmelerin yapılacağı pozisyonlar, aile sağlığı merkezi açılması için belirlenen mekanlar ve altyapı durumları hakkında yeterli bilgi yoktur.


25 Mayıs 2010’da çıkarılan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği tam anlaşılamamışken yeni bir yönetmelik çıkarılmıştır. Uygulama yönetmeliğinde herhangi bir süre sınırı olmaksızın, aile hekimliğine geçen kamu personelinin aylıksız veya ücretsiz izinli sayılacağı ve aile hekimi olarak sözleşme imzalayanların kadroları ile ilişiklerinin devam edeceği belirtilmişti.
Bu durum meslektaşlarımız açısından “istediğimiz an geri dönebiliriz” düşüncesine yol açmaktaydı. Oysa son çıkan yönetmelikte “Aile Hekimi veya Aile Sağlığı Elemanı olarak sözleşme imzalayan personelin kadroları, sözleşme imzaladıkları Aile Hekimliği Biriminin bulunduğu Aile Sağlığı Merkezine aktarılır” denmektedir. Bu, çalışanların geri dönüş şansı olmaksızın kadrolarıyla birlikte Aile Sağlığı Merkezine geçmesi demektir. İstanbul gibi 14 milyonluk koca bir kentte gündelik çözümlerle başarıya ulaşmak diğer 46 ildeki gibi kolay değildir.”

İTO’nun açıklaması şu çağrıyla son buldu:

“Gelin;

Geri dönüşü mümkün olmayan, özlük hakkı koruması içermeyen,
Tüm geleceğimizi ipotek altına alan tek sayfalık sözleşmeleri,
Bu sözleşmeyi kiminle imzalayacağımızı,

İş güvencemizi ve mesleki bağımsızlığımızı, geleceğimizi birlikte tartışalım.
Bizlere dayatılan yarışma, rekabet ve tüketim anlayışına karşı çıkalım.
Yaratılmaya çalışılan bu sıkışmışlık, çaresizlik duygusundan sıyrılalım.”


Kaynak: Sağlıkta Gündem


ALINTIDIR

2 Temmuz 2010 Cuma

Tamgün tasarısı hakkında son gelişmeler

Doktor Aktüel hekimlerin merakla beklediği tamgün yasasının Anayasa Mahkemesindeki sürecini mahkemenin Basın Müdürü Emine Aydoğdu'ya sordu.Doktor Aktüel yasanın akibetini günbegün takip edecek ve üyelerine duyuracak.Aydoğdu'nun yanıtlarını yayınlıyoruz:

Doktor Aktüel:Sayın Aydoğdu hekimler merakla bekliyor.Tamgün yasası şu anda hangi süreçte?
Aydoğdu:Şu an raportör esas hakkında raporunu hazırlıyor.Henüz bu bitmiş değil.

Doktor Aktüel:Peki bu raporun hazırlanması ne zaman bitecek?
Aydoğdu:Bu konuda süre vermiyoruz.Bu raportöre bağlı.

Doktor Aktüel:Raportörün ismi nedir.En azından ona ulaşıp sorabiliriz.
Aydoğdu:Anayasa Mahkemesi kuralları gereğince raportörün ismini açıklayamıyoruz.

Doktor Aktüel:Rapor tamalandıktan sonraki süreç nedir?
Aydoğdu:Raportör esas hakkındaki incelemesini tamamladıktan sonra raporunu Başkana sunar .Başkan davayı gündeme alır ve görüşülür

Doktor Aktüel:Hekimler bu dava ay sonuna kadar tamamlanmazsa ve sonrasında iptal kararı çıkarsa ciddi hak kayıplarına uğrayacaklar.Raportör esas hakkındaki raporunu başkanlığa sunarken süre konusunda mahkemeyi uyarıyor mu?
Aydoğdu:Tabiki süre konusunda mutlaka değerlendirme yapar.

Doktor Aktüel:Sizce tamgünyasasının görüşülmesi gecikmedi mi?
Aydoğdu:Biliyorsunuz Anayasa Paketi dahil mahkemenin gündemi yoğun.Bizimle irtibat halinde olrsanız size gereken bilgileri veririz.