Dünyanın en büyük konser prodüksiyonu olarak kabul edilen THE WALL Garanti Bankası Ana sponsorluğu’nda BKM ve GNL organizasyonuyla 4 Ağustos 2013 Pazar günü ITU Stadyumunda sahnelenecek. Roger Waters bu muhteşem dünya turnesiyle İstanbul'da sahnede olacak. Bir röportajdan ziyade sohbet havasında geçen buluşma sırasında Elif Şafak yazarlığının yanında nasıl iyi bir röportajcı olduğunu kanıtladı ve Waters’a Türkiye’de yıllar önce yaşadığı genelev macerasını anlattırdı.
ELİF ŞAFAK: Ben gazeteci değil, yazarım. Ve büyük
hayranınızım. O yüzden size gazeteci soruları sormayacağım. Hayatta ve
sanattaki bazı temel kavramlar üzerinde sohbet edelim istiyorum.
ROGER WATERS: Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım.
ELİF ŞAFAK: Türkiye’de biraz tanınan bir insansanız o mesafe hemen
kapanıyor. Siz o sınırı nasıl koruyorsunuz? Şarkıları yaparkenki o
içedönük benliğinizle onları milyonlarla paylaşırkenki ışıltılı
kimliğiniz arasında nasıl çelişki oluşmuyor?
ROGER WATERS: Sıkıntı
çıkmıyor çünkü gerektiği zaman çok kaba ve sert olabiliyorum. Bir
restorana gidip sakince yemek yemek istersiniz ama sizi sevenler
bir türlü rahat bırakmaz. Üçkağıtçı biri değilim. Öpeyim diye
bebeklerini uzatırlar bazen. Çekilin gidin! Ben bebeğinizi öpmem çünkü
bebeklerden nefret ederim. Böyle durumlarda ya çileden çıkarım ya da
birine patlatırım.
ELİF ŞAFAK: Öfkelisiniz yani. Sizce yaratıcı olabilmek için öfke önemli bir duygu mu?
ROGER WATERS: Kesinlikle. Çok ifade etme yanlısı olmasam da en az diğer duygular kadar önemli bence.
ELİF ŞAFAK: Üç çocuk
babası olmak öfkenizi dindirmedi mi?
ROGER WATERS: O kadar uzun zaman
önce baba oldum ki bende neler değiştirdiğini hatırlamıyorum. Büyük
oğlum 37 yaşında.
ELİF ŞAFAK: Ben mesela anne olmanın içimdeki öfkeyi ve kızgınlığı azalttığını düşünüyorum, o yüzden sordum.
ROGER WATERS: Sizin çocuklarınız kaç yaşında?
ELİF ŞAFAK: Biri 5, diğeri 7 yaşında. Belki
büyüdüklerinde benim de öfkem geri gelir. Peki sizce sanatçılar bu
öfkeyle bir fark yaratabilir mi toplumda, siyasette?
ROGER WATERS: Yaratabilirler. Tüm dünyayı gezdim. Özellikle de Güney Amerika’da
neler yaşandığını çok iyi biliyorum. Şarkıların büyük fark yarattığına
eminim. Türkiye’de sanatçılar fark yaratıyor mu sizce?
ELİF ŞAFAK: Elbette, şarkılar kitleleri harekete
geçiriyor. Müziğin öteden beri gücü büyük ülkemde. Ama edebiyat, filmler
ve karikatürlerle kara mizah da etkili.
ROGER WATERS: Sizin romanlarınız ne hakkında?
ELİF ŞAFAK: Hepsi birbirinden farklı. Ben edebi romanlar yazıyorum. ‘Baba ve Piç’ biri Ermeni
biri Türk, iki ailenin ortak hikâyesi, geçmişi üzerine kurulu. Unutmak,
hatırlamak hakkında… En son romanım ‘İskender’. Yarı Türk yarı Kürt
aile hakkında. Bir namus cinayeti etrafında gelişiyor ama alışılageldik
bir namus cinayeti değil çünkü ailenin oğlu annesini bir yabancıya âşık
olduğu için cezalandırmak istiyor. Annelerin oğullarını nasıl
yetiştirdikleri ve erkeklik üzerine bir roman.
ELİF ŞAFAK: Amerika’da yaşıyorsunuz. Ama İngilizsiniz. Amerikan vatandaşı da olmadınız. Bu bir tercih miydi? Kendinizi küresel bir ruh, bir dünya vatandaşı gibi mi görüyorsunuz?
ROGER WATERS: Bakın, ruh deyince tehlikeli sulara giriyorsunuz.
ELİF ŞAFAK: Ulusal kimlik meselesiyle ilgili ne
düşündüğünüzü merak ediyorum aslında. Türkiye’den gelen bizler için bu
önemli bir kavram: Kimlik. Bilhassa ulusal kimlik.
ROGER WATERS: Ulusal kimliğimle bağım çok kuvvetli
diyemem. Evet İngilizim ama pişmanlıklarım var tarihe bakınca. Kibirli
mirasımız küresel ekonomik dengeler çerçevesinde şekilleniyor. İngiltere’de yaşarken halkın üzerindeki saçma sapan ekonomik dayatmalardan çok şikâyetçiydim.
ELİF ŞAFAK: Amerika’ya ne zaman taşındınız?
ROGER WATERS: Politik değil, kişisel sebeplerden gittim. 1990’da ikinci evliliğimi yaptığımda İngiltere’den taşındım. Los Angeles’a
yerleşip albüm yaptım. 2000’lere kadar ara ara İngiltere’ye gidip
kaldım. Şimdi tamamen Amerika’dayım. İngiltere’ye geldiğim zaman kendimi
evde hissetmem ama. İşin ilginci Amerika’da da böyle hissetmiyorum.
Hiçbir yere ait olmadığım için de çok mutluyum.
ELİF ŞAFAK: Dünyanın banliyösünde yaşamayı tercih eden biri gibisiniz…
ROGER WATERS: Hayır. Ben hayatta kalan biriyim.
Katkıda bulunan. Ulusal sınırları aşan bir arenada çaba göstererek
varolan biri gibi düşünürüm kendimi. Dünya vatandaşı olma fikrine çok
sıcak bakıyorum. Etiyopya’da yaşayan çocuklarla New York’un zengin mahallelerinde yaşayan çocuklar aynı haklara sahip olmalı.
ELİF ŞAFAK: Bir yerde gençliğinizde Beyrut’tan Londra’ya otostopla gittiğinizi okudum. Türkiye’den de geçtiniz mi?
ROGER WATERS: Türkiye’den geçmeden yapmanız mümkün
olamayan bir yolculuktu bu. Yaşadıklarımı önce bir kısa hikâyeye
dönüştürmek istedim. Sonra bunu şarkıya dönüştürdüm: ‘Leaving Beirut’
(Beyrut’u Terk Etmek). Lübnanlı bir ailenin yanında kaldım. Sonra Suriye’ye geçtim. Oradan da Türkiye’de Konya’ya
gittim. Beni daracık sokaklardan geçirerek upuzun parmaklıkları olan
bir yere getirdiler. Önce ne olduğunu anlamadım. Sonra fark ettim ki
burası bir genelevdi.
ELİF ŞAFAK: Genelev mi?
ROGER WATERS: Evet evet, kapıdan şişman bir hayat
kadını çıktı ve beni kolumdan tutup içeri sürüklemeye başladı. Ortalıkta
bir sürü yarı çıplak kadın vardı. Kadına direndim, ne de olsa
İngiliz’im. Herkes bana gülüyordu, çok utandım. Sonra anladım ki tek
istedikleri beni aralarına alıp bir hatıra fotoğrafı çektirmekti.
Hayatımdaki en büyük pişmanlığı o an yaşadım. O kadınların niyetini
yanlış anlamıştım. Hâlâ hatırladıkça yüzüm kızarır. Oradan ayrılınca
otobüs terminaline götürdüler beni. Tanıştığım herkes çok misafirperver
ve yardımcıydı. İstanbul otobüsüne bir kuruş vermeden bindim. Başta
bahsettiğim kısa hikâyeyi Martin Scorsese’ye gösterdim hatta. Çok
beğendi ve “mutlaka tamamlamalısın” dedi. Bir gün filme dönüştürülmesini
çok isterim.
ELİF ŞAFAK: Türkiye’deki hayranlarınız bu hikâyeye çok şaşıracak...
ROGER WATERS: Size bir anımı daha anlatayım: 1960’ta
İstanbul’daydım... Annemin küçük bir otomobili vardı. Onunla yolculuk
yapıyordum. Bozuldu ve tamirciye götürdüm. Tek kelime Türkçe
konuşamıyordum. Otomobilin etrafında bir sürü erkek toplandı. Bir
Amerikan otomobil olduğu için ellerinde bozuk parçayı değiştirmek için gerekli yedek parça
yoktu ve o kadar çok yardım etmek istediler ki orada kendileri bir
parça yaptılar. Bayağı uğraştılar, birkaç günlerini aldı ama ölçüp
biçerek gerekli parçaya benzer bir şey üretebildiler. Çok güzel bir
andı. İstanbul’a ilk gelişimdi. Türk insanının ne kadar yardımsever
olduğunu o an anladım.
ELİF ŞAFAK: Siz politik görüşlerinizi açıkça ifade
eden bir sanatçısınız. Demokrasinin tam işlemediği ülkelerde
görüşlerinizi ifade ettiğiniz için zor anlar yaşayabiliyorsunuz.
Sanatçılar arasında çok tartışılan bir konu bu: Beğenmediğimiz bir
hükümeti protesto etmek için bazı ülkelere gitmemeli miyiz? İnsan
haklarının hiçe sayıldığı bir ülkeye gider misiniz?
ROGER WATERS: Durumdan duruma değişir ama ben Filistin’de İsrail’e
karşı yürütülen ‘Tecriti ve Ambargoyu Boykot Kampanyası’nı
destekliyorum. Sistemli olarak dışlayıcı politikalar uygulayan herhangi
bir ülkeye gitmem. İsrail’in Filistin’de yaptıkları akıl alacak gibi değil çünkü.
ELİF ŞAFAK: Bense her ülkeye gidip eleştirilerimizi
orada da yapmak gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı kategorik boykotu
desteklemiyorum çünkü ülkeler dünyanın geri kalanından tecrit edilince
daha baskıcı ve otoriter tutumlar sergileyebiliyor. Yani bağlar kopunca o ülkenin insanları için hayat zorlaşıyor.
ROGER WATERS: Neden öyle diyorsunuz? Güney Afrika’ya
yönelik uygulanan boykot sizce ülkenin politikasını etkilemedi mi?
Ülkelerinin geleceğinin kendi ellerinde olduğunu hissetti böylece insanlar.
ELİF ŞAFAK: Evet, Güney Afrika özel bir örnek. Şunu
söylemeye çalışıyorum: Bir ülkeyi boykot edip oraya hiç gitmemek yerine
orada sahneye çıkmak, orada konuşma yapmak, insanlarla doğru
bildiklerinizi paylaşmak daha etkili.
ROGER WATERS: Ben İsrail’e gittiğim zaman insanlar
söylediklerimi dinlemiyor bile. Dinleyenler de ülkenin içindeki
muhalifler. Prensipte sizinle aynı fikirdeyim ama duruşumu korumam da
gerek.
ELİF ŞAFAK: Siz politik görüşlerinizi açıkça ifade
eden bir sanatçısınız. Demokrasinin tam işlemediği ülkelerde
görüşlerinizi ifade ettiğiniz için zor anlar yaşayabiliyorsunuz.
Sanatçılar arasında çok tartışılan bir konu bu: Beğenmediğimiz bir
hükümeti protesto etmek için bazı ülkelere gitmemeli miyiz? İnsan
haklarının hiçe sayıldığı bir ülkeye gider misiniz?
ROGER WATERS: Durumdan duruma değişir ama ben
Filistin’de İsrail’e karşı yürütülen ‘Tecriti ve Ambargoyu Boykot
Kampanyası’nı destekliyorum. Sistemli olarak dışlayıcı politikalar
uygulayan herhangi bir ülkeye gitmem. İsrail’in Filistin’de yaptıkları
akıl alacak gibi değil çünkü.
ELİF ŞAFAK: Bense her ülkeye gidip eleştirilerimizi
orada da yapmak gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı kategorik boykotu
desteklemiyorum çünkü ülkeler dünyanın geri kalanından tecrit edilince
daha baskıcı ve otoriter tutumlar sergileyebiliyor. Yani bağlar kopunca o
ülkenin insanları için hayat zorlaşıyor.
ROGER WATERS: Neden öyle diyorsunuz? Güney Afrika’ya
yönelik uygulanan boykot sizce ülkenin politikasını etkilemedi mi?
Ülkelerinin geleceğinin kendi ellerinde olduğunu hissetti böylece
insanlar.
ELİF ŞAFAK: Evet, Güney Afrika özel bir örnek. Şunu
söylemeye çalışıyorum: Bir ülkeyi boykot edip oraya hiç gitmemek yerine
orada sahneye çıkmak, orada konuşma yapmak, insanlarla doğru
bildiklerinizi paylaşmak daha etkili.
ROGER WATERS: Ben İsrail’e gittiğim zaman insanlar
söylediklerimi dinlemiyor bile. Dinleyenler de ülkenin içindeki
muhalifler. Prensipte sizinle aynı fikirdeyim ama duruşumu korumam da
gerek.
ELİF ŞAFAK: Savaş karşıtı bir insan olduğunuzu biliyorum. Hatta babanız da bir vicdani retçiydi, değil mi?
ROGER WATERS: Evet ama kendimi barış yanlısı olarak
nitelendirmiyorum. Babam bir Hıristiyandı ve barışla ilgili düşünceleri
inancından kaynaklanıyordu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde savaşa gitmeyi reddetti. Ardından yaşadığı pek çok olay sonrası Komünist Parti’ye
üye oldu ve dinsel görüşlerini bir kenara bırakarak savaşmaya karar
verdi. Ben de savaşmaktan yana değilim ama şimdi bu kapıdan biri girse,
özellikle de yanımda karım ve çocuğum varsa.
ELİF ŞAFAK: Türkiye şu an tarihi bir süreçten geçiyor.
Kürtlerle ilgili önemli açılımlar oldu. Bir barış sürecindeyiz.
‘Beraber yaşama’ kültürünü ve etiğini yeniden inşa ediyoruz adeta.
Türkiye’yi ne kadar takip edebiliyorsunuz? İçinden geçtiğimiz barış
süreciyle alakalı düşünceleriniz neler?
ROGER WATERS: Adalet sistemiyle ilgili tartışmalardan,
Kürtlerle ilgili gelişmelerden haberdarım. Bence çok temel bir nokta
var: Bir ülkede kanun her şeyden üstün olmalı. Bu Batı ülkelerinde bile
böyle değil. Oysa bence tünelin ucundaki ışık hukukun üstünlüğünde
gizli. İngiltere’yle ilgili gurur duyduğum çok az şey var. Bunlardan en
önemlisi yargının bağımsızlığı. İngiliz hukuk sisteminin temelleri 15.
yüzyıla dayanıyor. Daha o zamanlarda birileri oturup “Sadece kral, Tanrı ya da baronlar değil, halkın da haklarını korumalıyız” diye düşünmüş. Fransız İhtilali, Bağımsızlık Bildirgesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi hakların eşit dağıtılmasının yolunda atılmış adımlar.
ELİF ŞAFAK: Peki sizce Türkiye bu sürecin neresinde?
ROGER WATERS: Türkiye’de şu an verilen mücadele bence
bir hukuk mücadelesi. İki önemli yol gösterici var: Türkiye laik ve
demokratik bir ülke. Kimliğini bulmak ve birlik içinde yaşayabilmek için
mücadele veriyor. Hem de sadece kendi içinde vermiyor bu savaşı.
Politik ve dinsel köktencilikle benim uzaktan gördüğüm kadarıyla epeyce
kahramanca mücadele ediyor… Türkiye benim için çok önemli bir yer ve
tekrar ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum. Geçen geldiğimizde otopark
gibi bir yerde konser verdik. İzleyici tek kelimeyle harikaydı. Ama
catering firması rezaletti. Türk mutfağı o kadar muhteşem bir mutfak ki o
kadar kötü yemekleri bize nasıl yedirdiler aklım almıyor. Neyse konuyu
dağıtmayalım. Türkiye’de neler olup bittiğini siz bana anlatın.
ELİF ŞAFAK: Türkiye’de son dönemde meydana gelen en
büyük gelişme ordunun rolünün daralması. Türkiye’de ordu her zaman
demokrasinin ve sistemin hamisi bir kurum olarak görülüyordu. Oysa
siyaseti askerler değil, sivil politikacılar ve halk şekillendirmeli.
Sivil toplum daha çok güç kazandı. Bu bence zaten olması gereken bir
şeydi. Ancak diğer taraftan ifade ve düşünce özgürlüğü halen yeteri
derecede önemsenmiyor. Cinsiyetler arası eşitlik ve kadına yönelik
şiddet konusunda hâlâ kat etmemiz gereken çok uzun yollar var. Aile içi şiddet
halihazırda Türkiye için çok önemli bir sorun. Türkiye elbette
demokratik bir ülke ancak halen çok olgun bir demokrasiden
bahsedemiyoruz. Kendi aramızda sürekli tekrarladığımız bir şaka var:
Türk demokrasisinin ilerleyişi Mehter Takımı’na benziyor. İki ileri
gidersek, bir geri geliyoruz. Özellikle de ifade özgürlüğü konusunda…
ROGER WATERS: Tıpkı her yerde olduğu gibi… Bence konuya şöyle bakmak lazım. Eğer Türkiye’de yaşayanlar ülkede olup bitenlerden medya
aracılığıyla haberdar olabiliyorsa bu bile bir şeydir. Bazen başka
ülkeler diğer ülkelerin iç politikasına o kadar karışıyor ki olup
bitenlerden gerçekten bihaber olabiliyor ülkenin halkı, dolayısıyla da
karar süreçlerine katılamıyor. Özgür irade çok önemli bir kavram.
Alıntı: milliyet.com.tr