Yurt genelindeki birçok üniversitede yüzlerce
asistanın işini kaybetmesine yol açacak gelişmenin fitili geçen sene
yürürlüğe giren 6111 No’lu kanunla ateşlendi. Kamuoyunda “Torba Yasa”
olarak bilinen bu yasadan yola çıkan YÖK, araştırma görevlileri için
ömür biçti.
Yıllardır dirsek çürüttükleri üniversiteden bu
şekilde atılmayı kabul etmeyen İTÜ’lü araştırma görevlileri, YÖK ve
Rektörlük imzalı bu ortak karara karşı direniş başlattı.
Endüstri Mühendisliği’nde doktora eğitimini sürdüren Serdar Baysan, 7 senedir araştırma görevlisi olduğunu belirterek, “Zaten normal bir doktora en az 5 yıl sürer. 1.5 yıl yurtdışında görev yaptım ama onu saymıyorlar. Benim 2 yılım kaldı” diye konuştu.
Açılan davada mahkeme heyetinin davayı görüşmeyi reddettiğini belirten Baysan, “Üniversitelere gönderilen yazıda YÖK Yürütme Kurulu’nun değil, YÖK Başkan Yardımcısı’nı imzası var. Mahkeme, ‘Bu yazı bir görüştür, yürütmesini durduramam’ diyor. Yani durdurulacak bir yürütme bile ortada yok” dedi.
Fen Bilimleri Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan Sema Alaçam da, sorunun sadece İTÜ’yle sınırlı olmadığını söyledi.
“Akademik çalışmalar süreyle sınırlandırılamaz” diyen Sema Alaçam, sözlerini şöyle sürdürdü:
Rektörlüğün kararından önce araştırma görevlisi kadrosuna geçen Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde görevli Murat Engin Ünal, birçok arkadaşının üniversiteden atılması nedeniyle kendi durumuna sevinemiyor.
‘İKİ SENE MALZEME BEKLEYENLER VAR’
Ünal, şu ifadeleri kullandı: “Araştırma görevlisine ‘Doktoranı şu kadar sürede bitireceksin’ denilemez. Bir teçhizatın gelmesini iki sene bekleyen doktora öğrencileri var. Öğrenciler ucu açık tezlerin altına girebilir. Kafasında zor sorular vardır, bunların üzerine gidebilir. 6 sene sınırlaması kesinlikle doğru değil. Bu durum akademisyenleri daha basit, daha kolay tezler yapmaya yöneltecek. Bilim dünyasında böyle bir rekabet asla kabul edilemez.”
Endüstri Mühendisliği’nde doktora yapan Zafer Eren, öncelikli olarak işten çıkarılacak araştırma görevlileri arasında yer almıyor. Her ne kadar “şimdilik” topun ağzında olmasa da Eren de tıpkı diğer meslektaşları gibi huzursuz.
DOĞAN: ESNEK ÇALIŞMA SİSTEMİNİ DAYATIYORLAR
İnşaat Fakültesi’nden Anıl Doğan ise “esnek çalışma sistemi” adı verilen sistemin asistanlar üzerinde denenmeye çalışıldığını ifade etti.
İŞ BIRAKMA EYLEMİ YOLDA
Endüstri Mühendisliği bölümünde doktorasını sürdüren Didem Çınar da üniversitenin araştırma görevlilerinden kurtulmak istediğini savundu.
YÖK’ten
üniversitelere gönderilen yazı “3 yılda yüksek lisansı, 6 yılda
doktorayı bitiremeyenlerin okulla ilişkisi kesilsin” diyordu.
Tüm
üniversite camiasını sarsan bu kararda, söz konusu sürenin geçmişi de
kapsaması, askerlik, doğum izni ve yurtdışı görevi gibi sürelerin göz
ardı edilmesi, akademisyenler için sancılı bir sürecin başlayacağını
işaret ediyordu.
Çok
gecikmeden yıllarca üniversiteye hizmet vermiş birçok araştırma
görevlisi kapı önüne konulmaya başladı. Ayrıca 30’lu yaşlarında
işsizlikle tanışan akademisyenlerin, başka üniversitelerde kadro
almalarının önü de kapatıldı.
Araştırma
görevlilerinin bir anda “doktoralı işsiz” haline dönüştüğü okullardan
biri de köklü bir geçmişe sahip İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) oldu.
Şu ana kadar bu
üniversitede 40’a yakın doktora öğrencisinin üniversiteden atıldığı öne
sürüldü. Bu sayının yılsonuna kadar 200’e çıkmasının beklendiği
bildirildi.
Ayazağa
Yerleşkesi’nde bulunan Rektörlük binası karşısında çadır kuran
araştırma görevlileri, “Asistan kıyımına son” diyerek art arda protesto
gösterileri düzenledi.
İmza toplayan, oturma eylemi yapan akademisyenler, yaklaşık iki hafta önce Makine Fakültesi’nde sabahladı.
Üniversite yerleşkesinde geniş katılımlı bir yürüyüş yapmaya hazırlanan araştırma görevlileri, ntvmsnbc’ye konuştu.
BAYSAN: HEM DOKTORASIZ HEM İŞSİZ OLMAYACAĞIZ
Endüstri Mühendisliği’nde doktora eğitimini sürdüren Serdar Baysan, 7 senedir araştırma görevlisi olduğunu belirterek, “Zaten normal bir doktora en az 5 yıl sürer. 1.5 yıl yurtdışında görev yaptım ama onu saymıyorlar. Benim 2 yılım kaldı” diye konuştu.
Serdar
Baysan, üniversite yönetiminin herhangi bir kanun olmadan sadece YÖK’ün
görüş yazısıyla araştırma görevlilerini işten çıkarmasına tepki
gösterdi.
Açılan davada mahkeme heyetinin davayı görüşmeyi reddettiğini belirten Baysan, “Üniversitelere gönderilen yazıda YÖK Yürütme Kurulu’nun değil, YÖK Başkan Yardımcısı’nı imzası var. Mahkeme, ‘Bu yazı bir görüştür, yürütmesini durduramam’ diyor. Yani durdurulacak bir yürütme bile ortada yok” dedi.
Uygulamayla
tüm araştırma görevlilerinin huzursuz olduğunu belirten Baysan, mevcut
belirsizliğin bir an önce giderilmesini istedi.
Eylemlere
devam edeceklerini ifade eden Baysan, şöyle konuştu: “2009’da yapılan
gösterilerde arkadaşlarımız “doktoralı işsiz olmayacağız” diyorlardı.
Şimdi ise “doktorasız ve işsiz olmayacağız’ diyoruz. Yerleşkede
yapacağımız eylemin kalabalık olmasını bekliyoruz. Sesimizi duyurmak
istiyoruz.”
Erkan OĞUR ve İsmail Hakkı DEMİRCİOĞLU'da eyleme destek verdiler |
ALAÇAM: BAŞARININ MÜKAFATI KOVULMAK
Fen Bilimleri Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan Sema Alaçam da, sorunun sadece İTÜ’yle sınırlı olmadığını söyledi.
Alaçam,
“Diğer üniversitelerde de mağduriyet yaşayan pek çok arkadaşımız var.
Yıldız Teknik’te, Mersin Üniversitesi’nde de işten çıkarılanlar var.
Boğaziçi Üniversitesi’nde de sıkıntılar başladı. Hiçbir gerekçe bu işten
çıkarmaları meşru kılmıyor” diye konuştu.
Başarılı
birçok araştırma görevlisinin işini kaybettiğine dikkat çeken Alaçam,
“Çalışanın cezalandırıldığı bir sistemle karşı karşıyayız. Araştırma
görevlisi arkadaşlarımız makaleler hazırlamış, yurtdışında görev almış,
haftada 20 saat derse girmişler. Ama başarıyı işten atılmayla
mükafatlandırıyorlar. ‘6 yılda neden bitirmediniz?’ söylemi, nitelik
kaygısı gözetmeyen içi boş bir söylemdir” dedi.
‘6 YILIN SORUMLUSU SADECE BİZ DEĞİLİZ'
“Akademik çalışmalar süreyle sınırlandırılamaz” diyen Sema Alaçam, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir
doktoranın 6 yılda bitirilmemesinin sorumlusu sadece doktora adayı
değildir. Aynı zamanda birlikte çalıştığı iş arkadaşları, hocaları ve
amirleri, kendilerinden beklenen işler ve verilen görevlerdir;
üniversitesidir. Araştırma görevlilerine hesap sormadan önce
üniversitenin bunu kendisine sorması lazım. Bu sürenin kısalmasını
elbette biz de isteriz. Altyapı uygun olursa neden olmasın. Bu uygulama,
geleceğe dönük olabilir ama geçmişi kapsamasını kesinlikle kabul
etmiyoruz. Haksızlığa uğrayan arkadaşlarımızın mağduriyeti giderilene
kadar eylemlerimize devam edeceğiz. Hakların kaybedilmesine göz
yumamayız.”
ÜNAL: BİLİMDE SÜRE DAYATMASI OLMAZ
Rektörlüğün kararından önce araştırma görevlisi kadrosuna geçen Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde görevli Murat Engin Ünal, birçok arkadaşının üniversiteden atılması nedeniyle kendi durumuna sevinemiyor.
Söz
konusu kararla araştırma görevlilerinin hayatının altüst edildiğini
vurgulayan Ünal, “Bence sorun, insanların planlarının hiçe sayılmasıdır.
‘Üniversiteler rekabetçi olsun, hesap verilebilir olsun’ falan deniyor.
Bunlar kulağa güzel geliyor ama işten atılma korkusu akademisyenlerin
psikolojisini bozuyor” dedi.
‘İKİ SENE MALZEME BEKLEYENLER VAR’
Ünal, şu ifadeleri kullandı: “Araştırma görevlisine ‘Doktoranı şu kadar sürede bitireceksin’ denilemez. Bir teçhizatın gelmesini iki sene bekleyen doktora öğrencileri var. Öğrenciler ucu açık tezlerin altına girebilir. Kafasında zor sorular vardır, bunların üzerine gidebilir. 6 sene sınırlaması kesinlikle doğru değil. Bu durum akademisyenleri daha basit, daha kolay tezler yapmaya yöneltecek. Bilim dünyasında böyle bir rekabet asla kabul edilemez.”
Geçmişte
bu sürenin 10 yıla kadar çıktığını hatırlatan Ünal, “En azından eski
sisteme geri dönülmesini istiyoruz. Arkadaşlarımız işine geri alınsın,
bu uygulama kaldırılsın” dedi.
EREN: AKADEMİK HAYATTAN BİZİ ATAMAZSINIZ
Endüstri Mühendisliği’nde doktora yapan Zafer Eren, öncelikli olarak işten çıkarılacak araştırma görevlileri arasında yer almıyor. Her ne kadar “şimdilik” topun ağzında olmasa da Eren de tıpkı diğer meslektaşları gibi huzursuz.
Eren,
geleceğe yönelik kaygılarını “Tezimi verdiğimde beni de atabilirler.
İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ modelini örnek almaya çalışıyor.
Kendi üniversitesinde doktora yapan öğrencileri tutmak istemiyorlar”
sözleriyle anlattı.
Eren,
şöyle konuştu: “Bu düzenlemeyi pat diye yürürlüğe alamazsınız. Bu
süreçte kendime daha önce sormadığım soruları sormaya başladım. Yüksek
lisansa başlarken 50/d’nin ne olduğunu bile bilmiyordum. Kadroyu,
sözleşmeyi falan hiç düşünmedim. Sadece akademisyen olmak istedim. Bir
makine mühendisini işten atabilirsiniz ama makine mühendisliğinden
atamazsınız. Bu, beni akademik hayatın dışına itmek, ‘Sen akademisyen
olamazsın’ demektir.”
DOĞAN: ESNEK ÇALIŞMA SİSTEMİNİ DAYATIYORLAR
İnşaat Fakültesi’nden Anıl Doğan ise “esnek çalışma sistemi” adı verilen sistemin asistanlar üzerinde denenmeye çalışıldığını ifade etti.
Doğan, şunları dile getirdi:
“Bu
yaşadığımız süreç, Bologna sürecinden bağımsız değil. Avrupa’da eğitimi
paralı hale getirilmesine çalışıyorlar. Türkiye’de de çalışma
esnekleşiyor, performansa dayalı değerlendirmeler yapılıyor. İTÜ pilot
üniversite olarak seçildi. Çünkü İTÜ, bir mühendislik okuludur.
Sanayiyle birebir iletişim halindedir.
Devlet
karşılamadığı için ürünleri sanayiye satması gerekiyor. Bu durum, aslan
payını alan üniversite ve hocaların hoşuna gidiyor. En büyük kârı özel
şirketler yapıyor, en büyük zararı ise halk görüyor. Halk onlardan
alınan vergilerle yapılan ürünleri alabilmek için bu şirketlere para
ödemesi gerekiyor. Sermaye, hocaların daha fazla kendisine hizmet
etmesini istiyor. Bu durumda Marksist bir hocanın artık üniversitelerde
barınması mümkün olmayacak. Çünkü proje alamayacak, bu nedenle de
performansı düşük olacak.
Esnek
çalışma dayatmasını asistanlardan başlattılar. Üniversitenin varlığını
özel sektörden alacağı ortak projelerle sürdürmesi isteniyor. Özel
sektör olmasa üniversite iş yapamaz görünecektir. Mesela Temel Bilimler
bölümünü kapatıyorlar. ‘Mezunlar iş bulamıyor, bu yüzden de kontenjanlar
açık kalıyor’ deniyor. Türkiye’nin Temel Bilimler'le üretilen bilimi
emperyalist ülkelerden satın alması isteniyor.”
İŞ BIRAKMA EYLEMİ YOLDA
Endüstri Mühendisliği bölümünde doktorasını sürdüren Didem Çınar da üniversitenin araştırma görevlilerinden kurtulmak istediğini savundu.
Çınar,
“Araştırma görevlilerini 33/a’ya geçirmek istemiyorlar. Bizlerden
kurtulmak istiyorlar. Araştırma görevliliği için bölümde alınan karar,
fakülte ve üniversite tarafından dikkate alınmıyor. Herhangi bir neden
belirtmiyorlar” dedi.
Sorunun
çözümü için kapısını çaldıkları Rektör Mehmet Karaca’nın kendileriyle
görüşmediğini kaydeden Didem Çınar, “Rektör Yardımcısı’yla görüşüyoruz
ama o da maalesef etkin olamıyor. Bir komisyon kuruldu, yapılan
toplantıya temsilcimiz de katıldı. Ancak sonuçtan memnun değiliz” diye
konuştu.
Geri adım atmamakta kararlı olduklarını vurgulayan Çınar, “Bundan sonra yapacağımız eylem, iş bırakma eylemi olacak” dedi.
Geri adım atmamakta kararlı olduklarını vurgulayan Çınar, “Bundan sonra yapacağımız eylem, iş bırakma eylemi olacak” dedi.
Alıntı: ntvmsnbc.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Her türlü yorumlarınız...