4 Şubat 2011 Cuma

Mezarda bile rahat vermediler

TRT'NİN ; TARİKATLARIN  RESMİ TELEVİZYONU OLDUĞU , BİR KEZ DAHA KANITLANDI.YAPTIKLARIYLA  HEP HATIRLANACAK KİŞİLERE  FÜTURSUZCA  SALDIRILARI DEVAM EDİYOR..ÜLKENİN İLERİCİ , DEMOKRAT AYDINLARINA SALDIRIYOR VE KARALIYORLAR...

Programda, ölen eski dernek başkanı Prof. Türkan Saylan’ın “başı örtülü öğrencilere hipnozla başını açtırdığı, İslam düşmanı olduğu” belirtildi ve birçok suçlama yöneltildi.

TRT’nin en çok izlenen kanallarından biri olan TRT Haber’de yayınlanan “Büyük Takip” isimli haber programında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile ilgili tek taraflı iddialara yer verildi.



Derneğin bölücülük faaliyetlerinde bulunduğu öne sürülen programda, önceki yıl hayatını kaybeden dernek başkanı Türkan Saylan’ın “İstanbul Üniversitesi’ndeki başı örtülü öğrencilere hipnoz yaparak başını açtırdığı, Atatürkçülüğü bir maske olarak kullandığı, İslam düşmanı olduğu” iddia edildi.
 ‘Büyük Takip’in ÇYDD ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nı konu alan belgeseli 14 Ocak saat 20.30’da yayınlandı. Yaklaşık 40 dakika süren program boyunca, ÇYDD ile ÇEV ile ilgili taraflı iddialara yer verildi. Programda şu yorumlarda bulunuldu:
- “Bu iki kuruluş yıllarca toplumun önde gelen isimleri tarafından korunup kollandı. Her türlü övgü ve desteğe mazhar kılındı. Taki Ergenekon kapsamında yapılan baskınlara kadar. 18 Mart’ta duruşma yapılmasına karar verildi.
- Eğitimin yanında her şey yapılıyordu. Bazı medya organlarının çizdiği resim, diğer tarafta savcıların çizdiği resim.
- İddinamede, ÇYDD’nin burs verdikleri arasında PKK, DHKP-C gibi yasa dışı örgütlere mensup olanların bulunması, özellikle kız öğrenciler kullanılarak askeri okullara sızma faaliyet yürütülmesi, tüm bunlar için yurtdışından yüklü miktarda paralar aktarılması, telefon konuşmalarına şok ifadelerin yansıması gibi bilgiler yer aldı.
- Ergenekon’da hücre tipi sivil toplum kuruluşları var. Savcılar, bu hücreler arasında ÇYDD’nin olduğunu iddia ediyor. Örgütsel içerikli görüşmeler yapıldığı aktarılıyor, çarpıcı fotoğraflar delil klasöründe yer alıyor. Saylan, Ergenekon sanıklarıyla yan yana...
LEYLA ADINI ALDI
- Türkiye ÇYDD hakkındaki farklı bilgilerden 4 yıl önce MİT tarafından 5 yıl önce Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilen bir yazıyla haberdar oldu. Üsküdar Gazetesi Sahibi Adnan Odabaşı’nın gündeme getirdiği misyonerlik iddiaları karşısında derneklerin açtığı davaların kararını bu belge belirledi. O belgede Saylan hakkında yapılan incelemede o güne kadar kimsenin bilmediği bir kimliği ortaya çıktı. Prof. Saylan hakkında yapılan açıklamada annesinin İngiltere doğumlu olduğu, Katolik Hristiyan olduğu, 1936’da Leyla adını aldığı, Dünya Kilisiler Birliği ile ortaklaşa çalıştığı anlatılıyordu.”
 
DERNEKTEN SUÇ DUYURUSU
ÇYDD Başkanı ve eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, programda yer alan iddialar karşısında yargı yoluna gitmeye karar verdiklerini açıkladı. Dernek, TRT aleyhine önümüzdeki haftabaşında suç duyurusunda bulunacak. Dernek yöneticileri, programda adı geçen Adem Zencir diye birinin asla dernekte çalışmadığını ve tüm iddiaların asılsız olduğunu, programın TRT’de yayınlanmasına akıl erdiremediklerini söyledi.
İNANILMAZ İDDİALAR
‘Hipnoz yapıyor’
Programdaki röportajlarda dile getirilen iddialar ise şöyle:
- Adnan Odabaş (Üsküdar Gazetesi sahibi): “Bu insanlar Atatürk’ü kalkan yaparak bölücülük yaptılar.”
- Yılmaz Dikbaş (Araştırmacı): “Fakir, işsiz çocuklara Türk tarihine, Türk geleneklerine, Türk karakterine ters bir eğitim verdiler. Türkan Saylan bir Atatürkçü değildir.”
- Adem Zencir (Güvenilir öğrenci olarak Saylan’ın en yakınına kadar yükselmiş bir isim olduğu, dernekte çalıştığı, ancak imam hatip kökenli olduğu anlaşılınca kovulduğu iddia edilen kişi): “Türk devletine, Türk askerine ne kadar düşman varsa, onlara üç katı para verirlerdi. Deniz Yıldızları diye bir programları vardı. Bu seminerlerin içeriği İslam düşmanı. Mağdur Kürt kızlarıyla, askeri okuldaki bozulmayan çocukları sosyal temasa geçirmek, batı felsefesiyle yetiştirmek amaçlı yapılan sosyal aktivitelerdi. Saf kızları, yoksul kızları konağa alır, hipnoz yapardı. Ve bunu Türkan Saylan yapardı ve ruh ikizi Kemal Alemdaroğlu yapardı.”
Programda CHP eski MYK Üyesi Savcı Sayan, milletvekili Mehmet Sevigen ve gazeteci Aziz Üstel’in de yorumlarına yer verildi.

Alıntı: milliyet


PEKİ ASLINDA KİMDİR TÜRKAN SAYLAN?

yıllardır yenilmediği kanserin en son karaciğerine sıçradığını öğrenen türkan saylan, "ölüm aklıma bile gelmiyor yapacak çok işim var" diyor
29/4/2003

çocukluğumdan beri polyannacılık oynarım. en zor ameliyatı geçirip ağrıdan kıvranırken, düşüp oramı buramı kırarken hep türkân saylan'ı düşünürüm. dostlarım, benim zor günlerimde neşeden havalara uçtuğumu görünce eminim, delirdiğimi düşünürler. ama onlar da türkân saylan'ı, onun yaşamını ve inanılmaz gücünü benim kadar bilseler mutluluk oyunuma katılırlar.

çık odadan hemen

türkân saylan'ı yıllar önce tanıdım. kendisi kadar güzel kızkardeşinin psikolojik sorunlarıyla uğraşırken 13 yıl önce kanser olduğunu ve göğsünü aldırttığını duydum. çapa'da, cildiye bölümü'nün başhekimiydi. odasına girdiğim zaman öğrencileri ve meslekdaşları onu sevgileriyle boğmak üzereydiler. saylan, ağlamaya başladığımı görünce "derhal çık odadan!" dedi. ertesi gün hastalarına bakmaya başladığını öğrenince kendimden utanmıştım. saylan'la dostluğumuz zaman zaman ortak çalışmamızı da sağladı. başa çıkamadığım sorunlu çocuklara o sahip çıktı. daha sonra 10 bin kadar cüzzamlının tedavisi için gerekli maddi yardımı dostum neylan boyner'den alınca hastalığın kökünü hızla kazıdı.

hindistan'da "gandi" ödülünü aldı; vatikan'da papa tarafından kutsandı. ama hiçbir övgü saylan'ı işinden tek bir gün ayıramadı, ilişkimiz çoğu zaman telefonda sürüp giderken kısa bir süre önce kaybettiğimiz bülent tanör'ün cenazesinde buluştuk. hiçbir şeyden şikâyet etmeyen saylan'ın ağzından ilk kez kırgın, hattâ kızgın ama yine de gülümseyerek şu cümle döküldü: "13 yıl sonra kanserim karaciğerime sıçradı." sonra başını göğe kaldırdı, "yukarıdakine ilk defa kırıldım" dedi.

moralim çok iyi

birkaç gün önce saylan aradı; sesi herzamanki gibi cıvıl cıvıldı: "kemoterapi tümörün büyümesini durdurdu. bu arada üniversiteden ayrıldım; şimdi alman hastanesi'nde hekimliğe başladım. gel, görüşelim."

tabiî hemen koştum. "bak" dedi, "kafam üşüdüğü için yün bere taktım, hava ısınınca kel gezeceğim. belki inanmazsın ama moralim iyi. ölümü ne düşünüyor, ne de korkuyorum. daha benim yüzlerce projem var... bunları gerçekleştirmek için 38 yıl emekli olmayı bekledim." türk filmlerine bile konusu çok ağır gelen inanılmaz yaşam öyküsünü kendi ağzından dinledikçe küçük dertleri büyük facialara çevirenleri öfkeyle düşündüm ve saylan'ı daha çok sevdim ve saydım.

ağlamak yok

türkân saylan'ın en kızdığı şeylerin başında ağlamak, oflamak geliyor. vücuduna yapılan haksızlıkların onu ağlattığını hiç görmedim ama ilkelerine derinden bağlı olduğu atatürk'ün emanetine ihanet edenlerin onu kahrettiğine defalarca tanık oldum. birkaç gün önceki türban krizinden çok rahatsız: "üniversitede öğrencilerden o kadar çok şey öğrendik ki... genç kadınların çoğunun ya eşlerinin, ya da ailelerinin isteği üzerine kapandıklarını biliyoruz."

önceleri en aklı başında insanların, eşlerinin başını örttürmeye başladığını belirten saylan şöyle konuşuyor: "adam işini kaybetmiş. eşine 'tarikatten teklif aldım. senin örtünmen, akşamları kuran kursuna gitmemiz, çocukları imam hatip okullarına göndermemiz şartıyla işlerim düzelecek' diyor.

13 ay yüzüstü yatıp çocuk baktım

* yirmibeş yaşımda tüberküloz oldum. 13 ay yüzüstü yatmam gerekiyordu. iki oğlumun bakımını ve evin durumunu ayarladıktan sonra elbiselerimi çıkardım; geceliğimi giydim ve yüzükoyun yattım. çocuklarımın birine mama yedirirken öbürünü oyalıyordum. yüzüstü kitap okumak midemi bulandırdığı için makine getirttim dikiş diktim, nakış yaptım ve bu arada resim yapmayı da öğrendim.

* 21 yıllık başhekimliğimde hiçbir kimseye ne bağırdım, ne de işten attım. hep insanların özel nedenlerle mutsuz olabileceğini düşünerek onlara sevgiyle yaklaştım. şimdi hastalarına gereken ilgiyi göstermeyen meslekdaşlarımı gördükçe üzülüyorum.

* 9 yıl evli kaldım. almanya'da cildiye doktoru olan oğlum ve doktor gelinim tatillerini bende geçirirler. küçük oğlum grafiker; arnavutköy'deki evimin üst katında yaşıyor. o en yakın arkadaşım. her türlü acıya dayanmayı öğrendim ama kabul edemeyeceğim, dayanamayacağım tek acı evlat acısı.

* yıllarca öğrencilerimi anadolu'ya götürdüm; doktorluğu, doktor-hasta ilişkilerini onlara öğretmek istedim. meslekdaşlarıma aynı yöntemi tatbik etmelerini rica ettim; başarılı olamadım.

* doktorların vahim bir durum da olsa hastalarına doğruyu söylemesi gerektiğine inanırım. yeter ki, hekim hastasıyla arkadaş olmaya çalışsın ve alıştırarak anlatsın.

* kızkardeşimin benimle aynı anda akciğer kanserine yakalanmasına bile isyan etmiyorum. ikimiz de aynı zamanda, hatta aynı yatakta kemoterapi oluyoruz.
Alıntı : gazetevatan.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Her türlü yorumlarınız...